Levent Üzümcü," Türkiye'de tehdit her zaman var. Çünkü şu an Türkiye'deki durum, artık illegalize olmuş durumda. Legal bir seçimle illegal bir duruma doğru gidiyoruz.

Sadece sandıktan demokrasi çıkmıyor. Hepimiz gidip oy kullanıyoruz ama peki demokrasi bu mu Allah aşkına" ifadelerini kullandı.

Ünlü oyuncu Levent Üzümcü Özgür Düşünce Gazetesi'nden Hüseyin Keleş’in sorularını yanıtladı.

Gezi’nin intikamını aldıklarını savunan Üzümcü’nün açıklamaları şöyle:

Şehir tiyatrolarından ihraç edildikten sonra sanatınızı yapma çabanız içerisinde neler yaşadınız?

Ben, Şehir Tiyatroları'nda oynarken arkadaşlarla birlikte İstanbul Halk Tiyatroları'nı (İHT) kurduk. Otosansüre ve sansüre doğru giden süreci yaşayarak böyle bir çözüm bulmuştuk kendi içimizde. ‘Asla ve asla istediğimiz tarzda oyunlar burada olmayacak, bunun için gelin bu işi dışarıda yapalım' diyerek 2000'lerin ortasında böyle bir şeyin içinde olduk.

İHT'de kısa zamanda çok oyun oynadık. Bu bize ruhani olarak çok destek oldu. Sonra yoğunluk nedeniyle ayılmak zorunda kaldım. Evet Şehir Tiyatroları çok köklü bir kurum. Fakat son 10 yılda o kadar deforme oldu ki, üstüne o kadar büyük oyunlar oynanıyor ki… Gelen yöneticiler, ‘Şehir Tiyatroları'nı vitrinde bir süs olarak görmek istiyoruz' diyorlar.

GEZİ'NİN İNTİKAMINI ALIYORLAR

Tarihine bakıldığı zaman her dönem siyasi miydi?

Her zaman siyasiydi. Sadece Şehir Tiyatroları değil tiyatro her zaman böyleydi. Bir örnek vereyim.  Dünyaca ünlü tiyatro topluluğu ‘Berliner Ensemble' geldi ve ‘Üç Kuruşluk Opera' oynadılar. Tiyatronun genel sanat yönetmeni konuşmasında Avrupa'nın şu an içinde bulunduğu karmaşanın ister istemez sağcı iktidarlara yol açtığını ve karanlık bir dönem geçirdiğimizi ama sanatın ve sanatçının buna asla boyun eğmemesi gerektiğini söyledi.

Salondaki 1000'in üzerindeki sanatsever, deli gibi alkışladı. Ama bu alkışlayan insanlara mikrofon tutulduğunda çoğu bunları söylemiyor. Çok acı bir şey. Sizden sonra da bazı isimler Şehir Tiyatroları'ndan belli sebeplerle ihraç edildiler.

Gezi'nin intikamımı alınıyor?

E tabii. Gezi aslında neydi biliyor musun? Siyaset konuşmadan, üç aşağı beş yukarı insaniyet bağlamında birbiriyle anlaşacak insanların birlikteliğiydi.

ALABORA ZATEN YURT DIŞINA GİDECEKTİ

Mehmet Ali Alabora sanırım Gezi'nin ölümlerden sonraki en acı sembolleri arasında bulunuyor. Konuşuyor musunuz kendisiyle?

Evet, tabii ki konuşuyorum. Ama ülkenin gidişatından konuşmaktansa hayatlarımızın ne olduğundan konuşuyoruz. Bir açıklama getirmek isterim bu konuya; insanlar çok yanlış tanımlıyorlar bazı şeyleri. Bu adamın (Mehmet Ali Alabora) her zaman ailesiyle birlikte gitme planı vardı. Mehmet Ali'nin dışarıda tiyatro yapma isteği çok fazlaydı. Zaten, Gezi'den hemen sonra değil 3-4 ay sonra gitti. Şu an dışarıda tiyatro yapıyor ve çok güzel işlerde yer alıyorlar ailece. Gittim izledim.

SANDIKTAN DEMOKRASİ ÇIKMIYOR

Siz kendiniz için Mehmet Ali Alabora'nın yaşadığı sıkıntılar çerçevesinde bir tehdithissediyor musunuz?

Tabii ki; Türkiye'de tehdit her zaman var. Çünkü şu an Türkiye'deki durum, artık illegalize olmuş durumda. Legal bir seçimle illegal bir duruma doğru gidiyoruz. Sadece sandıktan demokrasi çıkmıyor. Hepimiz gidip oy kullanıyoruz ama peki demokrasi bu mu Allah aşkına.

Ama bu korku filmi bittiğinde, Türkiye'yi bu hale getiren; adaletin bu hale gelmesine neden olan bütün dava dosyaları incelenmeli. O kadar absürt kararlar veriliyor ki. Bu kararları veren kişilerin en ağır cezalarla yargılanması lazım. İnsanların adalete olan güvenini yüzde 30'lara düşürenlerin mutlaka yargılanması gerekiyor.

