Önceki yazımda Rodos’un upuzun taş yollarından geçerek büyüyen ışığın, kentin ruhunda çanların sesine; minarelerin gölgesine sarkan huzurun kaynağı olduğundan söz etmiştim. Rodos’la ilgili yazarken Lindos’u anlatmayı bir sonraki yazıya bırakmıştım. Ülkenin darbe girişimiyle birlikte hızla değişen gündemi nedeniyle “Lindos’un  Eşekleri, Darbenin Tankları” gibi iki ayrı konuyu birleştirerek hem yazmayı düşündüğüm yazıdan hem de ülke gündemine uzak düşmemeyi yeğledim.



LİNDOS’UN EŞEKLERİ

Lindos, Rodos’un 50 km güneyinde yer alan daracık sokaklarıyla Ege kıyılarındaki kentlerimizin birebir kopyası gibi. Antik Lindos kenti; Akropolis ve Krana burnunu kapsayan alanda yer alıyor. Mitolojiye göre de Danaides’in Mısır’dan gelen 50 kızı tarafından kurulmuş. Tanrıça Athena adına inşa edilen tapınakla da kentin en görkemli simgesi Ege denizine bir kadın sesiyle sanki usulca uzanmış. Martı çığlıklarından, balıkçı ağlarında çırpınan kımıltılara masmavi bir düş olup akıp gelmiş tarihin derinliklerinden bu günlere.

Günümüzde, Lindos kenti korunan kentsel yapısı ve Akropolü ile turistlerin yoğun ilgisini çeken merkezlerden biri olmuş. Rodos’a gelenlerin eğer zaman sorunu yoksa mutlaka uğradıkları bir yer ,önemli uğrak noktası. Hem karadan belediye otobüsüyle hem de denizden gezi tekneleriyle dantel gibi koyları dolaşarak buraya ulaşmak mümkün.



Rodos’tan kalkan otobüsle Lindos’a ulaşmak yaklaşık 1 saat sürüyor. Yolculuk boyunca bakımsız bağlardan bahçelerden geçerken Türk müteahhitlerin TOKİ aklıyla buralara uğramamış olmasına seviniyoruz. Çarpık yapılaşmanın o yıkıcı etkisi ne Rodos’ta ne de çevresindeki yerleşim alanlarında var.

Otobüs kentin dışında bırakıyor meraklı yolcularını. Daracık yollardan yokuş aşağı yürüyerek kente kısa bir sürede ulaşılıyor. Orada gözümüze ilk çarpan şey eşeklerin sayıca çokluğuydu. Biraz ileride eşeklerin toplandığı merkezin önündeki kalabalık dikkatimizi çekiyor. Eşeklerin sahipleri oturmuş yorgunluk atıyor, kısa ve koyu bir sohbette sıranın kendine gelmesini beklediği durakta. Eşekler hiç durmadan turist yığınının arasından müşterilerini yüklenip daracık yollardan Akropole doğru hızla yola çıkıyor.



Dar sokaklarda eşek pisliği, idrarı kokusunun ağırlığından yürümek sıcakla birlikte gittikçe güçleşiyor. Yol boyunca temizlik yapmakla görevli işçiler ellerinde süpürge, durmadan sokakları temizlemeye çalıyor, ellerinden geldiğince güçleri yettiğince. Eşekçiler ,yorgun eşekleri kendilerine has çıkardıkları seslerle zorla korkutarak motive etmeye çalışırken, bazıları dik zeminde tökezleyip, bu yoğun çalışma temposu ve sıcağın etkisiyle, yere yığılıveriyor. Bazısı da üzerindeki yüz kiloluk tombul bayanla yürümemekte direniyor. Köleliğine adeta boşluğa salladığı çiftelerle başkaldırının manifestosunu yazıyor Lindos sokaklarında anırtılar ve tekmeler eşliğinde.

