Hasan Soylu / Demokrat Haber

Taraf gazetesindeki en, en son ayrılıklar, ilgili kamuoyu ve medya dünyasının dikkatlerini bir kez daha bu gazete üzerinde topladı.

Son gelişmeyle ilgili kamuoyuna bazı ayrıntılar yansıdı. Ancak olup-bitenler, sadece Veysi Polat’ın “ayağının kaydırılması” üzerine onun görevini fiilen sürdüren Faruk Aktaş’ın kamuoyuna yaptığı açıklamada verilen bilgilerden ibaret değildi.

Politika Servisi sorumlusu Veysi Polat, hazırladığı bazı haberlerin gazetede Kurtuluş Tayiz (ki kendisi Taraf’ın Yazı İşleri Müdürü oluyor) tarafından kasıtlı olarak “küçültülmesi” üzerine bu kişi ve onun üzerinden gazete yönetimiyle çelişkiye düştü.

Ortaya çıkan bu problem aşılamadan Veysi Polat’ın işini sürdürmesinin imkan ve şartları daraltıldı ve Polat’a adeta “ayrıl” denildi. Öyle ki, önce kendisine izinli olarak gazete dışında olduğu günlerde “servis şefi” görevinden alındığı bildirildi. Nasıl bildirildiği ilginç: Doğrudan kendisiyle konuşarak, nedenleri izah edilerek değil, servisteki çalışma arkadaşı aracılığıyla…

Polat, yıllardır emek verdiği gazetede çalışma arkadaşlığının asgari kurallarıyla dahi bağdaşmayan bu tutum üzerine Başar Aslan’la durumu paylaştı. Aslan’ın tutumu ise, “patron olarak yazı işlerine müdahale etmekten yana olmamak” şeklinde idi. Bununla beraber, Oral Çalışlar ile birlikte yeni bir dönemin başlayacağını söyleyip, “gazetenin çizgisinde Ahmet Altan’dan sonra bir değişiklik olursa ayrılırım” diyen Veysi Polat’tan ayrılmayıp beklemesini istedi.

Bu bekleyiş sonuçta Polat’ın “ücretsiz izne” ayrılması, Aktaş’ın yerinde deyişiyle “ayağının kaydırılması” ve ardından Faruk Aktaş’ın da istifasıyla sonuçlandı.

“YAŞANAN DEPREMİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRME”

Aktaş kamuoyuna istifasını açıkladığı mektubunda ilginç tespit ve değerlendirmeler yapmıştı:

“…Gazeteciliğe Taraf’ın muhabir kadrosunda başlamış, her sirkülasyon sonrası bir merdiven çıkmayı becermiş ve sonunda yazıişleri ekibi içine girmeyi başarmış bazı arkadaşlar, yaşanan son depremi de kendileri açısından bir fırsata dönüştürme gayreti içine girerek yazıişlerini ve gazetenin tüm yayın gücünü bütünüyle ellerine geçirme arayışına girdi. Bu kapsamda bir yapılanma oluşturmaya çalıştılar, önemli ölçüde bunu da başardılar. Bunu yaparken hiçbir şekilde deneyim, yetenek, emek, çaba kıstasları aramadılar. ‘Nasıl olursa olsun ama bizim olsun’  yaklaşımıyla hareket ettiler. Ve bu amaçlarını oturtmak için, gazeteciliğe başladığım yaklaşık 17 yıldan bu yana tanıdığım, arkadaşım servis şefimiz Veysi Polat’ın ayağını kaydırma yoluna girdiler ve bunu da başardılar. Bu girişimlerinin sonuçsuz bırakılmasını beklerken, yeni servis şefi belirlemeyi bile beklemeden gazetenin künyesinden Veysi Polat’ın ismini çıkardılar. Künyeyi amaçları doğrultusunda şekillendirdiler. Veysi Polat’ın olmadığı dönemde fiilen servisin sorumluluğunu yürüten kişi olarak, servis şefimize yapılan bu haksızlığa tepki göstermek ve bu kumpasa alet olmamak, bulunduğu yeri doldurmayan bu kişilerin tezgahına daha fazla su taşımamak için görevden ayrılmayı uygun gördüm."

Aktaş’ın “kumpas” kurmakla suçladığı kişi, adını vermese de Kurtuluş Tayiz.

Tayiz, aslında gazeteciliğe Taraf’ta muhabirlik yaparak değil, Ülkede Özgür Gündem Gazetesi’nde forum sayfası editörü olarak başlamıştı. Bu gazeteden ‘kovulduktan’ sonra Taraf’a muhabir oldu.

“KÜRT SORUNU UZMANI” YAPILDI

Tayiz, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın ona bir “köşe” vermesiyle adını duyurdu. Altan ve Çongar, Tayiz’den bir “Kürt sorunu uzmanı” yetiştirmek istediler. Ortalığın “uzman”dan geçilmediği bir ortamda, gelmişi-geçmişi, yaşı-başı ve deneyimi itibarıyla yetersiz biri de, madem “lazım” idi, “uzman” olabilirdi pekala!

Oldu mu olamadı mı bilemeyiz. Ama kendisi hakkında Kürt basınında ve siyasi çevrelerinde çok ciddi şeyler söylendiğinden haberimiz var. Bu söylenenleri, fazlasıyla spekülatif ve itham eden ögeler içerdiği için buraya yazmayı gerekli görmüyoruz.

Bildiğimiz şudur: “Bir şey olmak” hırsı bir insanın gözünü karartırsa, o kişi “olmak” için “üste karşı” olmadık şekillere girer, “alta karşı” da tipik bir komplocu olur. Ve bir gün “oldum” diye düşündüğü bir zamanda tepetaklak olduğunda ise, yapayalnız olduğu gerçeğiyle baş başa kalır…