 GEZİ'DE SAF DEĞİŞTİRENLERİN DÜNYASINI BENİM DÜNYAM DEĞİL

Gezi'ye önemli bir sanatçı desteği vardı. Ama isim vereyim, Yavuz Bingöl ve Şafak Sezer gibi bazı isimler sonrasında biraz safa değiştirdiler sanki. Siz bunu anlayabiliyor musunuz?

Onların durumunu anlıyorum. Ama ‘Sen bu anladığın şeyi yapar mısın?' diye sorsan; o anladığım dünya benim dünyam değil. İnsanların bir gün böyle söyleyip başka bir gün başka şey söylediği bir dünyaya inanmıyorum. İnsanların bu kadar değişmesi normal gelmiyor bana. İnsan dediğin şey gelişir. Doğruları vardır insanların. Bu derece köklü değişiklikler bana çok hayırlı bir şey gibi gelmiyor.

O SANATÇILAR 1 AYDA MI AYDINLANDI!

Bu değişimin kökünde ‘ekmek' kaygısı mı yatıyor?

Her ne ile alakalı olursa olsun, benim yaşadığım ya da onayladığım bir yaşam değil. İnsanların doğru bildikleri şeyler yıkılabilir.

 Gezi'den sonra ne değişti mesela? Türkiye'de yapılan haksızlık, hukuksuzluk durumu mu değişti Gezi'den bu yana?

Herkes birey olarak ve özgür iradesiyle Gezi'ye gitti. Biraz önce ismini zikrettiğiniz insanlar 1 ayda aydınlandılar! Gezi'den sonra Gezi'ye destek veren sanatçılar olarak yalnız bırakıldığınızı düşünüyor musunuz? Ben bunun hesabını yapmadım. Ben buna inandım ve kalktım gittim.

Bedelini de ödediniz?

Benim derdim, çocuklarıma daha iyi bir dünya bırakabilmek. Bundan ne çıkarım olsun benim. İşimi gücümü kaybettim; bunların hesabını yaparak da davranmadım. İnsan gibi yaşadıktan sonra yediğin peynir, ekmek sana şölen gibi gelir. Yattığın yatak sana cennet bahçesi gibi gelir. Kafasını yastığa koyduğunda korkudan uyuyamayan insanlar var. Neyin hırsı ve kini bu.

DİZİLERDE ROL ALMANIN ŞARTI ALEYHTE YAZMAMAK

Türkiye'de dizilerde rol verilme kriteri değişti mi? Mesela siyasi iktidara ya da bir mensubuna yapılan bir övgüden sonra o kişiyi çok yakın bir zamanda bir dizi projesinde görebiliyoruz?

Dizilerde rol almanın temel şartları şöyle: ‘Sosyal medya paylaşımlarına dikkat et, sakın bu adamların aleyhine bir şey yazma, sosyal olaylara karşı tepki verme, o olaylarla ilgili şirketler için bir şey yazma; eğer bunları yaparsan bak şunun başına ne geldi…' Seninle aynı dünyaya inandığını iddia ediyor ama başka bir dünyaya hizmet ediyor.

Sosyal medyadan da baya saldırı oluyor size?

Düşünsenize bir görüşü savunasın diye sana para veriyorlar. Oturtmuşlar bakanlığın alt katına herifleri. Başlarına da bir adamı vermişler. 1700 TL de maaş bağlamışlar. Oturup sosyal medyadan tehdit ediyorlar.

Sokakta tehdit oluyor mu?

Bir yerde oturuyorsun. Karşına gelip 4 adam oturuyor. Sana ters ters bakmaya başlıyor. Yani eğer kiralık katil ya da mafya değilse bu insanlar 2 dakikada biz anlaşırız. İddia ediyorum, konuşarak anlaşabilecek insanlarız. Ama siyaset değil, insaniyet bazında konuşma.

BİRKAÇI DIŞINDA MEDYA TAAMMÜDEN YALAN YAYIN YAPIYOR 

Sosyalist Enternasyonal'deki konuşmanızın belki de en can alıcı bölümü 12 Eylül'le karşılaştırma yaptığınız bölümdü. Ne kaldı o günlerden aklınızda?

Benim aklımda Türkiye'yi 80'e götüren fotoğraflar, resimler kaldı. Maraş'tan,Çorum'dan… Gazetelerin siyah beyaz fotoğrafları kaldı...

 Abdi İpekçi'nin öldürülmesinden çok etkilenmiştim. Sanki her şey başka bir ülkede oluyor, o televizyonun içinde oluyor. Ama o dönemde bile Kemal Sunal filmler çekiyordu ve biz o Kemal Sunal'ın filmlerinden öğreniyorduk neler olup bittiğini. Deve Kuşu Kabare vardı; hiciv vardı. Mesela İzmir'e bir tiyatro geldiği zaman turne 1 ay sürüyordu.

