“Sosyal medya, aslında çok önemli bir koz ama doğru kullanıldığında. Zaman zaman işçilerin madende, öğrencilerin üniversitelerde, Alevilerin uğradıkları katliamlarda, Kürtlerin meydanlarda kazandıklarını hak etmedikleri ortamlarda heder edebiliyoruz.”

***

Yazar-şair Veli Bayrak, 16 Ocak 2016 Cumartesi Ankara Kitap Fuarı’nda kitaplarını imzalayacak. Veli Bayrak, imza günü öncesi sorularımızı yanıtladı:

İmza Gününüzle ilgili söyleşiye hazırlanırken Sultanahmet’te canlı bomba patlaması oldu neler düşünüyorsunuz?

Artık bu ülke “Allah böylesi kötü günleri bir daha göstermesin” temennisinin dışına çıkmıştır. Bu tür temenniler artık bu ülke için geçerliliğini yitirmiştir. Temennilerin tamamını bir kazanın içerisinde düşünecek olursak eğer, güzel ve iyi temenniler bu ülke için kazandan düşmüştür artık.

Yanlış politikalar mı yoksa başka sebepleri de var mıdır?

Yanlış politikalar yanlış politikacılar hemen hepsi var bence. Hayatım boyunca en çok dış politika hakkında konuşup yazmak istememişimdir. Zira bana hep sıkıcı gelmiştir. Lakin iktidar öylesine yanlış dış politikalar izliyor ki hani dış politikayla uzaktan yakından ilgisi olmayan birisi bile kendini söz söyleme zorunda hissedebiliyor. Bugün bu ülkede izlenen dış politika tamamıyla mezhepçi bir politikadır.

Açar mısınız?

Aslında yeterince açık ama kısa bir örnek vererek açıklamaya çalışayım. Bundan 15 ya da 20 yıl evvel bu ülkenin laik, demokrat kesimleri ne diye bağırıyorlardı sokaklarda. “Türkiye İran olmayacak” diye bağırıyorlardı değil mi? Şeriata, insan hakları ihlallerine, kadın hakları ihlallerine, idamlara ve özellikle de kadınlara karşı uygulanan recm katliamlarına karşı atılıyordu bu slogan. Düşünün ki bu ülkenin başında İran’ı bile beğenmeyen bir iktidar var. Artık gerisini siz düşünün.

Peki, ama neden beğenmiyor? Hayır, yanlış anlaşılmasın yukarıda ki sebeplerden dolayı değil.  Tamamıyla mezhepsel. Şii-Sünni durumu. Örneğin Suudi Arabistan’da Şii din görevlisinin idam etmesini iktidar “İçişleri” olarak yorumladı değil mi? Peki ya tam tersi olsaydı. O halde demezler mi adama Mursi için verilen idam kararı da Mısır’ın içişleri diye. Kaldı ki Mursi’nin düşürülmesinde de yanlış politikalar izlendi. Doğrusu Mursi’yi askerin değil halkın indirmesiydi.

Muhalefeti nasıl buluyorsunuz? Daha doğrusu iktidara karşı doğru bir muhalefet izleniyor mu sizce?

Çok büyük eksiklikler var bence. Herhangi bir partiyi ya da sivil toplum kuruluşunu işaret ederek söylemiyorum bunu topyekûn olarak çok büyük eksiklikler var. Çoğu zaman iktidarın belirlediği gündeme ayak uyduruyoruz. Bu yanlış bir kere. Ben açlık grevlerini önemseyen birisiyim örneğin. Doğru kullanıldığı zaman yaptırım gücüde olabilir. Zira 1990’lı yıllarda cezaevlerinde açlık grevine gitmişliğimde vardır. Ama içerdeyken elimizde ki en büyük kozdu açlık grevleri. Lakin dişerdeyken durum farklı. Sokaklar, meydanlar, alanlar yaptırım gücüne olanak sağlayacak birçok yeni politikalara gebe. Üretmek lazım.   

Sosyal medya?

Orada da çok büyük sıkıntılar var. Aslında çok önemli bir koz ama doğru kullanıldığında. Zaman zaman işçilerin madende, öğrencilerin üniversitelerde, Alevilerin katliamlarda, Kürtlerin, meydanlarda kazandıklarını hak etmedikleri ortamlarda heder edebiliyoruz.

Bunu da biraz açıklayabilir misiniz?

Bir kere okumuyoruz. Kolaya kaçıyoruz. Bilgilenmeyi olanaklar kısıtlı da olsa kaynağından öğrenmeyi düşünmüyoruz. Metin Akpınar örneğin. Adam çıktı ve “Sosyal medyada paylaşılan yazılar bana ait değil” dedi, “Benim sosyal medyada böyle bir hesabım yok” dedi ama bir bakıyorsunuz büyük çoğunluk bu açıklamalardan habersiz günlerce “Helal olsun sana”, “Aydın dediğin böyle olur”, “Yaşa Metin Akpınar” gibi yorumlar yaparak söz konusu yazı ve yorumları paylaşıyorlar. Öte tarafta hakikaten ülke meselelerine kafa yoran, yazılar yazan yorumlar yapan insanlar görmezden geliniyor. Birisi çıkıyor “Hayır bana ait değil” diyor öteki bütün baskılara rağmen “Evet ben yazdım” deyip elini taşın altına koyuyor ama görmezden geliniyor. Yel değirmeninden kahramanlar yaratıyoruz yani.

Bunlardan birisi de Beyazıt Öztürk olabilir mi?

Kesinlikle evet. Bir gün Beyazıt Öztürk’ü göklere çıkartanlar ertesi gün yerden yere vurdular. Oysa adamın kapasitesi belli.

Gelelim kitaplara. ‘Oğluma öldüğümü söylemeyin’ nasıl gidiyor? Tepkiler nasıl?

İyi gidiyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Kitap Fuarında imzaya çıkmıştık. 16 Ocak 2016 Cumartesi günü de Saat 12.00 ile 15.00 arasında telgrafhane yayınlarının A-50 Standıyla Ankara Kitap fuarında olacağız.

Yeni çalışmalarınız var mı?

2016 yılında biri şiir öteki öykülerden oluşmak üzere iki kitap daha çıkartmayı düşünüyorum. Aslında ikisinin de alt yapısı hazır.

Bu arada canlı bombanın uyruğu açıklandı. Suriyeli dediler, Suudi Arabistan doğumlu dediler.

Önce Suriye uyruklu dediler canlı bomba için sonra Suudi Arabistan diye eklediler. Esed’in kuzenine Putin’in amcaoğluna bağlarlar işi.