"The Art of Banksy” dünya prömiyerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla ve Beyoğlu Belediyesi’nin destekleriyle İstanbul’da Global Karaköy’de gerçekleştirildi.

1 Mart’a kadar görülebilecek Banksy sergisinin açılışına Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan da katıldı.

Banksy sergisini eleştiren yazar Ahmet Ergenç, "Sokak sanatçısı Banksy sergi salonuna kapatılmakla kalmamış, bir de üstüne ‘kapitalizm-karşıtı’ sanatçının sergisi için 35 lira giriş ücreti isteniyor" diye yazdı.

artfulliving.com'da yer alan Ahmet Ergenç'in 'Bir Banksy Parodisi' başlıklı yazının bir bölümü şöyle:

“Banksy’nin yapmaya çalıştığı ve temsil ettiği ne varsa tam tersini yapalım” başlığı altında toplanmış bir garabetler dizisiyle karşılaştım. Eleştirel bir gözle bakılamayacak kadar abes, aslında mantığın kendisini çökerten bu acayiplikler dizisini tek tek açıklamaya çalışayım.

Daha girişte trajikomik bir anti-Banksy hamlesi olarak ‘kırmızı halı’ beni karşıladı. Bir sokak sanatçısı, olduğu yerde durmaması gereken, ‘yeraltı’nda hareket eden, kanunların illegal ilan ettiği ve bu yüzden de yüzünü bile gösteremeyen bir sanatçının sergisinde kırmızı halıda boy göstermek ve dahi durup poz vermek ne demek?

Kötü ve amatör bir şaka gibi. O halı üzerinde yürüyen davetliler hakikaten ya tam bir bilgisizlikten (kim bu Banksy?) ya da tam bir umarsızlıktan (Banksy de kimmiş?) muzdaripler. Hangisi daha fena bilemedim.

Serginin ikinci şakası, yine girişte bizi karşılıyor: “Bu sergi gizli ve kapalı kamera sistemleriyle (CCTV) izlenmektedir”. Banksy’nin CCTV Altında Tek Bir Millet (tek-bayrak-altında-tek-millet şiarına gönderme) işini bilmiyor mu bu sergiyi düzenleyenler?

Banksy gözetim sistemlerini eleştirmek için duvara devasa harflerle bunu (One nation under CCTV) yazmıştı zamanında. Bir an baktım hakikaten, acaba ironik bir gönderme olabilir mi diye. Hayır efendim, bu uyarı levhaları büyük bir ciddiyetle, Banksy’ye hakaret eder gibi serginin iki üç farklı noktasına yerleştirilmişti. Bir sanatçının fikriyatı ve pratiğine ancak bu kadar ters bir hamle yapılabilirdi.
........

Bu sergi, kapitalizmin sanatın muhalif damarını ve içeriğini yok etmesi meselesinin çok uç ve trajikomik bir örneği. Jameson gibi düşünürlerin yaptığı ‘kapitalizmin her yeri saran kolları sanatı da sarmalayıp yok ediyor’ türünden eleştirilerini tekrarlamaya gerek yok.

Serginin davetlileri arasında mevcut Cumhurbaşkanı’nın kızı da varmış. Buyurmuş gelmiş. İşleri de çok sevmiş. Güler misin ağlar mısın? Kendisinin Banksy’nin homofobi, militarizm ve kapitalizm karşıtı işler yaptığından haberi var mı acaba? Ya da doğayı ve düşünce özgürlüğünü savunduğundan? İşte burada çok büyük bir paradoks var.

Banksy’nin eleştirdiği her şey (vahşi kapitalizmden milliyetçiliğe, homofobiden militarizme kadar her şey) Türkiye denilen garabetler ülkesinde ziyadesiyle sergilenirken, Banksy’nini sergisine devlet katından (devlet ailesinden diyelim) temsilciler çağrılıyor ve bu bir tepkiye bile yol açamıyor. ​

Türkiye’ye hoş geldin Banksy ama sen değil, parodin geldi. Burada hiçbir taşı yerinden oynatamadın, devlet erkânı bile seni sevdi. Banksy’yi tanıyan bilen biri varsa söylesin, hemen gelip o serginin yapıldığı binanın üstüne sağlam bir stencil yapmalı. Holdingler ve devletler tarafından sahneye çıkarılmış, eli kolu bağlı, uysal bir Banksy portresi iyi olur mesela. İnsanın aklına Otomatik Portakal’ın Alex’inin akıbeti geliyor.

YAZININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