Sezen Aksu, Kanlıca’daki stüdyosunun kapılarını “Saba Tümer ile Bugün” programına açtı.

İlk kez bir gündüz kuşağı programına konuk olan sanatçı, yayının başında neden Saba Tümer’i tercih ettiğini açıkladı: “Seninle hep konuşurduk Saba. Ben genelde ekran önünde olmak istemediğimi söylerdim. Fakat bir gün sen ‘İnsanlar seni özlüyor ve görmek istiyor’ dediğinde yumuşak karnımdan vurdun beni. Ben de sevenlerimin beni görmek istediğini, bir şeyler paylaşmamı istediğini düşündüm.”

ONNO EVRENİN HEDİYESİYDİ

Sezen Aksu’nun Saba Tümer’le sohbetinde kahkahalar havada uçuştu. Yayında duygusal anlar da yaşandı. Tümer, Aksu’ya kaybettiği yakınlarını hatırlatınca ikili gözyaşlarına hakim olamadı. Ünlü şarkıcı, Onno Tunç, Adile Naşit, Aysel Gürel ve Meral Okay’a duyduğu özlemi anlatırken şöyle konuştu: “Düğün ve cenaze, işte hayat böyle... Malum son hepimizi bir gün bulacak. Elbette ki hasret çekiyoruz, çok özlüyoruz, unutmamız söz konusu değil. Çok kıymetli zamanlar harcamışız, paylaşmışız. Ama doğanın kanunu bu. Yapacak bir şey yok. Gözümüzün yaşı akacak ama olgunlukla karşılayacağız. Bugün yanına düşen, yarın sana düşüyor. Hayat böyle bir şey.”

Aksu, Onno Tunç için ayrıca “Onno büyük bir şanstı, evrenin, Tanrı’nın hediyesiydi. Ve onun kıymetini bildiğimi düşünüyorum” diye konuştu.

ANLAMA DURUMUM FAZLACA GELİŞTİ

Aksu, yaşadığı acı deneyimlerin kendisini olumlu yönde etkilediğini de söyledi: “Önemli bir hakikat var. Kötü deneyimlerden iki türlü çıkıyor insan: Ya acılaşıyorsun ya da tatlılaşıyorsun. Ben ikincisi oldum herhalde. 18 yaşımdan sonra anlama durumum fazlaca gelişti. Vasiyetim, mezarıma ‘Anlamaktan öldü’ diye yazsınlar.”

ANALAR NEDEN SUSUYOR?

Kürt Sorunu konusunda düşüncelerini de dile getiren Sezen Aksu, anneleri seslerini yükseltmeye çağırdı: “Siyaset çok karışık bir konu sanırım. Çok şeyi bilmiyoruz. Biz sadece görülen resmin üzerinden ahkâm kesebiliyoruz. Arkasında ince bir satranç var. 30 yıldır herkesin ciğeri sökülüyor bu ülkede. 30 yıldır uygulanan proje başarısızdır. Başka bir proje olmalıdır. Alışkanlıklarımız var ama bu teslimiyet aklımın alacağı bir şey değil. 30 yıldır neden çocuklarımız ölüyor? Bence analar bunu sormalı, erk de cevap vermeli. İkna olmamız lazım. Bu cümlelerden de nefret ederim ama çocuklarımızı kaybettikçe soğukkanlılığımızı kaybediyoruz. Çocuklarımızı yaşatmak üzere yeni projeler üretmeliyiz. Türkiye’nin bütün anaları birleşmeli, sormalı; Neden çocuklarımız ölüyor? Ben çok şaşırıyorum, nasıl duruyoruz, neden sormuyoruz? Bütün kalpler ve vicdanlar bir yere yürüyor. Bunu görmemiz lazım. Neden soru soramıyoruz?”

“SEN ÇOK YAŞA SEZEN AKSU”

Program yayınlanırken Twitter’da “Sen çok yaşa Sezen Aksu” başlığı açıldı ve birçok kişi Aksu’ya destek veren mesajlar attı.

DOKTOR DELİ OLDUĞUMU AİLEME SÖYLEMEDİ

İşte Sezen Aksu’nun programdaki açıklamaları:

* Bir yere gittiğimde sürekli fotoğrafım çekiliyor. Bunun şöhretin bedeli olduğunu söylüyorlar. Nedir bu, ayet mi? Ben kesinlikle aynı fikirde değilim. Bu cezayı çekmek zorundasın diyorlar. Neden çekecekmişim? Beni evde mi bulup ünlü yaptılar? Herkesin bir hayatı var. Her insanın sahip olduğu haklar var. Ünlüleri ayrı tutmak yanlış.

* İnsanlar hayallerinin peşinden koşmalılar. İzmir’de yaşarken şarkıcı olmayı aklımdan geçirmezdim. Ama hayallerimin peşinden koştum.

