İkinci Dünya Savaşı'nın az bilinen bir olayı genç bir ekibin sekiz yıllık çalışmasıyla belgesele dönüştü. Nazilerin işgaline uğrayan Fransa'daki Yahudileri kurtaran Türk diplomatların hikayesi, 'Türk Pasaportu'nda anlatılıyor. Belgesel filmin galası geçen hafta Cannes'da yapıldı.

Sekiz yıl kadar önce Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde sinema-televizyon okuyan Güneş Çelikcan okul ödevi için, mezarı üniversitenin yakınlarında bulunan, Kurtuluş Savaşı'nın önemli askerlerinden Behiç Erkin'i araştırmaya girişir. Niyeti Devlet Demiryolları'nın da kurucusu olan Erkin hakkında bir belgesel çekmektir. Bulduğu makaleleri okuyunca işin farklı bir yöne doğru kaydığını, gittikçe ilginçleştiğini görür. Zira Erkin, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransa'da konsolosluk görevi yapmış ve birlikte çalıştığı diğer Türk diplomatlarla yüzlerce Yahudi'yi kurtarmıştır. Belgesel projesi derinleşip büyümeye başlayınca araştırma kısmı da genişler. Filmin yapımcılarından Bahadır Arlıer'le konuşup geniş bir ekip kurarlar, yönetmenlik için reklam filmlerinde çalışan Burak Arlıer de kendilerine katılır...

Son iki yılı çekimlerle geçen sekiz yıllık projenin sonucunda ortaya çıkan, 'Türk Pasaportu' adlı belgeselin galası geçen hafta Cannes Film Festivali'nde yapıldı. Yönetmen Arlıel filmin ve objektif bakış açılarının herkes tarafından büyük beğeniyle karşılandığını söylüyor.

Hazırlıkları ve çekimleri epey uzun süreye yayılan belgeselin kadrosunun büyük çoğunluğu gençlerden oluşuyor. Filmin yapımcılığını üstlenen Çelikcan, bu durumun dezavantajlarından çok, özellikle motivasyonlarını koruyabilmeleri açısından avantajlarını yaşadıklarını söylüyor. Fransa - Almanya - Türkiye arasındaki diplomatik yazışmalara ulaşmak için bu ülkelerin yanında Amerika ve İsrail'de de araştırma ekipleri kurmuşlar. Dışişleri Bakanlığı, arşivlerini kendilerine açmış. O günleri başta Fransa olmak üzere, Almanya, Macaristan, Sırbistan ve Yunanistan'daki konsolosluklarda yaşayan bir avuç diplomatın çocuklarıyla görüşüp röportajlar yapmışlar. Belgelerden yola çıkarak 60 yıl önceki olayı bizzat yaşayan, diplomatlar tarafından kurtarılan kişilere ulaşıp tanıklıklarını dinlemişler.

66 YIL KİMSE ARAŞTIRMADI
Nazi Almanyası'ndan kurtulan Yahudilerden bahsedilince akla elbette Steven Spielberg'in, gerçek bir olaydan yola çıkarak çektiği 'Schindler'in Listesi' filmi geliyor. Spielberg o filmin hazırlıkları sırasında 3 bin kadar kişiyle röportajlar yapıp elde ettiği arşivi Amerika'daki Soykırım Müzesi'ne bağışlamış. Fakat o arşivde de, İsrail'deki müzelerde de Fransa'daki Türk diplomatların kurtardığı Yahudiler hakkında bir veri yok. Anlayacağınız yalnızca Türkiye için değil, dünyadaki tarihçiler açısından da yeni bir keşfi konu ediniyor belgesel. Çelikcan'a göre bu olayın bugüne kadar gün yüzüne çıkmamasının iki nedeni var. Birincisi belgelerin farklı yerlere dağılması nedeniyle araştırmadaki zorluk. İkincisiyse olayı bizzat yaşayanların; hem kurtaranların hem de kurtarılanların yaşadıklarını anlatma gereği duymamış olmaları. 'Aslında bunu anlamak zor değil' diyor yönetmen Arlıer; 'Diplomatlar kendilerini kahraman olarak görmüyordu, görevlerini yaptıklarını düşünüyorlardı. Kurtarılanların yaşadıkları ise zaten hiç iç açıcı değil.'

Osmanlı kökenli Yahudiler, Türk pasaportu verildikten sonra trenin bir vagonuna konulup, başlarına nöbetçi koyularak Türkiye'ye doğru yola çıkarılır. Belgesel ekibi altı tren seferinin kayıtlarına ulaşmış. Yola çıkan trenler Almanya'dan ve Nazilerin işgali altındaki diğer ülkelerden geçerek Türkiye'ye ulaşırken yolculuk elbette kolay geçmez. İşin en zor kısmıysa her 300 - 500 kilometrede bir durdurulup kim olduklarını anlatmak zorunda kalmalarıdır.

MUHTAR KENT'İN BABASININ TEHLİKELİ 'MACERASI'

Belgeselde konuşulan isimlerden biri de Coca Cola'nın CEO'su olarak ismini duyuran Muhtar Kent. Babası Necdet Kent 1940 - 45 yılları arasında Marsilya'da görev yapmış. Bir gün Türk pasaportuna sahip 80 civarındaki Yahudi'nin trenle kampa gönderilmek üzere olduğunu duyar. İstasyona gidip görevlilere yolcuların Türk olduklarını belirtip, trenden indirilmelerini ister fakat muhatap bulamaz. 'Onları indirmezseniz ben de binerim' demesi bile işe yaramaz. Kapıyı Kent'in ve yanındaki diplomatların üzerine kapatıp treni yola çıkarırlar. Almanlar ancak 3 - 4 istasyon sonra diplomatik bir skandal yaşanacağını fark edip diplomatları ve Türk pasaportlu kişileri indirir.

Belgesel için bu sahneyle birlikte 14 başka sahnenin canlandırılması çekilmiş. Bunun için Romanya'daki bir stüdyoda o yıllardaki Fransa atmosferi oluşturulmuş. Türkiye'de ise Devlet Demiryolları'nın desteğiyle bir vagon yeniden düzenlenmiş. 70 kişilik ekip ve 100'e yakın oyuncuyla İzmir Alsancak'tan kalkan tren 20 günde Adana'ya ulaşırken tren çekimleri yapılmış. Belgeselin sinema salonlarına sonbaharda geleceğini hatırlatalım.

AKŞAM / EYÜP TATLIPINAR