12 Eylül 1980 darbesinde okunan bildirinin ardından radyoda çalınan kahramanlık türküleri ile tanınan Hasan Mutlucan vefat etti...

 

Hem 1974’te Kıbrıs’a düzenlenen harekat, hem de 12 Eylül 1980 darbesi sabahı okunan bildirinin ardından TRT radyosundan yayınlanan davudi sesiyle söylediği Kahramanlık Türküleri ile tanınan Hasan Mutlucan'ın vefat ettiği öğrenildi...

 

6 yaşındayken babasını kaybeden Mutlucan, 13 yaşında annesiyle birlikte İstanbul'a taşınırlar. Ortaokul yıllarında (1940) dekoratör çırağı olarak çalıştığı tiyatroda, oyunculardan biri rahatsızlanınca ilk defa sahneye çıkar. Tiyatro sanatçısı Necdet Mahfi Ayral tarafından, rahatsızlanan oyuncunun yerine Mutlucan seçilir. Oyuncunun repliği çok kısadır: "Burası Kaf Dağı, ne işin var senin burada". Bu kısacık replik seyirciler arasında bulunan Muhsin Ertuğrul'un çok ilgisini çeker ve tiyatroda ufak roller almaya başlar. Daha sonra Muhlis Sebahattin ile tanışır ve onun operet kumpanyasına katılır. O'nun ölümünden sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı'na girer. Konservatuarın o dönemki yönetmeni Münir Nurettin Selçuk'tur. Sesinin az bulunur kalitedeki bas tınısı, Faust operasına girme imkânı bile vermiştir ona fakat Mutlucan türküleri çok sevdiği için bu teklifi kabul etmemiştir. 1973 yılında TRT radyosunda 15'er dakikalık programlarla davudi sesini tüm Türkiye tanır.

 

Ancak sanatçının sesindeki etki her askeri operasyonda başka niyetlerle kullanılmıştır. Kendi iradesi dışında radyolardan uzun süre sadece onun sesi yankılanmıştır…

 

BENİ KULLANDILAR, KÜSKÜNÜM

Her fırsatta sosyal demokrat kimliğini vurgulasa da, "Darbelerin Sesi" etiketi yapışır Mutlucan’a. Sokakta yürürken önüne gelen "Karışık bir durum var mı" diye sormaya başlar. Hep aynı cevabı verir: "Yahu ben Genelkurmay Başkanı mıyım, ne bileyim!"

 

Rahatsızlığını o yıllarda söyleyemez ama sonraları çok dertlenir: "Dehşetli bozuluyorum. Çünkü darbe sanatçısı değilim. Halit Kıvanç attı bu sıfatı ortaya. Sanki bütün millet, hislerinin tercümanıymış gibi kabul etti. Kahramanlık türküleri insanlara tesir eden bir şeydi. Hissiyatlarına tesir ettim ki beni beğendiler. Ama yukarı kademelerden bazı kişiler beni maalesef kullandılar. Propaganda, reklam vasıtası yaptılar. Faşistlere mal etmek istediler, o türkülerden soğuttular beni. Ben kimsenin adamı değilim, halka türküler okuyan biriyim, o türküler ecdadımın kahramanlık öykülerini anlatan menkıbelerdi. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Hissiyatıma kapılabilirim. Küskünüm efendim."

Tempo Dergisi’ne verdiği bir röportajda da sabahın köründe Türkiye’nin baykuşu olma halinden ne kadar memnuniyetsiz olduğunu şöyle anlatır: "Türkiye’ye biraz demokrasi gelse çok iyi olur. Sayın Demirel’i belli aralıklarla uyandırmaktan, kendi sesimle kendimi uyandırmaktan bıktım artık".

 

YENİ KUŞAKLAR ÖYLE TANIMASIN

 

1951’den 1962’ye kadar TRT sanatçısı olarak çalışır. Ayrılış nedeni sorulduğunda "Maalesef politik sebeplerle" demekle yetinir. Ardından politikada, makamda gözü olmadığını söyler: "Milletvekilliği teklif ettiler, reddettim. Sanatkar doğdum, sanatkar öleceğim." 27 yıl İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Türk Halk Müziği Topluluğu’nda görev yapar.

 

Resmi ve denizi tutkuyla sever. Uzun yıllar, İzmir Seferihisar’daki teknesiyle kılıç avlamaya çıkar. 80-100 kiloluk balıklar geçer elinden.