* Annemler normal olmadığımı düşünürlerdi. 8 yaşımdayken beni Dr. Bekir Urfalı’ya götürmüşlerdi. Doktor da “Bu kızın canı büyük, bedeni küçük. Sığmıyor” diyerek normal olduğumu söylemişti. Yıllar sonra Bekir Bey beni aradı ve “Senin deli olduğunu ailene söylemedim” dedi.

* Ayşecik filmleri izleyip evden kaçardım. Bir gün kafamda senaryo yazıp bavulumla birlikte evden kaçtım. Kimsenin dikkatini çekmediğimi anlayınca bir merdiven köşesinde ağlayarak dikkat çekmeye çalıştım. Nihayet biri benimle ilgilenmiş ve polise teslim etmişti. Annemle babam kaçtıktan sonra bana çok iyi davrandılar. Ben de bunu iyi bir şey zannedip 15 gün sonra tekrar kaçtım. Bu kez annem beni çok kötü dövdü. Bir daha kaçmayı denemedim.

* Babamlar evden gidince, ışıkları kapatıp şarkı söylerdim. Çaktırmadan aşağıda kaç kişinin beni dinlediğine bakardım. Bir gün “Her Yer Karanlık” diye şarkı söylerken babam saçımdan tutup “Işıkları açtım” kızım demişti.

* 10 yıl önce bir gazetede çekilen fotoğrafımda bacaklarım fazla gözüküyordu. Ben de babam okumadan kalemle eteğimin boyunu uzattım. O zamanlar çok rahatsız olurdu. Fakat şimdi herkes açılınca benim dekolteler fazla göze batmıyor.

* Babam konsere geldiği zaman bir yerim gözükmesin diye arkamdaki ışıkları kıstırırdım. Esprilerin dozajını ayarlardım.

* Benim bu günlere gelmemde babamın çok katkısı var. Ben onun gönlünü hoş etmeyi severim.

* Bizimkiler mesafeli durmayı severler. Hatta bir keresinde Nükhet (Duru) annemi çok öpmüştü. Annem de ‘Nükhetcim, biz Necipoğulları biraz soğuğuzdur ama sevilmek de güzelmiş’ dedi.

* Bizim işimizi yapan kişiler genelde çocuk ruhlu olur.

* (Kanlıca’daki özel stüdyosu hakkında) Burada çok güzel şeyler paylaşıyoruz. Ama kafamda daha büyük fikirler var. Bireysel olarak az kişiye katkıda bulunabiliyorsunuz. Halbuki yetenekli insan sayısı çok. Müzikle alakalı okul yaptırmak istiyorum.

* Kanlıca’da rahatça gezebiliyorum. Hatta meydanda çocuklarla pinpon oynuyorum. Burada bana fazla yaklaşmıyorlar. Biri yaklaşınca Kanlıca halkı “Sezen Hanım bizim misafirimiz” diyor.

* Lüzumundan fazla sevme kapasitem olduğunu söylerler. Hatta bana ‘Sevencen’ diyenler var.

* Pinpon oynamak benim hayatımı kurtardı. Bu bana Osman Müftüoğlu’nun tavsiyesiydi. Böbrek üstü bezimde rahatsızlık vardı. Bu, uyuduğu zaman kolay kolay uyanmak istemeyen bir organmış. O yüzden sürekli adrenalin salgılamam gerekiyordu. Pinpona böyle başladım. Önder (Fırat) bana pinpon öğretti. Günde 8-9 saat oynuyordum.

* Akıllı bir formülüm yok. Şahane mutlu bir ailede büyüdüm. Çok özel bir anne babaya sahiptim. Her şey insanlar için. Acı ve keder hep yakınında. Düğün ve cenaze hepsi bir arada. İçime atmaktan yorulduğum zamanlar oldu. Uğuldayarak ağlamak istediğim, fakat içime atmak zorunda olduğum zamanlar vardı. İçe atmak pek iyi bir şey değil. Yasını tutmazsan yas seni bulur ve tutturur.

* Bu yıl Kuruçeşme Arena’daki konser çok ekstrem bir geceydi. Tarif edilemeyen bir duygu. Altı şarkıyı peş peşe nasıl söylediler anlayamadım. Teşekkür etmek istesem de şarkılar bitmedi. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim. İçimde olup biteni anlayamadım. Ne yaptım da bunu hak ettim dediğim oldu.

* Ben kedi-köpek uykusu uyuyorum. Gün içerisinde 10 dakika, 10 dakika uyuyorum. Ne zaman 7-8 saat uyusam gözlerim kararıp midem bulanıyor. Bizim mesleği yapıp da 05.30’da ayağa kalkan pek yoktur. Saat 09.00’da stüdyoya girerim. En güzel şarkıyı o zaman söylerim.

* Tüm insanlıkta tahammülsüzlük var. Bu iyi bir şey değil. Aslında her şeyin çözümü doğada var. Doğayı takdir ettiğimiz zaman bu travmatik durum ortadan kalkacak. Adaleti hissetmeyince bu travmatik durum kaçınılmaz oluyor. Ayrımcılık çok kötü bir şey. Her vicdan doğruyu hissetse de bir şekilde tuzağa düşüyorlar.