Alanya L Tipi Hapishanesi’nde 14 LGBTİ tutuklu bulunuyor.

Bu mahpuslar ilk olarak Haziran 2015 tarihinde sivil toplum örgütlerine mektup yazmış ve tekli hücrelerde tutulduklarını belirterek bu durumun son bulması için girişimlerde bulunulmasını istemişlerdi.

Mahpuslar günün 23 saatini hücrede geçirdiklerini, havalandırmaya sadece 1 saat çıkarıldıklarını, psikolojilerinin bozulduğunu, başvurularına rağmen kendilerine bir koğuş açılmadığını ifade ediyorlardı.

Türkiye’nin yasalarına (söz konusu olan hapishaneler olduğunda temel yasa olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a) göre “hücreye koyma” bir disiplin cezasıdır.

Bu cezaya çarptırılan kişiler diğer mahpuslarla temas edemeyecekleri bir şekilde tekli hücreye alınır ve günün 23 saati bu hücrede tutulurlar.

Bir ceza olarak dahi, tekli hücreye kapatmanın, hapishane içinde bir kez daha hapsetmenin ve tüm insan ilişkilerinden soyutlamanın yıkıcı etkileri olduğu ve savunulamayacağı ortadayken ortada bu cezayı vermeyi gerektiren bir “disiplin suçu” dahi yokken LGBTİ mahpusların tekli hücrelerde tutulması en hafif tabiriyle bir kötü muameledir.

Mahpusların sivil toplum örgütlerine (STÖ) mektuplar yazmasının ardından Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) 3 Temmuz 2015 tarihinde Adalet Bakanlığı’na başvuru yapmış, Türkiye’nin eşcinsel bir mahpusu 8 ay tekli hücrede tutması sebebiyle AİHM tarafından mahkum olduğunu da hatırlatarak mahpusların tek tutulma hallerine son verilmesini talep etmiş ancak bu başvuru sonuç vermemiştir.

8 Ekim 2015 tarihinde ise Alanya Kadın Hakları Kurulu’na bağlı avukatlar Alanya Hapishanesi’ne giderek hapishane idaresi ile görüşmüştür.

Bu görüşme sırasında hapishane idaresi kapasitenin 480 olmasına rağmen hapishanede 1600’ü aşkın mahpus bulunduğunu, yer sıkıntısı yaşadıklarını, son olarak yemekhanenin bir bölümünü koğuşa çevirdiklerini, LGBTİ  mahpusları can güvenlikleri nedeniyle diğer mahpuslarla bir araya getiremediklerini ve ayrı bir koğuş açmanın da mümkün olmadığını, onların hücrelerde değil “tek kişilik koğuşlarda” tutulduğunu, burada kalmak isteyen çok sayıda mahpus olduğunu belirtmiştir.

Bu görüşmenin ardından 2 Aralık 2015 tarihinde 50 insan hakları ve LGBTİ derneği/oluşumu LGBTİ mahpusların fiili olarak tecrit altında tutulmasını eleştiren bir basın duyurusu hazırlamış ve kamuoyuyla paylaşmıştır.

Bu basın duyurusunda mahpusların tek tutulma hallerinin sona ermesi, kendi istekleri doğrultusunda hapishanede açılacak bir koğuşa veya bir araya gelebilecekleri bir hapishaneye sevk edilmeleri ve “hücre cezası”nın kaldırılması için girişimler başlatılması talep edilmiştir.

480 kapasiteli bir hapishanede 1600 mahpusun tutulması bir çok kötü muameleye ve hak gaspına zemin hazırlıyor. LGBTİ mahpusların tek tutulma hali bu kötü muamelenin dışarıya yansıyabilen bariz örneklerinden sadece birisi. Yer darlığı, personel azlığı, bütçe yokluğu gibi gerekçeler mahpuslara kötü muamele olarak nitelendirilebilecek uygulamaların gerekçesi olamaz. Ulusal ve uluslararası yasalar açıkça belirtmektedir ki devletler, özgürlüklerinden mahrum bıraktıkları insanlara ek bir ceza anlamına gelecek yaptırımlarda bulunamazlar.

(Bianet)