İnsanlar oralardan haber alıyorlardı. Bugün 10'larca gazete ve 10'larca televizyon kanalı var Türkiye'de. Ama bunlardan artık sadece birkaç tanesi doğru yayın yapıyor. Diğerlerinin hepsi taammüden yalan yayın yapıyor. Adı sanı duyulmamış insanlar bir anda köşe yazarı yapılıyor. Bir gün Öcalan'ı ‘Özgürlük savaşçısı' yapıyorlar diğer gün ‘tü-kaka' diyorlar. Koca koca haber kanalları bu beyefendileri, hanımefendileri çıkarıyorlar; hiçbiri de, ‘dün bunu söylüyordunuz bugün bunu söylüyorsunuz' demiyor.

Devran döndüğünde bu insanlar gazetecilik yapabilirler mi?

Ama bu dönemin mağdur ettiği gazeteciler yine gazetecilik yapar. Çünkü işleri bu ve işlerini hakkıyla yaptıkları için başlarına gelmedik kalmadı. Tıpkı benim başıma geldiği gibi.

BUGÜN ALENEN REJİM YIKILIYOR

Levent Kırca daha askeri vesayetin etkin olduğu dönemde dahi askeri sert bir şekilde hicveden parodi ve skeçler yaptı. Şimdi siyasi iktidara neden aynı hicivler yapılamıyor?

Sonuçta biz ‘öcü' olarak sadece askeri darbeleri bilirdik. Kanalların hattının iptal edildiği bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bugün, Cumhuriyet tarihinin en yüksek oyunu alarak seçilen Başbakan'ın bir oyla azledildiğini görüyoruz. Kimseyi öldürmemiş 3 insanı astılar, rejimi yıkıyor diye. Bugün rejim alenen yıkılıyor.

17-25'in filmi çekilse, kimi canlandırmak istersiniz? Mesela Egemen Bağış'ı oynamak istemez misiniz?

Cast yaparken bir parça tipolojiye bakarlar. Gelirse böyle bir proje, senaryosuna bakarım. Empati kurarsam oynarım. Ama bu insanlarla hiçbir aidiyet duygum yok.

17-25'ten aklınızda kalan resim hangisidir?

Otobüsün üstünde halay çeken bakanlar. Havaalanından geldikten sonra halaya durdular ya. Çok utanmıştım ya. İnsanların iyi niyetinin, saflığının bu derece vahşice kullanılması beni çok üzmüştü.

PARALEL MESELESİ ‘MİTOLOJİK CANAVAR'A DÖNÜŞTÜ

Paralel meselesine nasıl bakıyorsunuz?

Mitolojik bir canavar oldu paralel. Çıkıyorsun televizyon kanalına, paralel örgüt diyorsun, bir anda paralel örgüt oluyorsun. Televizyonlara yıllar önce çıkıp da ‘Yahu ne paralel örgüt' diyenler bir anda ‘Aman içimize sızdılar, temizleyin' demeye başladı. Acıklı bir polisiye gibi geliyor bana. İnanan milyonlarca insan olduktan sonra her şeye ‘Paralel' dersin.

Ama şöyle bir durum var; insanların durumunu böyle kullananlara kızıyorum. Çıkar meselesi var bence. Dışarıdan görünen birbirlerine kafa göz dalmışlar.

ÜLKE İTİNAYLA TERÖRİZE EDİLİYOR

Akademisyenlerle ilgili sıkıntı malum. Kimi hapse atıldı kimi işinden oldu. Son olarakterör tanımının değişmesi gerekiyor dendi. Ne dersiniz bu sürece?

Bunu ben anlamıyorum mesela. Akademisyenleri içeri atıyorsun; neden? Barış istiyor diye. Çıkıyorlar televizyona, ‘Terörün tanımı değişmeli, bunlar da terörist' diyorlar. Her gün bu ülke itinayla terörize ediliyor, en üst düzeyler tarafından. Bunu söyleyen insanlar hedeflerini 2023 koymuşlar. 1923'ü hiza alarak neden kendine 2023'ü hedef koyuyorsun?

AB ile ipler gergin. Zaman zaman o ip atılma noktasına geliyor. Takip edebildiniz mi süreci?

Anayasa Mahkemesi bir memurun siyasi görüşünü açıklaması suç olamaz dedi. Çünkü,Avrupa ile imzalanmış anlaşmalarda böyle bir şey var.

Ama Avrupa'ya diyorlar ki, ‘Siz yolunuza biz yolumuza.' Tanzimat'tan beri devam eden Batılılaşmadan bahsediyorum  ki, aslında Osmanlı İmparatorluğunun tümü budur. Çünkü annelerinin, dolayısıyla eşlerinin hep gayrimüslim olması bir tür entegrasyondur. Batı ile entegrasyon. Mesela pek çok insanın kafasında Osmanlı bir ‘öcü'dür. Bende değildir. Osmanlı'nın çok pozitif yanları vardır. Ama Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne kalan en önemli miras olan dış siyasetne hale geldi.

Mesela azledilen Başbakan'ın bir kitabı var: ‘Stratejik Derinlik' Ortadoğu'yu anlatıyor. Petrole bir buçuk sayfa ayrılmış. Tuğla gibi kitap ve Ortadoğu'yu anlatıyor ama petrol yok içinde. Bugün Ortadoğu denilen yerin adının Ortadoğu olmasının sebebi bile petrol.