Ezgi Başaran, medyada kadın çalışanların ve yazarların hedefe alınmasından duyduğu rahatsızlığı kaleme aldığı yazısında, “Gezi sürecindeki yaklaşımlarına baktım, başörtülü yazarlar büyük hayal kırıklığı oldu benim için…” gibi laflardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Başaran, Radikal'deki 'Başörtülü yazarlar hayal kırıklığıymış!' başlıklı yazısında, "Gezi sürecine bakınca bir tek ya da en çok başörtülü yazarlar mı takılıyor göze acaba?" diye sordu ve şunları söyledi:

"Hiçbir şey yazmazsa hem hükümeti kızdırmaz hem de haysiyetini korur sanarak ölü taklidi yapan abiler ne?

Sivillik anlayışını polis söz konusu olduğunda katlayıp ceketin iç cebine sokuşturan vizyonlu genç oğlanlar ne?

İkbal uğruna kıvırmaktan bel fıtığı filan edinen amcalar, ‘kendine demokratlığını’ bi noterden tasdik ettirmediği kalan beybabalar ne?

Bunlara 'Siz de onursuzluğu vicdanlılığa katmışsınız, after shave yapıp sakalınıza kelinize sürmüşsünüz. Kokuttunuz' diyen çıkmıyor, pes doğrusu.

Ama ne… Başörtülü yazarlar hayal kırıklığı. Çünkü zamanında havalı duruyor diye başörtünün hak olduğunu lütfetmiş, şimdi bu lütfun karşılığını bekliyor. Yok öyle şey, ticaret mi yapıyoruz insan gibi yaşamaya mı çalışıyoruz?

Bunların değil de başörtülü yazarların mevzubahis edilmesinden son derece rahatsız oluyorum. Sebeplerini izah etmeye çalışayım…

BİR: En son Akşam gazetesinden atılan 9 kadın gazeteciyle birlikte basınımız tarihinin en bıyıklı en daralmış en berbat dönemini geçirirken yine hedefe kadın yazarların konulması ayıptır.

İKİ: Başörtüsü konusunun bu biçimde gündeme getirilmesi kadın hakları açısından aldığımız küçük de olsa ivmeyi geri düşürme tehlikesi içerir.

ÜÇ: Örtülü örtüsüz diye bir ayrım yoktur. İlla lazımsa, ayrımlar şöyle yapılabilir: Kalem kuvveti olanlar-olmayanlar. Gazeteci olanlar-olmayanlar. Zeki olanlar-olmayanlar. Okuyanlar-okumayanlar. İlkeli olan-olmayanlar. İyi insan olanlar-olmayanlar. Gibi. Bir insanın vicdansız, merhametsiz, çarpıtılmış yazılar yazmasının örtüsüyle değil kalbiyle alakası vardır, örtüsünden bağımsız dile getirilmelidir."

Ezgi Başaran'ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız.