Murat Belge, Muhteşem Yüzyıl tartışmalarını başlatan Başbakan Recep Tayyip  Erdoğan'ın eleştirilerini değerlendirerek, "Süleyman attan indiği ender dakikalarının bir kaçında, oğluyla aynı çadırdaydı, kendi emriyle adamları oğlunu boğarken. Şimdi ne olacak, dizi oraya geldiğinde? Başbakan gene öfkelenecek mi? 'O işin aslı öyle değil!' falan diyerek 'bunun doğrusu budur' diye anlatacak mı bizlere," dedi.

Murat Belge'nin Taraf gazetesinde "Tarih tutkusu" başlığıyla  yayımlanan (07/12/2012) yazısı şöyle:

"TARİH TUTKUSU"

Muhteşem Yüzyıl hikâyesi bir “absürd tiyatro” oyunu gibi başladı; şimdi bir “absürd soap-opera” kılığına girmeye başladı.

Her şeyin doğrusunu bilen Başbakan bu dizi karşısındaki hoşnutsuzluğunu dile getirir ve savcıları göreve çağırırken, kendi görüşlerini paylaşan savcı bulunsa (ki tabii hemen bulunur) bile, o savcının diziye dava açacak madde bulamayacağını herhalde gözden kaçırmıştı.

Onun için biz de bunu kendi aramızda tartışırken Şanar Yurdatapan 301’in devreye sokulabileceğini hatırlattı. Burası Türkiye ve şirazesinden çıktığına dair kuvvetli belirtiler veren bir iktidar var. Yani “her şey mümkün” denecek bir ortam. Gene de, 301’in buralara çekiştirilebileceğine ihtimal vermemiştim.

Anlaşılan AKP’nin İstanbul milletvekili Oktay Saral da eldeki yasal-hukukî cephanenin yetersiz olduğuna karar vermiş, oturup hemen bir yasa yazmış, ne demeli, “retrospektif 301” olabilir mi, böyle bir önergeyi Meclis’e sunacakmış. Ne varmış bu yeni yasada? Şu varmış: “Toplumun millî değerleri kabul edilen tarihî olayları ve şahsiyetleri küçük düşüren, aşağılayan, çarpıtan veya olduğundan farklı şekilde gösteren nitelikte yayın olamaz.”

Taraf’a bakıyorum: bu yasa haberinin altında başka bir haber: RTÜK, The Simpsons’dan ötürü, CNBC-e’ye para cezası vermiş! Simpson’lar bizi pek tanımaz, etmez, “Türklüğe hakaret” etmeleri zor. Nitekim etmemişler. Hıristiyanlık çerçevesi içinde biraz mizah yapmışlar. Ama RTÜK bunu da kaçırmamış.

Öyle bir yasa çıkarsa arkasını RTÜK’ün nasıl getireceğine dair bir ipucu oluyor böylece.

“Aşağılamak” falan bir yere kadar anlaşılır şeyler. Yaşıyor ya da ölmüş, “millî” ya da değil, kimse hakkında “aşağılayıcı” söz söylemek hoş bir şey değil. “Çarpıtan” derken, hele hele “farklı şekilde gösteren” derken iş değişiyor. Her şeyin doğrusunu bilen Başbakan mı bilecek, neyin nasıl “çarpıtıldığı”nı ya da “farklı şekilde gösterildiği”ni? Başbakan bu gibi konuları nasıl bildiğini, nasıl değerlendirdiğini gösterdi. Süleyman’ın 30 yıl at üstünde sefere gittiğini anlattı. Demek Kanunî Sultan Süleyman denince, adamı at üstünde göstereceksin. Öyle göstermezsen, “farklı şekilde göstermiş” oluyorsun. Hattâ “çarpıtıyor”sun. Yani bu adam Harem’de vakit geçirmiyor mu? “Harem” denen yer niçin var? Kışları ne yapıyor?

Bu padişahlarımız bizim, iyidirler hoşturlar. Birçoğu pek kahramandır. Gidip gidip toprak fethetmişlerdir. Ama bugünkü ölçülere çok uymayan alışkanlıkları, eylemleri de vardır. 30 yıl at üstünde dolaşan Süleyman attan indiği ender dakikalarının birkaçında oğluyla aynı çadırdaydı kendi emriyle adamları oğlunu boğarken. Şimdi ne olacak, dizi oraya geldiğinde? Başbakan gene öfkelenecek mi? “O işin aslı öyle değil!” falan diyerek “bunun doğrusu budur” diye anlatacak mı bizlere, bundan böyle ne bilmek, ne düşünmek zorunda olduğumuzu?

Sonra birçok padişahımızın ki aralarında gene at sırtında gezmeyi sevenler de var cinsel alışkanlıkları bugünlerin resmî ölçülerine pek uymaz. Bunu zaten kendileri örneğin, Fatih Mehmed gibi şiirlerinde yazmışlardır; başka kanıtlar da vardır. Ezkaza biri bundan söz edecek olsa ne yapacaksınız, yasalarınızla?

Herhangi bir sanatçı, herhangi bir “tarihî” kişi hakkında, kendine göre bir yorum yapabilir. Bu böyle olmasa, bazı AKP’lilerin tasarladığı türden yasalar olsa, Shakespeare oyunlarının çoğunu yazamadı.

Ama herhalde AKP kodamanlarının dünya görüşünde, Shakespeare’in yazamamış olması önemli değil. Mehmet Âkif ve Necip Fazıl yazabiliyorsa, sorun yok.

Evet, gitgide “akıldışı” bir mahiyet ediniyor, Başbakan’ın ve partisinde onu benimseyenlerin davranışları.