Bugün Habertürk Gazetesi’nin internet sitesinde ve Gazeteciler.com’da Taraf Gazetesi yazarlarından Yıldıray Oğur’un MİT olayıyla ilgili yaşanan gelişmeleri anlatan bir yazısı günün konusu oldu. Oğur’un “'Sessiz devrimler' de evlatlarını yer” adlı yazısı hem Habertürk’ün internet sitesinde hem de Gazeteciler. com’da “müthiş analiz” diye okuyuculara aktarıldı.

 

Yıldıray Oğur sözü edilen yazısında son on yılda yaşanan “sessiz devrimden” söz ederek yaşananların iktidar mücadelesinin sonucu olduğunu söylüyordu. Bu iktidar mücadelesinin sonuçlanmasıyla artık sıranın devrimin çocuklarına geldiğini iddia eden Oğur ”devrim kendi evlatlarını yedi” diyerek yaşananları değerlendirdi. (İlgili yazı burada >>>)

 

Yıldıray Oğur yazdı, yere göğe sığdırmadılar

Gazeteciler. com’da “son dönemlerde hasret kaldığımız bir analiz” ve Habertürk’te “Yıldıray Oğur yazdı” diyerek duyurulan yazının anlattığı iktidar mücadelesini sitemiz yazarlarından Ahmet Aslan 12 Şubat tarihli yazısında ele alıyor ve yaşanan olayı “sessiz ve derinden” gerçekleşen ihtilalin kendi çocuklarını yemesi olarak değerlendiriyordu.

 

Demokrat Haber olarak yazarımızın söz konusu yazısını aşağıda hatırlatmak istiyoruz:



İktidar savaşları


MİT’çilerin ifadeye çağrılması neyi göstermektedir?

 

Olayın perde arkasında yaşananlar nelerdir?

 

Komplo teorilerine bakacak olursak hükümet-cemaat çekişmesi, İsrail’in Hakan Fidan’a müthiş oyunu, Kürt sorununda güvenlikçi kanat ile müzakereci kanadın güç çatışmasıdır.

 

Her değerlendirmenin, her teorinin kendisine göre haklı bir gerekçesi var elbette.

 

Ama şu bir gerçeklik; son dönemde her şeyin altında Ergenekon ve derin devleti mikroskopla arayanlar ile her türlü gösteriyi “son dönemde artan demokratikleşme çabalarını sekteye uğratmak ve bölge halkının huzurunu bozmak isteyenlere ” bağlayacakların elinde bu sefer malzeme yok.

 

Ne Samanyolu TV’de kargaşa görüntüleri eşliğinde analiz yapan bir uzman ne de hızlı hızlı konuşan Kemal Gülen’in her şeyi derin güçlere bağlayan, “huzuru bozmak isteyenlere” dikkat çeken sesi var.

 

Tek Türkiye’nin senaristleri sessiz, Şefkat Tepe’nin Serdar Komutanı çaresizdir.

 

Çünkü hakikat bu sefer basit ve yalındır. Şen ortaklar iktidarı artık paylaşamamaktadır. Ve bu paylaşımda kendi iktidarları için özgürlüğe körleşenler ektiklerini biçmekle karşı karşıyalar.

 

Bumerangdır yaşanan, bumerang.

 

Hatırlatalım, görevlerinde bulunan generaller, eski polisler canla başla F Tipini savunmuşlardı.

 

Şimdi F tipindeler.

 

Terörle Mücadele Kanununa canla başla savunan İlker Başbuğ, TMK’dan içerde.

 

Özel Mahkemelerin savcılarına sınırsız yetkiler veren AKP, bir özel mahkeme savcısının azizliğine uğruyor.

 

Ve “Ankara Savaşları”nda omuz omuza mücadele edenler şimdi kendi Ankaraları için savaştalar.

 

Yaşanan devletçi-seçkinciler ile gelenekçi-muhafazakârların çatışmasından zaferle çıkan gelenekçi-muhafazakârların birbiriyle çatışmasıdır.

 

Artık hikâyenin “sen de mi Brütüs” diyerek biteceği günler yakındır.

 

Çünkü biliyoruz, Roma’yı Neron değil tutkuları yaktı.

 

Çünkü biliyoruz, iktidar tutkusudur Osmanlılarda kardeşin kardeşi öldürttüğü yıllar.

 

İktidar tutkusudur, Mustafa Kemal’in birlikte mücadele ettiği silah arkadaşlarını İstiklal Mahkemeleri’nde yargılatması.

 

İktidar tutkusudur, 27 Mayıs’ta Adnan Menderes’i sehpalarda sallandıran…

 

İktidar tutkusudur, Ecevit’e hasta yatağında yapılan komplolar…

 

İktidar tutkusudur, Erbakan’ı yarı yolda bırakıp gömlek değiştirmeler.

 

Ve şimdi de yaşanan müttefiklerin kendi savaşıdır. MİT’çiler bu iktidar savaşının ilk çatlağıdır.

 

Bilmemiz gerekiyor, bu çatlak Türkiye’de “sesiz ve derinden”  gerçekleşen ihtilalin ilk sesidir.

 

Hatırlatalım, “sessiz ve derinden” gerçekleşen ihtilal ilk kurbanlarını yemek üzeredir.

 

Biliyoruz çünkü her ihtilal önce kendi çocuklarını yer.