Her şeyin paraya dönüştürülmeye çalışıldığı dünyamızda Lindos’un eşekleri ağır çalışma şartları altında saatlerce daracık dik yollardan tepedeki antik kente yolcu taşırken gözlerindeki hüznü görmek üzüyor bizi. Eşekçiler sezonu karla kapatmanın peşinde hayvanları acımasızca çalıştırırken, üzerindeki modern dünyanın eğlence çılgını insanları da oluşturdukları taleple bu zulme ortaklık ediyor.



Lindos’un masmavi plajlarına gün batımıyla veda ederken Lindos’un eşeklerinin çektiği acı kalıyor aklımızda. Temmuz sıcağında kişi başı 5 euraya durmadan tepeleri dikleri tırmanmak inmek zorunda olan eşeklerin bir gün kurtulmasını umuyoruz bu esaretten.

DARBENİN TANKLARI

Ülkeye dönüşümüz darbe girişiminden birkaç gün öncesine rastlıyor. Televizyon seyrederken önce bir “kalkışma” olduğu belirtiliyor. Sonra sabaha kadar darbenin her aşamasını medya aracılıyla takip edebiliyoruz. Kim ne derse desin isterse kurgu isterse düpedüz yalan olsun 15 Temmuz akşamı büyük bir tehlike atlatılmıştır. Yıllardır devlet içinde illegal(!) yapılandığı söylenen Cemaat aldığı dış destekle iç koşulların kendine dayattığı zorunlulukla erken bir hamleyle darbe girişimini başlatmış oldu. Malum darbenin asker içindeki “bekle gör” politikası yürüten bir kesimin acil desteğini esirgemesi, halk ayağının olmaması gibi nedenlerle başarılı olamadı.(Bu durum tespitini yaparken sokağa çıkanları da küçümsediğimiz anlaşılmasın)



İki haftalık süreçte zaten darbe üzerine çok şey söylendi, yazıldı çizildi. Hala da televizyonlarda aslı astarı olmayan yorumlarla gündem işgal ediliyor değerli(!) yorumcularca. Bütün bunları bir kenara bırakıp projeksiyonu kendimize çevirmek gerektiğini düşünüyorum. Bizim açımızdan göstermiştir ki böyle darbe girişiminde “Sol” Allaha emanetmiş. Darbenin başladığı ilk saatlerde AKP kitlesinin göstermiş olduğu reaksiyonun geliştirilememiş olması düşündürücüdür. Bu durum bütün yönleriyle tartışılıp en ince ayrıntısına kadar sorgulanmalıdır.

12 Eylül darbesinin göstere göstere geldiği zamanlarda olduğu gibi “sol” yine reaksiyon göstermede geç kalmıştır. Demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler şans eseri gerçekleşmeyen bir darbeyle kendilerini sorgulama ve yanlışlarını düzeltme şansı yakalamışlardır. Ülkenin demokratik olmayan yapısının ve yapısal krizinin yeni darbe girişimlerinin yeniden olabileceğinin ipuçlarını vermektedir. Darbecilerin kaçırdığı ve bizim için bir  şansa dönüşen durum,  kısa bir mola düşünme soluklanma aklını başını devşirme aralığı olarak görülmeli ve oluşan yeni güç dengelerine göre olaylara yaklaşılmalıdır.

Yeni süreçte bütün demokrasi güçlerinin birliğinin sağlanarak darbeler ve faşizme evirilebilecek girişimlere sokaklarda daha ilk baştan dur diyebilmenin olanakları yaratılmalıdır. Fazla oyalanacak zaman yoktur darbe gecesi yaşanan kontrpiye bir daha düşülmemeli, Faşizme karşı geniş halk kitlelerinin birliği ve desteği ile yürünecek mekanizmalar acilen yaratılmak zorundadır.

Klavye solculuğu, özseverlik böbürlenme, boş atarlanmalar gibi karşılığı olmayan tutumlar 15 Temmuz gecesi yaşanan derin sessizlikteki şaşkınlıkta yerle bir olmuştur.

Gün demokratik bir ülkenin inşasını başlatma günüdür.

15 Temmuz demokrasi güçlerine kendilerini sorgulama imkânı vermiştir.

Durmak sendelemek ve kararsızlık kaybettirir.