Altı dalda Oscar’a aday gösterilen Spotlight, 88. Akademi Ödülleri’nde en iyi film ve en iyi özgün senaryo ödüllerini aldı.

Tirşe Erbaysal’ın Bianet’te yer alan haberine göre, Spotlight’ı en iyi yapan unsurlardan bir tanesi filme özgün senaryo ödülünü de getiren hikayesiydi.

Film Katolik Kilisesi’ne bağlı yüzü aşkın rahibin çocuklara cinsel taciz ve istismarda bulunmasının ve bu taciz olaylarının kilise tarafından örtbas edilmesinin The Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazeteci ekibi “Spotlight” tarafından ortaya çıkartılmasını anlatıyor.

Tom McCarthy’nin yönetmenliğini üstlendiği filmde Mark Ruffalo (Micheal Rezedens), Liev Schreiber (Marty Baron), Michael Keaton (Walter Robinson), Rachel McAdams, (Sacha Pfeiffer), John Slattery (Ben Brandlee Jr.), Brian D’Arcy James (Matt Carol) gibi oyuncuların eşsiz performanslarıyla hikaye aktarılıyor.

Kilisenin yani dini otoritenin örtbas etmeye çalıştığı cinsel taciz ve istismar vakalarını araştıran ekip, son derece sabırlı davranarak bir yıla yakın bir süre boyunca konu üzerinde çalışıyor.

Ekip mağdurlar ve skandala karışan kişi ve kurumlarla iletişime geçiyor, daha önce yapılmış haberleri inceliyor, mahkemeye taşınan olayları araştırıyor ve habere ilişkin bilgi ve belgeleri elde ettikten sonra gazetecilik tarihine geçen söz konusu skandal ile ilgili haberi yapıyor.

Tüm bu süreç ise 2015 yılında beyaz perdeye taşınıyor.

İnce ve güzel işlenmiş bir araştırmacı gazetecilik pratiği sunan filmde, haberin inşasına giden yolda Spotlight ekibinin haberi doğrulatma, kaynağını teyit etme, olayın tüm tarafları ile görüşme gibi süreçlerin hepsini adım adım izlediği görülüyor.

Filmin içerisinde ve sonunda görüldüğü üzere The Boston Globe’un mağdurların sesine yer vermiş olması ise filmi barış gazeteciliği açısından ilgi çekici kılıyor.

Filmde mağdurların hikayeleri tek tek anlatılmıyor ve bu hikayelerden ziyade haberin yapım aşaması gösteriliyor.

Ancak, haberin yapılış hikayesinin ardında mağdurların olduğu asla unutturulmuyor. Barış gazeteciliği “give the voice to voiceless” yani “sesi duyulmayanın sesine yer vermek” gerektiği söylemine vurgu yapıyor.

Özellikle filmin sonunda yer alan rakamsal bilgilerde de görüldüğü üzere haberin yayınlanmasının ardından çok sayıda mağdur Spotlight ekibiyle kendi hikayelerini paylaşmaya başlıyor ve ekip 2002 yılı boyunca skandal ile ilgili 600’e yakın haber yapıyor.

Tüm bu sürecin sonunda 249 din adamı cinsel istismardan suçlu bulunuyor ve cinsel taciz ve istismardan kurtulan 1000’in üzerinde insanın sesi tüm dünya tarafından duyulmuş oluyor.

Yaşanan tüm zorluklara rağmen haberi vermenin getirdiği tatmin ve mutluluğu gözler önüne seren film, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda umutsuz olduğumuz şu günlerde araştırmacı gazetecilik ve barış gazeteciliği bağlamında son derece iyi bir örnek teşkil ediyor.

Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde, dini ve politik otoritelere, yani iktidar ve erk sahiplerine karşı haber yapmak her zaman zor olmuştur. Bu nedenle okurlarının büyük çoğunluğu Katolik olan bir gazetede çalışan gazeteciler tarafından, dini bir otoriteye karşı yaptıkları haberler sayesinde elde ettikleri başarıyı gösteren bir filmin yapılması ve Spotlight’ın en iyi film Oscar’ını almış olması dünyanın dört bir yanındaki gazetecilere umut vermektedir.