Aslı Gençay / Halkbank Kültür Sanat

Böyle sesler vardı dünyada, böyle yetenekler, Nina Simone gibi. Ona sadece müzisyen ya da sanatçı demek haksızlık olur zira Simone sanatın doğasındaki politikliği hayatına da uyarlamış, o damardan beslenmişti. Hayatı boyunca ırkçılıktan çekti ve hayatı boyunca ırkçılığa tavır aldı.

Simone 1933'te doğmuş, çocukluğu kilise korolarında geçmiş ve bu arada klasik piyano eğitimi alabilmeyi de başarmıştı. 10 yaşında yeteneğiyle dikkat çekip keşfedilen ve New York Juilliard Müzik Okulu'nda eğitim görmeye başlayan Simone'un okullu yılları fazla uzun sürmedi. O dönem ABD'de açık seçik yürütülen, sürdürülen ırkçılık ve getirdiği baskılar yüzünden bu eğitimini tamamlayamadı. Ama Nina Simone doğuştan yetenek, doğuştan sanatçıydı ve bu kader, koşullar olsa da olmasa da gerçekleşecekti. Dolayısıyla barlarda başlayan kariyeri, 1 milyonu aşkın satışlara uzanan albümlerle devam etti. Nice klasiklere imza attı Nina Simone, öyle ki bugün kendisinden çok şarkıları bilinir hâle geldi. “I Wish I Knew How It Would Feel to be Free”, “Ain't Got No / I Got Life”, “I Put a Spell on You”, “I Want a Little Sugar in My Bowl”, "My Baby Just Cares For Me", "Four Woman", ''Mississippi Goddam", 10 dakika sürmesiyle nam yapmış "Sinnerman", "Feeling Good".... ve daha uzayıp giden onlarca şarkılık bir liste onun eseridir.

Her ne kadar şarkıları ve sesi, genelde acılara gark olmuş gibi görünüp, dinleyicisini bu âlemlere çekse de ırkçılığa ve baskılara maruz kalan siyahların hakları için ırkçılık karşıtı eylemlere katılan bilinçli, moralli bir kadın ve bir sanatçının olması gerektiği gibi aktivistti Simone. 1960'larda Martin Luther King'le yakınlaşarak siyasi duruşunun altını çizmesi, ırkçılık ve savaş karşıtı görüşleri hasebiyle ABD'ye tavır koyarak Avrupa'da yaşamayı seçip Fransa'ya yerleşmesinin yanı sıra 1978'de Vietnam Savaşı'nı protesto amacıyla vergi ödemeyi reddetmişliği ve akabinde tutuklanmışlığı da vardır. Nina Simone'un hayat hikâyesine ve üretimlerine baktığımızda her daim gördüğümüz, ruhundan beslenmiş eserlerdir zaten. Anlaşılmakta ki bu derece derinlik ve duyarlılık sahibi olması, hem onun siyasi kimliğini oluşturmuş hem de üretimleri bu kimlikten beslendiği için son derece iç sızlatıcı ve dokunaklı olmuş. Bugün "Aman sanatla ilgili konuların dışında hiçbir yorum yapmayayım, gözlerimi kapayayım"ı düstur edinmiş sanatçı kitlesi biraz Nina Simone'u araştırmalı, muhteşem sesi ve yorumunun dışında da tanımalı kanaatimce. Ya da sanata ve üretime sadece özel koşullarla ayrıcalıklı sanat okullarının sonucumda ulaşılabileceğini sananlar...

DİKKAT BAĞIMLILIK YAPAR

Müzikal açıdan belirtilmeli, ona cazın, soul'un ve blues'un kraliçesi derken, kilise törenlerinde org ya da piyanoya eşlik eden kadın vokallerin müziği gospel'i de listeye katmayı unutmamak gerek. Nina Simone'un buğulu gırtlağını, kadın/erkek ayrımının zor yapıldığı unisex ses rengini, duygularından ve yüreğinden geldiği için şarkılarını da kanlı canlı hâle getirip yaşatan yorumlarını bir dinleyenin bir daha unutması güçtür. Evet, başlangıçta biraz yabancılık ve alışma evresi gerektirebilir Simone ama her zorlu yetenek ve ustayı anlamak da meşakkatli değil midir zaten. Ve bir kere alışırsanız, bağımlılık yapar. Onun cool duruşu, dinleyicisine müdanasız, kendi dünyasında, kendi ruhu ya da eğlencesi/zevki için şarkı icra eder hâli karşısında ezik büzük olur, biat edersiniz, maalesef başka yolu yoktur. İşte bu eziklik hâli daha çok sevdirir onu ve kraliçe katına tartışmasız yerleştirir.

Nina Simone en az onun kadar değerli ve yetenekli sanatçılarla da çalışmış, onlarla düet yapmış, hatta parçalarını yorumlamıştır. Yetişmelerine de yardımcı olduğu Aretha Franklin ve Dusty Springfield'in yanı sıra The Beatles, Bob Dylan ve Leonard Cohen bu sanatçılar arasında sayılabilir. Sonuç olarak tüm zamanların sanatçısıdır o ve 2003'te kaybetmemize rağmen de öyle kalacaktır.

Simone'un arşivini derli toplu edinebilmek ve onu her an hatırlayabilmek için bir fırsat daha var şimdi. Sony Music, 3 CD ve DVD’den oluşan arşivlik bir boxset yayımladı: “To be Free: The Nina Simone Story”. Albümde, Nina Simone’un 1957-1993 tarihleri arasında yayınladığı en sevilen şarkılarının yer aldığı 3 CD bulunuyor. DVD’de ise sanatçının 1970 tarihli ve Emmy Ödülü adayı belgeseli de yer almakta. Simone'un sevenlerince çok iyi bilinen ve yaşadığı döneme damgasını vuran birçok parçayı içeren bu boxet; belgesel DVD’si ve 3 CD ile 4 saati aşan müzik ziyafeti vadediyor. Simone'un hikâyesini 3 CD ne kadar anlatır, yansıtır bilinmez ama bu şarkılarla onun yüreğine nüfuz edebileceğiniz kesin.

To be Free: The Nina Simone Story

Sanatçı: Nina Simone

Sony Music