İlk filmiyle sıkı çıkış yapan yönetmenin işi zordur, adımlarını dikkatli atmalıdır. Zira beklenti yüksektir. O yüzden Yüksel Aksu’nunki çok anlaşılır bir tedirginlik... 2006 yapımı ilk filmi ‘Dondurmam Gaymak’, hem iyi seyirci çekti hem de birçok ödül kazanıp Türkiye'nin Oscar aday adayı olarak seçildi. “Acaba ikinci filmi nasıl olacak?”tı...

“İlk filmin başarısı çok yıprattı beni” diyor Aksu, “Başarısız olsaydı hemen ikinciyi çekerdim. Korktum. Ömrümde ilk kez başarılı olmuştum. Hayatımda ilk kez ‘peder-valide’ bana inanmıştı.40 yaşında...”

Enteller’ köye yerleşince
Aksu, nihayet beş yıl aradan sonra cesaretini toplayıp ikinci filmi ‘Entelköy-Efeköy’ün çekimlerine başladı. ‘Entelköy’ de ilki gibi bir Ege komedisi. “Komedi çok ulvi bir şey. İnsanları 90 dakika güldürmek, hele ki şu çileli hayatın içinde, bana çok değerli geliyor. Kendi şizofrenimi seyirciye dikte edecek kadar egoist hissetmiyorum kendimi. Topluma borcum var hâlâ. Çok veresiye taktık bugüne kadar. Biraz topluma geri vereyim istiyorum. ”

Şehir hayatından sıkılıp bir Ege köyünde komün kuran ve ekolojik tarımla uğraşmaya başlayan bir grup ‘entel’in köylülerle çatışmasını anlatan ‘Entelköy’ün çekimleri Muğla Milas’a bağlı Pınarcık köyünde yapılıyor. İstanbul’dan gelen bir grup gazeteci olarak davullu zurnalı karşılanıyoruz. Köy meydanda bir şenlik, düğün havası... Ortada hemşerileri Yüksel Aksu, zeybek oynuyorlar.

Köylülerin inanılmaz sıcaklığı dışarıdan gelen herkes gibi filmin profesyonel oyuncularını da etkilemiş. ‘Dondurmam Gaymak’ta olduğu gibi yine imamı canlandıran Recep Yener, “Yöre insanı geldiğin andan itibaren seni kendinden biliyor. Hiç zorluk çekmiyorsun ve derhal adapte oluyorsun. Hamur gibi insanlar” diyor.
‘Entelköy’de muhtar rolünde izleyeceğimiz Şahin Irmak da o yöreden çıkmış bir oyuncu olarak çok mutlu. “Benim için çok özel bir proje. Yabancısı olmadığım insanlarla ve çok sevdiğim bir yönetmenle çalışıyorum. İstanbul’dan sonra burası çok iyi geldi.”

Filmde rol alacak köylülerin yanına yaklaşıyoruz. Hafize Ergin 72 yaşında. “Oyunculuk kolay mı?” diye sorduğumuzda, “Kolay oğlum kolay” diyor. ‘“Yönetmen sette bağırıyor mu?” sorumuze ise “Bağırsın, korkmayız biz. Oğlumuz o bizim. Bu meslekte her şeyi kabulleneceksin!” diye cevap veriyor. 66 yaşındaki Emine Dudu Esmer de “Çok meşakkatli” diyor, “Sabah beşte kalkıyoruz akşama kadar bekliyoruz. Ama hiç canım sıkılmıyor. ” Emekli öğretmen Bünyamin Ergin ise “Köyümüzün tanınması için var gücümüzle çalışıyoruz” diye konuşuyor.

Galata Film’in yapımcılığında çekilen ‘Entelköy’e Muğla Valiliği’nden Didim, Milas ve Söke Belediyesi’ne bölge yerel yönetimleri de destek veriyor. Aksu, onlardan aldığı güçle ‘Entelköy’ün setinin bir açık set olduğunu belirtip herkese açık çağrı yapıyor: “Bizim setimiz herkese açık. İsteyen istediği zaman, istediği kadar misafirimiz olabilir. Bilin ki burada bir yeriniz var. Çoluğunuzu çocuğunuzu da alın gelin, muhabbetimize katılın”. Sonra da espriyle ekliyor: “Sinema yapmıyoruz. Düğün gibi düşünün. Öncelikle gırgır şamata, eğlence. Sonra fısat bulursak sinema da yapacağız.”

