Shameless dizisini uyarlamaya kalkmak, çakma senaryo yazmak da şuursuzluğun dibidir.

Bu bir fahişeyi imamla evlendirmeye benziyor. Kıza türban takıp basma etekle dolaştırmak gibi.

Yeraltı edebiyatının olmadığı bir ülkede, kendi çıktığı çevreye bile aykırı olan bir konuyu, alakası olmayan seyirciye tutup uyarlamaya kalkmak, şuursuzluktan başka hiçbir şey değil.

Televizyon kanalı Shameless dizisini yapmaya karar verdiğinde bir röportaj okumuştum konu hakkında. Kendileriyle gurur duyuyorlardı, böyle sivri bir konuyu ancak Fox tv gibi bir kanalın çekeceğinden bahsediyorlardı. Adamların tarzı buymuş, sivri konuları hikaye etmeyi ilke edinmişler.

Ancak Türkiye’deki Fox tv ne yapmak istemiş bilemedim.

Zaten uyarlama dediği şey uyarlama falan değil. Uyarladığı tek şey annesi olmayan babanın çocuklarına sorun olduğu yanı, öbür taraf bizim alıştığımız senaryo hikayesi.

Oysa bunun için başka bir hikayeyi devşirmeye ne gerek var?

Müge Anlı seyretsinler bir dönem. Orada bir sürü anne baba var çocuklarına bela olan. Sanki bizim hakiki hikayemiz yokmuş gibi neden hazıra konmak isterler, konacakları yeri de beceremezler anlamam.

Müge Anlı’da bir aile vardı.

Adamı, dayısının tecavüz edip hamile bıraktığı kadınla evlendirmişler.

Kadın çocuğu doğurmuş.

Komşular var. Kızın küçük yaşına rağmen iyi görüştükleri komşu ailenin babasıyla ilişkisi var. Aile buna göz yumuyor, neredeyse kızın eğitimini sevgilisi olan komşu adama bırakmışlar. Annesi kızını komşunun adamına şikayet ediyor.

Bu arada kız, semtinin yaşıtları arasında da tanınıyor.

Sonuçta ıssız bir yerde bulundu kızın cesedi.

Aile ve komşuları hakkında köyde acayip dedikodular var. Eş değiştirdikleri falan söyleniyor.

Bu arada uyuşturucu satıyorlar ailecek. Küçük kız da torbacılık yapıyor.

Anne baba bir sene geldi programa.

Kesinlikle normal değillerdi. Cinayet çözülmeden de evlerine gittiler.

Yeniden “Bizim Hikaye” adlı Shameless'ın Türkiye uyarlaması olduğu iddia edilen diziye dönecek olursak, bizimkiler konuyu almış, kendilerinin seyredeceği bir kıvama getirmişler.

Orjinalinde ailesine bakan büyük abla, bazen sırf eve para getirebilmek için erkeklerle yatıyor. Uzun süreli flört ettiği adam bir kadınla evli. Öyle zengin falan da değil. Karısının parasını yiyen bir adam o da.

Evde çocuklar uyuşturucu falan içiyorlar.

Abla bir keresinde uyuşturucuyu ortada bırakıyor. Evin en küçük çocuğu onu yanlışlıkla ağzına sürüyor. Çocuk hastaneye, abla hapishaneye gidiyor.

Baba, kadınlarla sevişmek için kırk takla atıyor. Niyeti sadece sevişmek de değil, o da onlardan maddi manevi bir şeyler alıyor.

Hiç gidecek yeri olmazsa eve geliyor. Bazen çocuklar babalarını toplayıp eve getiriyor.

Evde küçük bir kız var, o babası ile ilgili umudunu hala kaybetmemiş. Onun dışında diğer çocuklar hem babalarından nefret ediyorlar hem de içinden çıktıları şeye merhamet edip onun için üzülüyorlar.

Bu absürt aile aynı zamanda hüzünle seyredilecek konuları içeriyor.

Çocuklar içine düştükleri hayatın içinde meşreplerince yaşamaya çalışıyorlar.

Amaçları birbirlerinden ayrılmamak.

Kardeşler birbirlerini koruyor ve merhamet gösteriyorlar.

Birbirlerinin anne ve babası olmuşlar yani.

Bunun sebebi bir rol modelleri olmasa da birbirlerini sahiplenip ebeveyn moduna geçmiş olmaları.

Çünkü insanın doğasında bir şeyi sahiplendiğinde salgılanan ebeveyn hormonları var.

Çocuklar da kendi içlerinde özgür olsalar da dışarıya karşı her zaman birbirlerine bağlı bir aile profili çiziyorlar.

Babalarını bile evin sorunlu çocuğu gibi sahiplenmişler.

Bizim dizilerimizde lezbiyen, gay karakterleri bile yer bulamaz.

Kimse hikayesini yazarken böyle karakterlere yer vermez.

Bizim hikayelerimizin konusu sığ düşünen seyirci hayalinin karşısına çıkılacak şekilde hazırlanır.

Her halde kendi zekalarını ve hayallerini de yok sayıp törpüledikleri işleri ortaya çıkarıyor böyle senaryolara dahil olan insanlar.

Çünkü ben senaryo yazarken yapım şirketinden birileri konuya dahil olduğunda hep böyle hissetmişimdir.

Kendi kültürlerine bu kadar uzak, üstelik hiçbir televizyonun konuyu olduğu gibi alıp işlemeye cesaret edemeyeceğini bile bile gidip neden o diziyi uyarlıyormuş gibi yaptılar bilemedim.

Benim zekam yetmedi anlamaya.

Tabi ki olmamış. Alakası yok aslı ile. Kenarından bile geçmiyor.

Ve bu yaptıkları diziyi nasıl uyarlama diye ilan ettiler, tanrıya bin şükür onu da anlamadım.

Tek anladığım memleketin genel hastalığına tutulmuş oldukları.

Altına imza attıkları, dahil oldukları her şeyi kendilerini küçümsedikleri gibi küçümsüyor olmaları.

Kendisine saygısı olan insan, dokunduğu, dahil olduğu her şeyin en iyisini yapmaya çalışır.

Elinden gelenin en iyisini yapmanın gururunu taşır.

Başka türlüsünü ben bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.

Güzel günlerde görüşelim.

Görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.