İngiliz müzik topluluğu "Deep Purple'ın solisti Ian Gillan, Rumların eleştirilerine rağmen 24 Mayıs'ta Kuzey Kıbrıs'taki konserlerini iptal etmeyeceğini şu sözlerle dünyaya duyurdu: "Müzik söz konusu olduğunda hiçbir zaman birinin ya da ötekinin saflarında olmadık."

Soğuk savaş döneminde bile karşılıklı birçok etkinliğin yapıldığını hatırlatan Ian Gillan, "Türkiye dahil gittiğim her bir ülkenin bir başkasıyla sorunu vardı ama ben hepsini de seviyorum" ifadesini kullandı.

"Bir ülkede politik nedenlerden dolayı müzik yapma konusunda kendimi sınırlamaya en yakın olduğum yer ülkem İngiltere" diyen Gillan, bu sözlerine gerekçe olarak da Irak savaşını gösterdi.

"O dönem bir duruş sergiledim. Olayların içinde bulundum. Taraf oldum ama İngiltere'de müzik yapmaya devam ettik" diyen "Deep Purple"in solisti Ian Gillan mektubunun sonunda sözü Kıbrıs'a getirdi.

Gillan, "Bu durum Kıbrıs'ta bölünmenin karşısında da böyle olmalıdır" diyerek konseri düzenleyeceklerinin mesajını verdi.

Türkiye ve Yunanistan'da gerçekleştirdikleri birçok ziyaretin muhteşem olduğunu vurgulayan Gillan açıklamasını, "Barış kalplerinizde olsun" sözüyle bitirdi.

"Deep Purple" 24 Mayıs'ta Lefkoşa'da Yakın Doğu Üniversitesi'nin bahar şenliklerinde sahne alacak.

Gillan’ın mektubunun Türkçe metni şöyle: 

“Sevgili Dostlar, 

Kıbrıs’ta gerçekleştireceğimiz etkinlik ile ilgili bazı ileri geri yorumlar yapılmaktadır, bu vesileyle konuyla ilgili olarak bazı düşüncelerimi paylaşıyorum. 

Caramba’da belirtildiği üzere, benim görüşlerim diğer Deep Purple üyelerini de bağlar diye bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden lütfen bunu benim şahsi görüşüm olarak değerlendirin. Her zaman dile getirdiğim üzere, ben benim. 

Biz, Deep Purple olarak, müzik söz konusu olduğunda hiçbir zaman birinin ya da ötekinin saflarında olmadık. Soğuk Savaş döneminde Batı ile Sovyetler Birliği arasında kültürel ilişkiler gerçekleştirildiğini, Bolşoy Balesi ve bazı Moskova futbol takımlarının, Cossack dansörlerinin Londra’yı ziyaretlerini ve daha birçok karşılıklı etkinliklerin yapıldığını hatırlarım. 

Gittiğimiz ülkeler arasında, her birinin bir başkasıyla sorun yaşadığı ve başkalarının beğenmediği davranışlar ve uygulamalar içerisinde olan İsrail, Lübnan, Rusya, Ermenistan, Ukrayna, Yunanistan, Türkiye, Gürcistan, Yunanistan, ABD, Venezüella, Arjantin, Birleşik Krallık, Çin ve Japonya gibi ülkeler vardı. 

Ben hepsini de seviyorum. 

Yetmişli yıllarda, Sovyet gençliği ve Batı müziği (Sovyet yetkilileri tarafından yasaklanmıştı) arasındaki yeraltı ilişkisi, yaşamda kalım oyununda önemli bir unsur olan karşılıklı saygı ve kalıcı bir sosyal ilişkiyle sonuçlanmıştı ve bu durumun bizim gözlerimizin önünde yaşanmıştı; bugüne kadar da bu durum böyle devam etti. 

Bir ülkede politik nedenlerden dolayı müzik yapma konusunda kendimi sınırlamaya en yakın olduğum ülke, kendi ülkemdi. Olayların içinde bulundum, bir duruş sergiledim, taraf oldum. Tony Blair’in Irak’taki gayrı meşru ve ölümcül macerası beni öfkelendirmişti ve İngiltere’yi aforoz etmeyi düşünecek kadar utandırmıştı; akıllıca gelmiyor ama çok öfkeliydim. Bununla birlikte, bu duruş, bizim zorluklara, çelişkilere, savaşlara, depremlere, ayaklanmalara, tayfunlara, grevlere, isyanlara, silahlı çatışmalara ve bu gibi şeylere aldırmadan davet edildiğimiz her yere gidip etkinlik yaptığımız tarihi duruşumuza ters düşmüştü. Bu yüzden İngiltere’de müzik yapmaya devam ettik. 

Ve bu durum Kıbrıs’ta, bölünmenin karşısında da böyle olmalıdır. Ve şunu da müsaadenizle belirteyim ki, bizim Türkiye ve Yunanistan’a gerçekleştirdiğimiz birçok ziyaret de muhteşem olmuştu; her iki ülkede de şahsen arkadaşlarım var. 

Benim duruşum budur. 

Barış kalplerinizle olsun…”

(NTV, Radikal)