Erdoğan-Gülen kavgasının, Ak Parti-Cemaat hesaplaşmasının her gün yeni bir yansıması ile karşılaşıyoruz. Taraflar ve taraflara yakın duranlar yeni yeni iddialar, yeni yeni belgeler ile birbirleri hakkında inanılmaz ifşaatlara girişiyor. Türkiye’de polis, yargı, medya, siyaset ilişkilerinin kaygı verici düzeyde yozlaştığına tanık oluyoruz. Bugün de Taraf gazetesinin emniyet kökenli yazarı Emre Uslu yeni ifşaatlar yaptı. İşte o yazı:

ODATV DAVASI DOĞRUDAN BAŞBAKAN’IN İSTEĞİYLE BAŞLATILDI

O polisler konuştu...Ne zaman hükümet ile Cemaat arasında bir olay olsa medyada belli merkezlerden beslenen bir ekip konuyu KCK operasyonları ve 7 Şubat’ta Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasına bağlar. Tartışmayı biraz daha alevlendirmek isteyenler KCK operasyonlarına getirir, Cemaat’in polisleri hükümete rağmen KCK operasyonları yaptı, hatta Cengiz Çandar, Mesut Yeğen ve Ferhat Kentel tutuklanacaktı, yaygarasını koparırlar. Şimdilerde buna bir de Ahmet Hakan eklendi.

Bu konuyu 7 Şubat sürecinden sonra tasfiye edilmiş polislerle konuştum. Net sorular sordum net cevaplar aldım. KCK operasyonlarını konuşmadan önce Ahmet Hakan nasıl “tutuklanacaktı” onu anlatayım. Çünkü o tutuklamanın 1. elden şahidiyim ve davası KCK ile ilgili değil Odatv davası ile ilgili.

Odatv davası başladığı dönemlerde Ahmet Hakan’ın arası Odatv’nin sahibi Soner Yarçın ve ekibi ile iyiydi. Rasim Ozan Kütahyalı ise her ne sebeple bilemiyorum Ahmet Hakan’a karşı negatif bir tutum içindeydi. Odatv davası başlayınca, Rasim Ozan Kütahyalı daha az Odatv aleyhinde ama daha çok Ahmet Hakan aleyhinde yazılar yazmaya başladı. (Rasim Ozan’ı yakından tanıyanlar onun değişik menfaat hesaplarıyla bu tip operasyonel yazılar yazdığının şahididir.) O dönem Rasim Ozan Kütahyalı beni sık sık arayıp Ahmet Hakan aleyhinde yazı yazmamı isterdi. Ahmet Hakan’ın Odatv’cilerle beraber olduğunu, onlar adına operasyon yaptığını iddia ederdi. Hatta bir seferinde Ahmet Hakan’ın tutuklanacağını ifade edip kendisinin bu minvalde yazılar yazıp konuşmalar yaptığını anlatıp, bana da “Sen Emniyet kökenlisin sen de yazarsan daha etkili olur ” minvalinde yönlendirmeler yaptı. Bunun üzerine Emniyet’e gidip dostlarıma Ahmet Hakan’ın tutuklanıp tutuklanmayacağını sordum. Ne alakası var diye karşı çıktılar. Tabii ki böyle bir yazı yazmadım.

Daha sonra Rasim Ozan’ı yakından tanıyan kişiler Rasim’in insanları tasfiye etmek için bu tip işlere girişebileceğini anlattılar. Doğrusu o olaydan sonra Rasim ile irtibatımı azalttım. Zaten yüz yüze bir defa görüştüm, telefon irtibatımı da kestim.

Yani sizin anlayacağınız, evet, Ahmet Hakan tutuklanmayacaktı ama Rasim Ozan Kütahyalı tutuklayacaktı elinden gelse. Zira ne polis fezlekesinde ne savcılık aşamasında ne de Odatv davasında Ahmet Hakan’ın adı geçiyor.

Nitekim Odatv davasına bakan polislerle de konuştum. Onlar da Ahmet Hakan’ın uzaktan veya yakından Odatv davasında sanık veya tanık olarak adının bile geçmediğini ifade ediyor.

ODATV DAVASI DOĞRUDAN BAŞBAKAN’IN İSTEĞİYLE BAŞLATILDI

O polisler Odatv davası ile ilgili ilginç ayrıntılar da anlattı. Hepsini burada anlatamayacağım ama şu kadarını ifade edeyim. Odatv davasının başından sonuna her aşamasından Başbakan Erdoğan’ın haberi vardı.

O polisler bu uygulamanın esasen rutin bir uygulama olduğunu Başbakan’ın, Ergenekon davaları ve KCK davaları ile ilgili işin polisiye kısmındaki gelişmeleri adım adım takip etmek istediğini, bu nedenle de İstanbul’a her gelişinde havaalanında kendisine mutat dosyaların sunulduğunu anlatıyor.

Odatv davasına ilişkin anlattıkları çok ilginç bir değerlendirme var. Erdoğan’ın AKP’ye açılan kapatma davasının arkasında Aydınlıkçı bir ekibin olduğunu bildiği ifade ediliyor. Hatta o iddianamenin ana çatısının Yargıtay’ın dışında bir yerlerde Aydınlıkçı ekip tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Aydınlıkçıların medyadaki ekibinin bu dava sürecinde kritik roller üstlendiği belirtiliyor. Kurulan çatıya göre medyada irtica haberleri yaptırılarak kapatma davasına delil taşındığı, bu süreçte de Aydınlıkçı ekibin kritik roller oynadığı iddia ediliyor. Hatta çok ünlü bir gazetecinin bu kapatma davasında kurye olarak görev aldığı, Yargıtay’daki ekip ile dışarıdaki ekip arasında mekik dokuduğu iddia ediliyor. En azından Başbakan’ın bu ekip hakkında düşüncesinin bu yönde olduğu belirtiliyor. Bu nedenle de Odatv’nin yayınlarını yakından izlettiği, zaman zaman ilgililerin bu yayınlara dikkatini çektiği iddia ediliyor.