Oyun kuruyoruz, oynuyoruz
‘Entelköy’ün starı kuşkusuz Memet Ali Alabora. Kendisiyle ayaküstü konuşurken bir yandan köylülerle fotoğraf çektiriyor, bir yandan imza dağıtıyor, bir yandan da gelen hediyeleri (zeytinyağı, sabun, turşu) kabul ediyor. Alabora filmin oyuncularından değil. Yaptığı işi oyuncu koçluğundan ziyade oyun tasarımı olarak tanımlıyor: “Amacımız oyun yapmak. İki aşamalı. Önce bir oyun kuruyoruz, herkes buna inanıyor, kimse dışarıda kalmıyor. Sonra da oyun oynamaya başlıyoruz. Kovboyculuk, doktorculuk gibi… ‘Dondurmam Gaymak’ta bunu denemiştik, şimdi geliştiriyoruz.”

Geldiğimiz gibi davullarla zurnalarla uğurlanıyoruz Pınarcık köyünden...

Yüksel Aksu: Eşek filmin simgesi
Türkiye’nin Ege’nin pozitif enerjisine ihtiyacı var. Ege’de kimse kimseyle ideolojik, etnik, sınıfsal sebeplerle dövüşmez. Mardinlisi de oradadır, Laz da, yörüğü de... Zeybek de oynar dans da eder. Başörtülü anne vardır yanında mini etekli kızıyla dolaşır. Caminin yanında meyhane vardır.

Çevre aktivistleri genellikle anarşist, bölücü, halk düşmanı, fitne fücur insanlar olarak gösteriliyor ya. Ben esas yurtseverin onlar olduğunu söyleyeceğim ve çevre insanı da ikna olacak. Folkloruna, mimarisine, toprağına, halısına, kilimine, türküsüne, masalına sahip çıkmayacaksın, sen nasıl vatanseversin?

Entel denilen insanlar hırsızlık yapmaz, mafya işlerine bulaşmaz, kimseye bir zararı olmaz. Küpe takar, saçını arkadan bağlar, kitap okur filan. Ama aşağılanır. Niye? Çok somut, sağ dalga.

Bu filmde kavramları tersyüz ettim. Türkiye’ye yerleşmiş Alman kız türkü dinliyor, köy muhtarı disko müzik.
1990’larda arkadaşlarla gidip bir komün köyü kurmak istiyorduk. O zaman beceremedik, bari şimdi filmini yapalım dedik.

Eşek filmin simgesi. Enteller köylülerden eşekleri topluyor, motorlu taşıt kullanmıyorlar. Sonra o eşekleri turistlere kiralıyorlar. Bunun üzerine köylüler, eşekleri geri almak istiyor. Eşekler bilge, kalander hayvanlardır.

Benim hülyam... Entelektüeller, anarşistler, sosyalistler, muhafazakarlar, Müslümanlar hepsi hep beraber gırgır şamata yaşayalım. Komple yeşil ya da siyah olursa sıkılırız.

Ayşe Bosse
‘Artık bu köyde bir sürü teyzem var’
‘Entelköy’de Katrin adında bir Alman çevre aktivistini canlandıran Ayşe Bosse, mankenlikten oyunculuğa geçmiş. Modelliği gezmek için seçmiş, gezmekten sıkılınca Hamburg’da drama okuluna gitmiş. Annesi Alman, babası Türk olan Bosse, 1976 Frankfurt doğumlu. Almanya’da çeşitli dizi, film ve reklamlarda oynayan Bosse, dört yıl önce Türkiye’de Türkan Şoray’lı ‘Vurgun’ adlı dizide oynamış ama dizi hiç yayımlanmamış. Bosse, Pınarcık köyünü çok sevmiş. “Burası süper. Bir ay önce geldim. Şimdi burada bir sürü teyzem var. Evlerine gidiyorum, yemek yiyorum, takılıyoruz beraber. Çok iyi anlaşıyoruz, çok sıcaklar. Film bittikten sonra da kesinlikle yine geleceğiz bu köye.”

Erkan Aktuğ/ Radikal