Aysel Kılıç / Gazete Kadıköy

Avustralya’da yaşayan ve ülkeye girişi yasak olan yazar-ressam Muzaffer Oruçoğlu’nun resimleri, Kadıköylü sanatseverlerle buluşuyor. Muzaffer Oruçoğlu, "Dışarıda da olsam, nihayetinde ben bir mahkumum. Yaratma özgürlüğümü önemli ölçüde bu avantajımdan alıyorum” diyor.

Ressam ve yazar Muzaffer Oruçoğlu’nun 22 Ocak'a kadar açık kalacak Işıltılar - Sanrılar sergisi Barış Manço Kültür Merkezi’nde açıldı. Bin bir emekle yapılan 46 eser, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Yaşamını Avustralya’da sürdüren ve 6 ülkede 60’a yakın sergi açan sanatçının eserleri, akrilik, yağlıboya ve karışık teknikle yapılmış.

Sanatçının özgün olan her bir eseri özgürlüğe dem vuruyor. Oruçoğlu’nun eserlerini titizlikle inceleyenler, eserlerinde kocaman bir dünyayı bulabilir. Sanatçı, Türkiye ve Dünya’da yaşanan hak ihlallerine karşı bir başkaldırının resmini de ortaya koyuyor. Tablolarda kadın, çocuk, hayvan figürleri iç içe ve özgürce hayatla dans ediyor.

GÜZEL BİR DÜNYANIN DÜŞÜ

Türkiye’den kilometrelerce uzakta yaşayan sanatçı, bu topraklarda yaşayan emekçi madencileri de unutmamış. Başköşede duran madencinin resmi, Soma katliamına karşı bir çığlık adeta.

Güneydoğu’da ve Gezi Direnişi sürecinde yaşamdan koparılan çocukların kararlı ve isyankâr bakışlarını da bu tablolarda görmek mümkün. Oruçoğlu, sadece yaşananları değil, güzel bir dünyaya olan özlemini ve büyük bir düşü de resmediyor.

Muzaffer Oruçoğlu, Türkiye’deki sergilerine katılamıyor; çünkü o bir sürgün ve ülkesine girişine izin verilmiyor. Avusturalya’da yaşayan Oruçoğlu’yla internet üzerinden görüştük, sanatı ve sergisi üzerine konuştuk.

“DIŞARIDAYIM AMA MAHKÛMUM”

Dünyada ve ülkede cereyan eden olayların, sanat başta olmak üzere birçok şeyi etkilediğini belirten Oruçoğlu, “Resimlerimin konusunu yaşadığım bölgede gezinenler, maden yaşamından kesitler belirliyor” diyor.

Oruçoğlu, kendisine neyin ilham kaynağı olduğunu da anlatıyor: “Kalabalıkların arasına girip çıktığımda canlanır gibi oluyorum. Belleğimde, çeşitli yüzlerin kolajından oluşan portreler belirince, bütün işlerimi bırakıp, onları tuval veya karton üzerinde, çeşitli tekniklerle görünür kılmaya çalışıyorum. İçten gelen böylesi bir çalışma beni ferahlatıyor. Eğer o gün bir öykü veya bir makale yazacaksam, tablodaki ışığın, rengin ve biçimin soluğunu dile ve yazıya kolayca özümsetmiş olabiliyorum. Bu benim ferahlamamı ve farklı hayal âlemlerine açılmamı sağlıyor. Dışarda da olsam, nihayetinde ben bir mahkûmum. Yaratma özgürlüğümü önemli ölçüde bu avantajımdan alıyorum.”

KARDEŞİNİ ANLATTI

Muzaffer Oruçoğlu’nun Türkiye’deki tüm sergilerini yeğeni Ayhan Oruçoğlu açıyor. Oruçoğlu, sergi açılışında hem konukları ağırladı, hem de amcasının eserlerini tanıttı. Sergiye gelenler arasında ağabey Atilla Oruçoğlu da vardı. Ağabey Oruçoğlu Gazete Kadıköy’e konuştu. Ayrı yaşamak zorunda kalan kardeşini özlemle anan Oruçoğlu, “Muzaffer kararlı ve azimli biriydi. Hayatın bütün zorluklarına karşı kararlı durdu ve çok da başarılı oldu. O resim yapıyor, roman ve şiir yazıyor, edebiyat alanında sürekli üretiyor” diyor.