Başbakan ve yakın ekibi, Ergenekon sürecinde Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal ’a operasyonlar yapılınca o misyonun Odatv’ye geçtiğini düşünüyor. Odatv’nin yaptığı yayınlarla kurumları ve kişileri hedef gösterdiği, Ergenekon davasına destek veren ne kadar kişi ve kurum varsa hepsine teker teker operasyonel yayınlar yaptığı da tespit ediliyor. Zaten iddianame de bu yönde düzenlenmiş durumda.

Polisin Ergenekon davası sırasındaki çalışmasında elde edilen bulgular savcılarla birlikte Başbakan’a sunulunca zaten kapatma davasında Aydınlıkçıların kritik rol oynadığını düşündüğü için Odatv davasında da yürüyün ışığı verdiği belirtiliyor. Diğer Ergenekon soruşturmalarında olduğu gibi Odatv soruşturmasında da işin polisiye kısmıyla ilgili her aşamada Başbakan’a bilgi verildiği ve Başbakan’ın “Delil varsa durmayın devam edin” talimatı verdiği ifade ediliyor. Konuştuğum kaynaklar şunu net olarak ifade ediyor: Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gözaltına alınması sürecinden de Başbakan’ın haberi vardı.

CENGİZ ÇANDAR, FERHAT KENTEL TUTUKLANACAK MIYDI?

KCK operasyonlarını yapan ve 7 Şubat olayından sonra tasfiye edilen o ekibe bu soruyu da açıkça sordum. İşte verdikleri net cevaplar.

Ne Cengiz Çandar, ne Ferhat Kentel ne de Mesut Yeğen’in polisin hazırladığı fezlekede veya dinleme tepelerinde adları vardı. Polisten savcılığa giden hiçbir dosyada bu üç ismin sanık veya tanık olarak yer almadığını net olarak belirtiyorlar.

Ancak Çandar, Kentel ve Yeğen’in ilişkilerinin olduğu bazı kişiler, gözaltına alınınca bir şayia çıkarılmış, Çandar, Kentel ve Yeğen de gözaltına alınacak diye. Şayiayı kimin çıkardığını polis de bilmiyor. Ancak konuştuğum kişilerin tahmini şu yönde: “Muhtemelen bu kişilerin ilişkisi olduğu bazı insanlar gözaltına alınınca, acaba biz de mi gözaltına alınacağız diye vehme kapılmış olabilirler. Veya başka birileri bazı gerekçelerle Çandar, Kentel ve Yeğen’i yanlarına çekmek için kolpa yapmış olabilirler. Bu nedenle de bir panik havasıyla bu kişiler siyasetçilere yakın kişilere ulaşıp gözaltına alınıp alınmayacağını öğrenmeye çalışmış olabilirler.”

Ortada hiçbir şey yokken, Çandar, Kentel ve Yeğen’in tutuklanacağı iddialarının nereden çıktığına ilişkin polisin tahmini bu yönde.

İşte bu aşamada kritik bir isim ortaya çıkıyor. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu. Konuştuğum kaynaklarımın iddialarına göre Karaalioğlu Emniyet’i arayıp Çandar ve Kentel’in tutuklanıp tutuklanmayacağını merak ettiklerini, bu kişilerin hükümet ile yakın ilişkisinin olduğunu ifade ediyor.

Emniyet kaynaklarının Mustafa Karaalioğlu’na aktardığı bilgi aynen şu şekilde oluyor: “Polisin yaptığı KCK çalışmasında Cengiz Çandar’ın da Ferhat Kentel’in de isimleri yok. Fezlekemizde de böyle bir şey söz konusu değil. Ancak gözaltına alınan diğer sanıklardan Çandar veya Kentel ile arkadaşlığı olan, ilişkisi olan kişiler savcılık sorgusunda bu Çandar veya Kentel aleyhinde ifade verirlerse o zaman savcı çağırıp ifadelerine başvurabilir. Yoksa polise bakan yönüyle bu kişilerin gözaltına alınması söz konusu değil.”

Mustafa Karaalioğlu’nun bu bilgiyi Cengiz Çandar ve Ferhat Kentel’e nasıl aksettirdiğini bilmiyorlar. Ayrıca hükümet kanadından veya herhangi bir yerden polisin aranıp Çandar veya Kentel için devreye girilmesi sözkonusu değil. “Bu konuda hükümet kanadından hiçbir kimse bizi aramadı. Aramasına da gerek yoktu zaten dosyada isimleri bile yoktu. Tek arayan kişi Mustafa Karaalioğlu idi, ona da durum bu şekilde izah edildi ” diyorlar.

Doğrusu polisin açıklaması bana tutarlı geliyor. Zira savcının denetiminde yapılan bir operasyonda savcıya haber vermeden polisten adam kurtarmak imkânsızdır. Bu ancak savcının bilgisi dâhilinde yapılabilir. O da isimler dosyada olur ancak belki sanık olarak ifadesi alınmayabilir.

Yani Çandar ve Kentel konusunda manzara şu: Birileri Kentel ve Çandar’ı fena hâlde yanıltmış. Ne için yaptılar, neden yaptılar, Karaalioğlu’mu yaptı, başkaları da var mı, orasını bilemem, ama durum bu.