(GAZETECİLER.COM) Güneş Yanığı isimli filmliyle 1995'te 'En İyi Senaryo' dalında OSCAR alan Azeri senarist Rüstem İbrahimbeyov, Türk Sinemasının kendi dilini bulamadığını söyledi. İran sinemasının yükselişine dikkat çeken İbrahimbeyov, Türk yönetmenlere 'Yılmaz Güney'i örnek alın' dedi.

 

1995 yılında, senaryosunu yazdığı Güneş Yanığı isimli filmle 'En iyi Senaryo' dalında Oscar Ödülü alan Azeri senarist Rüstem İbrahimbeyov, Film Arası Sinema Dergisi'ne konuk oldu. Derginin Haziran sayısında Ayşe Şahinboy Doğan'ın sorularını yanıtlayan İbrahimbeyov, Türk Sinemasının kendine özgü bir dil oluşturamadığını söyledi. İran sinemasının son yıllardaki yükselişine dikkat çeken İbrahimbeyov, Türk yönetmenlerin Yılmaz Güney'i örnek almaları gerektiğini söyledi. Oscarlı senaristin röportajından bazı kesitler şöyle:

 

İRAN SİNEMASI YÜKSELİYOR

Şimdi Avrupa sinemasında da kriz var, Rus sinemasında da... İran sinemasında ise aksine yükseliş var. Enteresan filmler yapılıyor. Ödül alan Bir Ayrılık filmi, gerçekçi psikolojik bir film. Dünya hayran kaldı filime, beğendi. İran'ın dışına çıktı bu anlatı.

 

ÜLKEMDE SANAT FİLMLERİNİN HAYAT HAKKI YOK

Türkiye'de en azından sanat filmlerini gösterecek salon az da olsa bulabilirsiniz. Rusya'da o da yok. Moskova'da, Bakü'de film gişe yapmaz diye direk önü kesiliyor. Başka filmler var gündemde, sanat filmleri onlara rakip olamıyor. İyi filmlerde çıkamıyor bu sebeple. Çıksa bile gösterilecek salon bulunmuyor. Alman yönetmen Tykwer gibi güzel işler yapan yönetmenler var. Ara sıra böyle güzel işler çıksa da filmi dağıtan kurumlar filmin kaderini çiziyor. Evet, Sovyet dönemi Rus sineması için parlak bir dönemdi, sanat filmleri içinde ama durum değişti. İyi rejisörler bile gişe için film yapıyor. Güç dağıtımcıların elinde olduğu sürece bu böyle gidecektir.

 

YILMAZ GÜNEY'İ BÜTÜN DÜNYA KONUŞTU

Bir zamanlar Yılmaz Güney'in filmlerini bütün dünya konuştu. Benim tanıdığım Amerikalı rejisörler var ki, Yılmaz Güney'in filmlerini örnek olarak gösterir. Ayrıca Fatih Akın filmleri dünyada çok bilinir. Bunlar Türk yönetmenler olarak biliniyor. Bu da bir başarıdır bence. Yılmaz Güney gibi yönetmenler dünya çapında filmlere dil olarak yakınlar. Bunu yakalamak gerekiyor. Ama birçok film maalesef Türkiye'den dışarı çıkamıyor. Çünkü daha çok o milli motifleri öne sürüyor. Milliyetçilik budur diyorlar. Ama sadece gösterişte milli sinema oluyor böylece. Günlük yaşam anlatılmıyor olduğu gibi.

 

TÜRK SİNEMASI KENDİ DİLİNİ OLUŞTURAMADI

Dünya sinemasından etkileşimler var. Mesela Gürcü sineması, onlar kendi dillerini bulmuşlar. İran sineması bulmuş, Uzak doğu sineması. Ben mesela Türkler hakkında aynı şeyi söyleyemem. Var olan iyi filmler dünya sineması kurallarına göre yapılmıştır. Kazakistan'da Göçebe adında hem yapımcı hem senaristi olduğum film var. 5-6 sene önce. Amerika'da sık sık film gösteriliyor. Televizyonda özellikle. Ama Kazakistan'da bir grup bilim adamı Kazaklara ait milli atmosferin, ambiyansın, çok geleneksel şarkıların filmde yer almasını istedi. Onlara göre milli atmosfer böyle sunulmalı sinemada. Bu içeriktir dedim, dili değil sinemanın. Buyurun dedim ben isterseniz ekleyeyim. Ama her şarkı eksi beş bin seyirci demektir. Çünkü bu müziği sadece Kazakistan'da beğeniyorlar. Eğer dünyaya açılmak istiyorsanız o zaman böyle yapmayın dedim.

 

Röportajın tamamı Film Arası Dergisi'nin Haziran sayısında.