Galatasaray'ın sakatlanıp sezonu kapatan Bruma'yı yabancı kontenjanında yer açmak için Gaziantepspor'a kiralamak istemesi 'etik mi değil mi' gibi gerçekten çok anlamlı bir tartışma yarattı. Dün akşam oynanan Gaziantepspor - Galatasaray maçının ardındansa Galatasaray teknik direktörü Mancini, bu konu hakkında 'Türk futbolunda etik olmayan birçok tartışma var' diyerek tartışmanın anlamına dair kafalarımızı karıştıracak bir başka cümle savurdu.

Hakikaten Bruma'nın bir başka takıma kiralanması üzerinden nasıl bir etik tartışma yaratabildik? Mancini'nin “Türk futbolunun etik olmayan birçok tartışması var“, yorumuyla dikkati tartışmanın etiğine çekmesi Türkiye’yi kısacık bir zaman diliminde çözdüğüne dair bir işaret olsa gerek.

Anlaşılan Mancini'nin dilinin kemiği pek yok, ve daha birçok defa aynada şöyle bir kendimize bakmamızı gerektirecek cümleler sarf edecek. Ne var ki biz öyle aynada kendimize bakmayı seven bir millet pek değiliz.

Hatırlanacağı üzere Mancini en son TÜFİAD'da Türk antrönerlerinin geride kaldığına dair bir cümle sarf etmiş ve futbol dünyası olarak ayağa kalkmış, Mancini’nin saçmaladığına hükmedilerek, kendini ne sandığı hatırlatılmış ve haddi bildirilmişti. Oysa Türk antrönerlerinin hali hazırda dünya futbolunda müthiş bir piyasaları mevcut, bütün dünya kulüpleri peşlerinden koşmakta ama onlar elbette bu topraklarda kendilerini var etmek istemekte ve alası gelse yüz vermemekte...!

Mancini bizi şu kısacık zamanda, az çok çözmüş olsa da yeterince tanımıyor tabi, bu tür açıklama yapmaya kalkan kaç dünya çapında antrönörü yerin dibine soktuğumuzu muhtemelen bilmiyor. Bkz. Türkiye'de 1960'ların futbolu oynanıyor derken "komik" olan Schuster, Türk futbolunun saha içinden çok saha dışında oynandığını ima ederken Romanya'nın Çavusesku'su benzetmesinde bulunan "küstah" Lucescu. 'Yeniköy kasabı' Del Bosque. Bunlar aklıma ilk gelenler...

MANCİNİ, DAUM'DAN BİRAZ FEYZ ALMALI

Bence Mancini, Daum'dan biraz feyz almalı, İstiklal Marşı öğrenmeli, “Türkiye benim ikinci vatanım” gibi laflar etmeli... Biz böyle pohpohlanmayı daha çok seven bir milletiz, yanındakilerden biri ona bu danışmanlığı vermeli... Ne de olsa Avrupa'nın altıncı büyük ligiyiz...! Kazanmadığımız başarı yok...! Bütün Avrupa bizim yetiştirdiğimiz oyuncuların peşinden koşuyor...! Bunca başarı varken, bu edepsizlik, bu had bilmezlik nedir ki...! Elin Avrupalısını getirirsen olacağı bu ama işte...!

İşin garip tarafı, “etik midir değil midir” gibi bir tartışmanın çıkış noktası olan, 'yabancı sınırlaması kalksın mı, yoksa 6+0+4 gibi bir garabetle devam mı edelim' konusunu iki üç hafta önce bolca konuşmuştuk. Ancak biz bu tartışmayı sanki hiç yapmamışız gibi ve Bruma'nın neden bu yolla Gaziantep'e kiralandığını bilmiyormuşuz gibi mevzuyu başka bir yere çekip 'etik midir, değil midir' gibi hiç de inandırıcı olamayan bir tartışma yaratıyoruz.

