Dünyaca ünlü karikatürist Gianluca Costantini, haftalık mizah dergisi Gırgır’ın ‘peygamber Musa’ karikatürü nedeniyle kapatılmasını değerlendirdi.

Son sayısında yayınladığı 'Musa' karikatürü nedeniyle son sayısı toplatılan Gırgır dergisi, yayıncı firma tarafından kapatılarak çizerlerin işerine son verildi.

Costantini, Aykırı Akademi’den Sebla Kutsal’ın sorularını yanıtladı.

Gırgır dergisinin kapatılmasına neden olan karikatürü gördünüz mü? Nedir fikriniz?

Evet, gördüm. Bence karikatürün anlamına odaklanılmamalı, şahsi görüşüm düşüncenin tamamen özgür olmasından yana. Sansürün her türlüsüne karşıyım. Ama şunu da belirtmeliyim ki, söz konusu karikatür kimseye karşı hakaret içermiyor.

Peki, derginin kapatılması kararına tepkiniz ne oldu?

Gerçekten çok öfkelendim. Türkiye’nin hiciv tarzındaki mizah dergilerini seviyorum. Hatta bunlardan biri olan Leman’da da çizimlerim yayımlandı. Oradaki bazı çizerlerle arkadaşlığım sürüyor. Bu insanlar, Türkiye’de demokrasinin korunması için çok önemli kişiler. Yıllardır çiziyorlar, şimdi de bu yüzden saldırı altındalar.

Özellikle sosyal medyada Charlie Hebdo saldırısı hatırlatılarak, Gırgır’ın kapanmasının yeterli olmayacağı şeklinde, şiddete davet edici paylaşımlar yapılıyor. Tüyler ürpertici…

Kesinlikle! Ben sosyal medyanın, ruhumuzun sansürsüz, örtüsüz bir aynası olduğunu düşünüyorum. İnsanın ırkçılık ve nefret gibi en çirkin yönlerini açığa çıkarıyor. İçinizdeki şeytanı kustuğunuz sanal bir çöp tenekesi gibi. Charlie Hebdo saldırısı hepimiz için korkunç bir gerçeklik. Demek istediğim; eğer çizerseniz, kendinizi bireysel olarak saldırılara açık hissediyorsunuz. Charlie Hebdo’daki olayı gerçekleştiren Kouachi kardeşlerin hikâyesini çizerek, bu yaptıklarına bir açıklama bulabilmek, insanların nasıl canavara dönüştüğünü anlamak istedim.

Basın ve ifade özgürlüğünün sınırları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Basın ve ifade özgürlüğü, bir toplumun uygarlık ölçüsüdür. Bir ülkede basın ne kadar çok özgürse, o kadar demokrasi var demektir. Mevcut erk sahiplerine katlanabilmek için onlara gülebilmelisiniz.

Siz sıradan bir karikatürist değilsiniz. Aynı zamanda hem bir aktivist hem de üniversitede hocasınız. Öğrencilerinize derslerinizde ifade özgürlüğü hakkında neler öğretiyorsunuz?

Öğrencilerimle bu konulardan konuştuğumda, mümkün olduğunca dürüst olmaya çalışıyorum. Açıkçası ifade özgürlüğü gibi meselelerle uğraşmak çok tehlikeli olabiliyor. Bunu onlara da söylüyorum. Evet, şu an için İtalya insan haklarının korunduğu bir ülke, ama bazı şeyler gerçekten çok hızlı değişebiliyor, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Bir hafta içinde 50 yıl geriye gidilebilir.

Türkiye’ye yabancı bir kişi sayılmazsınız. Olup bitenleri takip ettiğinizi tahmin ediyorum. Genel olarak özgürlükler konusunda yaşananlar uzaktan bakınca nasıl görünüyor?

Türkiye’yi de, İstanbul’u da çok seviyorum. Her yıl en az iki kez geliyorum oraya. Zaten bu yüzden Türkiye’de olan bitene bu denli müdahil oluyorum. Ülkenizde yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili birçok konu ve vakayı çizimlerime taşıdım. Darbe girişimi sonrasında Türk hükümeti bloğuma erişim yasağı getirilmesini sağladı. Elbette bana uygulanan yasak, milletvekillerinin ve muhalif gazetecilerin hapse atılması gibi olayların yanında önemsiz kalır. Türk halkı, kendisine daha fazla mutluluk veren ve saygı gösteren bir hükümeti hak ediyor. Ben, Türkiye’ye saygı ve sevgimi Elettra Stamboulis’in kaleme aldığı bir çizgi romanla gösterdim. O kitabın başkahramanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşayan Osman Hamdi adında devrimci bir entelektüeldi. Osman Hamdi karakteri sanata inancı tam bir bireyin, tek başına olsa bile neler yapabileceğinin güzel bir örneğiydi.