Öncelikle hemen şunu söylemek lazım, Kasımpaşa Beşiktaş maçı sonrası TFF’nin kanaati maçın tekrarının oynanmasından yana değildi. MHK başkanı Zekeriya Alp’in yangından mal kaçırırcasına maçın hemen ardından hakemini koruma refleksiyle “kural hatası yoktur” diye açıklama yapması belki talihsizlikti, belki acemilikti, beklide bilinçliydi… Bilmiyoruz… Ancak Zekeriya Alp’in açıklamasıyla hafta boyunca gelen diğer açıklamalarda kamuoyunu yönlendirme çabası vardı.

UEFA Hakem Komitesi’nin Türkiye Temsilcisi Jaap Uilenberg’in görüşlerinin UEFA’nın görüşü gibi önümüze sunuluşu, hakem eğiticisi Oğuz Sarvan’ın görüşlerine başvurulması ve bu uzmanların TFF’nin çalışanları değil de bağımsız uzmanlarmış gibi takdim edilmesi ve kural hatası olmadığı yönünde görüş bildirmesi bu çapanın ön plana çıkanları. Ne var ki taraflı tarafsız bütün kamuoyu, bu uzman görüşlerinden başka bir şey söylüyordu. “Kural hatası yoktur” açıklaması futbolun ülkemizde yönetim biçimini gayet iyi bilenlerin içine hiç de sinmiyordu.

Mevzuyu tersine çeviren de bu “içe sinmeme”nin kamuoyu baskısına dönüşmesi oldu aslında. Kamuoyu sesinin de bu kadar yüksek çıkması aslında yalnızca Kasımpaşa Beşiktaş maçına özgü değildi… Gezi direnişinin tribünlere taşınması, Çarşı’nın süreçte öne çıkması, ligin başlamasıyla Beşiktaş’ın dört maçlık bir periyot yakalaması ve tribünleri fazlasıyla doldurması dolayısıyla o tribünlerden yükselen ses ile öncelenmişti.

Uzman kanaatinin kamuoyunca benimsenememesini oluşturan koşullar ise 1453 Kartallar adlı bir taraftar grubunun kurulması ve bu grubunun Galatasaray Beşiktaş maçının son 3 dakikasında rakip on kişi kalmışken sahaya girip maçı provoke etmesi, peşi sıra Beşiktaş’ın 4 maç ceza alması, dolayısıyla tribünden yükselen protest sesin bir süreliğine kısılması… Ardından tam da bu 4 maçlık cezanın bitiminde Başbakanın yetiştiği ve adının verildiği stadyumda Dong’un pozisyonu dışında bir de üzerine sahaya rakip tribünden bir seyircinin girişi ve Fernandes’e saldırısıyla oluşmuştu. Beşiktaş, üzerinde saha dışı oyunların oynandığı artık ortak kanı haline gelirken, bir de Kasımpaşa maçının hem hakemden yana, hem de tribünden yana provokasyonuna dair bir tepkinin doğması hiç de zor olmadı

KARARLAR HER ZAMAN YAZILI KURALA GÖRE VERİLMEZ

Dong’un pozisyonuna geri dönelim, evet muhtemelen bir futbol maçı izlerken hayatımızda bir daha böyle bir pozisyonla karşılaşmayacağız, bu hakem için de geçerli ve hakemde bu konuda acemilik etti, elli ayağına dolaştı ve ne karar vereceğini bilemedi. Panik halinde yanlış karar verdi diyebiliriz. Ne var ki bu yorumda bile iki sorun karşımıza çıkıyor; hakemler kural kitabının dışında bir pozisyonla karşılaştığı vakit bunu fair playlik ruhu ile değerlendirme becerisi gösteremiyor. İkincisi kural hatası ayan beyan ortadayken MHK hakem raporuna sahip çıkıyor ve kör güzün gördüğünü görmek istemiyor… Kaldı ki savunu hakemin Dong’un topu Almeida’nın ayağındaki topa fırlatmasından önce düdük çaldığına dairdi, bununda böyle olmadığı İTÜ’nün hazırladığı raporla görüldü. Peki, o zaman hatayı savunmakta bu ısrar neden… Bu arada karar TFF MHK’nın kural hatası yoktur kararına rağmen alıyor… ve bu kararı alabilmek içinde tam 28 gün bekliyor. Neden 28 gün? Bu kadar belirgin bir konuda neden bir karar veremiyorsunuz?, kararınızı kamuoyunun nabzına göre mi şekillendiriyorsunuz…? Ya da ülkemizdeki hukuk adabının geçerli kuralı olan “kimin kime gücü yetecek” bir teraziye koyalım onu bir görelim ondan sonra karar veririz mi? tavrını mı şiar edindiniz?

DONG’UN POZİSYONUNUN UNUTURDUĞU ÇİFTE STANDART

Yazık ki bunca zaman tartışma daha çok Dong’un pozisyonu üzerinden şekillendi ve en önemlisi unutuldu, sahada bir oyuncu dayak yedi ve maç devam etti hatırlıyor musunuz siz o pozisyonu acaba? Fernandes o pozisyonda bir cisimle yaralanmış olsaydı bugün bunu mu tartışıyor olacaktık. Aklıma gelmişken soruvereyim Galatasaray maçında kimse dayak yedi mi? Birine herhangi bir zarar geldi mi? ben hatırlamıyorum…? Ama maç devam etmedi, üzerine Beşiktaş hükmen mağlup sayıldı. Şükredin ki Beşiktaş sahadan çekilmeye cesaret edemedi o gün. O zaman 28 gün boyunca kural hatası mı değil mi gibi saçma sapan tartışmaların altından nasıl kalkardınız çok merak ediyorum.

Not olsun; Mehmet Demirkol ve Erman Toroğlu TFF’nin aldığı bu karar için, nasıl olsa Tahkimden döner, biz de baskıdan kurtuluruz hesabı yapabileceğinden bahsediyor.

28 günde anca karar verenler adaleti değil, ‘durumu nasıl idare ederiz’in haline ahvaline bakanlar için bunu düşünmekte haksız sayılabilirler mi? Hiç sanmıyorum…