ALT YAPIDAN OYUNCU YETİŞTİREMİYORUZ

En başa dönelim... Malumunuz üzere Federasyonumuz, Milli Takımımızın son yıllarda hiç bir turnuvaya katılma becerisi gösterememesi ve kulüplerimizin alt yapısından bir türlü oyuncu çıkmaması nedeniyle geçen sene bir karar aldı. Takımlarımıza 6+0+4 gibi bir yabancı sınırlaması getirdi. Önümüzdeki sezon ise bu kuralın 5+0+3 olarak pratiğe geçeceği karara bağlandı, ancak birçok kulübün elinde fazlasıyla yabancı futbolcu oluşu kulüplerin yabancı çöplüğüne dönmesi, bu uygulamayı yeniden tartışmaya açtı. Bu kuraldan yana en muzdarip takımımız da Galatasaray.

Peki bu kuralın amacı ne? Malumunuz üzere kulüplerimizin alt yapısında kaliteli futbolcular yetiştiremiyoruz, belli bir noktaya gelen oyuncuları da bir türlü, bir üst noktaya atlatamıyoruz.

Biraz daha ileri gidersek alt yapımızda oyuncu yetiştiremediğimiz gibi iyi antrenörlerimiz de yok. Bununla birlikte altyapıya yatırım yapmaktan da hoşnut olmuyoruz. Uzun vadeli yatırımlar da bizi fazlasıyla sıkıyor. Ayrıca hasbelkader bir oyuncu yetiştiriyorsak da bu oyuncuyu oynatmamak için elimizden geleni yapıyoruz.

Oysa Avrupa'da yetenekli bir oyuncu 16-17 yaşında ilk 11'de rahatlıkla oynayabiliyor ve bir iki sene içinde adından bahsettirebiliyor. Bizse 23-24 yaşındaki bir oyuncuya hala genç ve potansiyeli olan bir oyuncu gözüyle bakıyoruz.

Sorunun çözümünü de yabancı oyuncuya sınır koymakta buluyoruz. Yabancı oyuncaya sınır getirince kulüplerimizin birden alt yapıya yöneleceklerini, buraya ciddi paralar harcayacaklarını farz ediyoruz anladığım kadarıyla.

Alt yapımızı, gurbetçi oyuncular oluşturuyor.

Ne yazık ki böyle olmuyor. İşin garip tarafı böyle olmadığı da biliniyor. Zira biz yabancı futbolcu istihdamından arta kalan kadroyu alt yapımızdan değil, alt yapımız olarak gördüğümüz Almanya'dan, gurbetçi oyunculardan karşılıyoruz. Mili takımımız ve süper ligimizin kaçta kaçını gurbetçi futbolculardan istihdam ediyoruz hiç düşündük mü...?

Ve bu oyuncuları sadece pasaportları nedeniyle değerlerinin çok üzerinde ve pek tabi henüz olgunlaşmamışken alıyoruz. Ardından bu olgunlaşmamış yeteneklerin olgunlaşmamış ligimizde ve ellerde nasıl yok olduğunu izliyoruz. Zira onlara gelişebilecekleri sağlıklı ortamları yaratmıyoruz, peşi sıra Avrupa'da göremeyecekleri paraları da önlerine döküverip tembelleştiriyoruz.

SİSTEMDEN HERKES HOŞNUT.

Uzatmayayım, bu gün bu sistemde hiçbir kulübün önceliğinde altyapıya bütçe ayırayım, uzun vadeli bir plan yapayım, oradan birçok futbolcu yetiştireyim gibi bir derdi tasası yok. Var olan futbol piyasasında yayıncı kuruluştan, hiç de emek sarf etmeden gayet kolay gelen ve hiçbir hesap verme zorunluluğu gerektirmeyen bir para mevcut, hal böyleyken bu parayı altyapı gibi uzun vadeli ayrıca kazanımı çok da garanti olmayan, fazlasıyla da uğraş isteyen bir planlamaya yatırmak çok gereksiz oluyor! Ve pek tabi bu durum kulüp başkanlığını, yöneticiliğini oldukça cazip hale getiriyor. Dolayısıyla aslında herkes halinden memnun ve yabancı oyuncu sınırı kalkınca ülke futbolunun kalkınacağı falanda yok. Keşke sorunun çözümü bu kadar olsaydı.

Peki şimdi en başa dönelim, 'Türk futbolunda etik olmayan bir çok tartışma var' derken, Mancini ne kadar haksız...?