Yönetmen Ezel Akay, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL'i, medyadaki "ötekileştirici" dil ve nefret söylemlerinin artmasını, OHAL ile birlikte uygulanan sansür ve otosansürü değerlendirdi.

Medyadaki ötekileştirilmiş dilin sinema sektörüne de ciddi anlamda uygulandığını ifade eden Akay, "Sinemalarda veya dizilerde anlatılan hikayelerde 'Ben iyiyim onlar kötü' duygusunun düşmanlık üzerine kurulması bir arada yaşayan insanların birbirine düşman haline getirmesine neden oluyor" dedi.

'DİZİLERDE DÜŞMANLIK DUYGUSU ARTTIRILIYOR'

Sinemadaki hikayelerin "düşmanlık" duygusu üzerine kurgulandığını ifade eden Akay, "Hikayeler günahkarlar için anlatılıyor olabilir. Esas olarak hikayeleri değiştirerek, biz bir şey elde edemiyoruz. Hikayeler değişince toplum değişmiyor. Toplum neyse hikayeler onu anlatıyor. Toplumu toplum yapan unsurlar neyse, hikaye bunları buluyor. Dolayısıyla hikaye bizim aynamız. Mesele kötü adamların Kürt olduğu bir mafya dizisi diyelim. O kötü adamları Kürt değil de Amerikalı yaparsan seyirci değişiyor, dünya değişmiyor" diye konuştu.

Hikayelerin toplumdaki duygunun aynası olduğunu ama son dönemlerde bunun düşmanlık duyguları üzerinden kurgulandığını savunan Akay, "Bu kadar büyük bir bölünme ayrım görmedim. Mesela benim büyük kuzenim beni düşman sayıyor. Dünyanın en barışçıl insanıdır ama ben onun düşmanıyım şu anda. Çünkü o AKP'ye inanıyor ben inanmıyorum. Ailelerin içinde bile birbirine düşman etmeyi başardılar. Bunu karşılıklı yaptık. Dolayısı ile bu hikayelerdeki, dizilerdeki, filmlerdeki şeytan karakterleri, kötü karakterlerin sebebini herkes kendi içinde bir kere aramalı" ifadelerini kullandı.

'KORKU OTOSANSÜR İÇİN BULUNMAZ BİR ALAN'

Medyadaki ötekileştirici dilin OHAL ile birlikte en uç noktaya vardığını ifade eden Akay, sansür ve otosansürün de bununla birlikte arttığını söyledi.

Akay, kararlarının çoğunun hukuki olmadığı için "gayri resmi" olarak adlandırdığı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) haricinde Türkiye'de resmi sansür kuruluşunun olmadığını dile getirdi.

Darbe girişimi ile birlikte hükümetin ciddi anlamda bir korku yarattığını savunan Akay, "Yani otosansür denilen şey bütünüyle korkutulmuş insanların başvurdukları bir çaredir. Üstelik korkmakta haklılar. Çünkü yalnızlar. Herkes yalnız. Türkiye'de her örgüt diğer örgüte karşı ciddi tepkiler veriyor. Her siyasal durum, toplumsal cemaat, diğerlerine karşı korku ve nefret ile bakıyor. Uzak görüyor kendine. Birleşmeyi istemiyorlar. Herkes kendi zemininde birleşilsin istiyor. Bu örgütsüzlüğü iyice arttıran bir şey haline geldi. Üstelik iktidarın çabası burada meyvesini verdi. Gerçekten insanlar sadece iktidara karşı değil, iktidarda olmayanlar, birbirine karşı düşmanlık gösteriyorlar, korkuyorlar birbirinden. Bu otosansür için bulunmaz bir alan. Yalnızlık yüzünden olur otosansür. Otosansürün tek ilacı da örgütlenmektir" şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz yaz 3-4 tane projelerinin olduğunu bunlardan birinin Aziz Nesin'in "Zübük" adlı romanını sinemaya uyarlamak olduğunu ifade eden Akay, OHAL'den kendilerinin pay aldıklarını belirterek, "Bunları Haldun Çubukçu ile birlikte hazırladık. Onu çekmek üzereyken, darbe oldu ve OHAL ilan edildi. Yatırımcımızın, OHAL nedeni ile para harcayamayacağını söylemesi üzerine iptal etmek zorunda kaldık. Şimdi bahar ayında onu çekmeyi düşünüyoruz" dedi.

Yapacakları bu proje ile Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan "rüşvet" sorununu ele alacaklarını ifade eden Akay, son olarak sinema dünyasındaki baskılara karşı şair Ece Ayhan'ın bir şiirinde "Aşk örgütlenmektir bir düşünün ağabeyler'" sözlerini hatırlatarak, örgütlenmek gerektiğini söyledi.

(Kaynak: DİHA)