Dünyaca ünlü Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın 64'üncü Cannes Film Festivali'nde 'Büyük Ödül' kazanan 'Bir Zamanlar Anadolu'da' filminin Türkiye Prömiyeri 8’inci Altın Koza Film Festivali kapsamında önceki gün yapıldı.

Başrolünde Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı Bir Zamanlar Anadolu’da filmine sinema yazarlarından övgüler yağıyor:

-"Türkiye'yi otopsi masasına yatırıyor"

Aceleciliği sevmeyen Nuri Bilge Ceylan (NBC), yine aheste anlatıyor hikâyesini; hafif ama derinden bir ıslık çalar gibi... Komiser, savcı, doktor, jandarma astsubayı ve iki katil zanlısından oluşan bir 'erkekler grubu', katil zanlısının ifadesi doğrultusunda bozkırda bir ceset arıyor. Gece yarısında başlayıp sabahın ilk ışıklarıyla sona eren filmin üçte ikilik bölümü cesedin aranması, son bölüm ise otopsi ile geçiyor. Kırıkkale Keskin'de geçen öykü, ilçenin yerlisi iki şoför ve köy muhtarının da tipik taşralı hareketleriyle olaya dâhil olması neticesinde, 'küçük insanlar' ve iktidar arasındaki netameli alana taşıyor. Filmin Anadolu'ya dair esas meselesinin, tespit ve teşhirlerinin blok halinde 'masaya' konulduğu finaldeki otopsi bölümüyle yönetmen taşraya ağır bir darbe indirerek perdeyi kapatıyor. (Ali Koca)

-'Ceylan'ın Sinemasında Bir İlk'

Ercan Kesal, Ebru Ceylan ve Nuri Bilge Ceylan’ın elinden çıkan senaryo yalnızca bu gözlemlerle dolu olduğu için değil, diyaloglarında da çok iyi olduğu için filmi daha da yukarılara taşıyor. Filmin hemen başında ‘yoğurt’ üzerine süren anlamsız tartışma Quentin Tarantino’nun ‘Pulp Fiction’ filminin girişinde John Travolda ve Samuel L. Jackson’un ‘ayak masajı’ üzerine yaptıkları gereksiz konuşmayı andırmıyor değil. Ercan Kesal’ın köy muhtarı olarak karşımıza çıktığı bölümde de benzer bir mizah hakim. Yine, Sergio Leone yalnızca filmin adına ilham vermiyor, filmin estetik duygusunda fazlasıyla werstern ruhu var.
Öte yandan Nuri Bilge Ceylan’ın filmografisinde metnin görselliğin önüne çıktığı ilk film olma özelliğini de taşıyor ‘Bir Zamanlar Anadolu’da. Ama hakkını yememek gerek. Filmin görsel yanı da bu hikayenin parçası olmayı başarıyor. Cesedi aramak içi gidilen her yerin birbirinin aynısı olması, filmin kahramanlarının benzer bir daire içinde dönüp durduğunu, ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş, nereye gidersen git taşranın hep birbirine benzediğini başarıyla gösteriyor.

Filmde, yönetmenin de çok önemsediği belli olan bir otopsi sahnesi var. Bütün film için de rahatlıkla bürokrasinin ‘soğukluğu’nun, erkek dünyasının iktidar kurma çabalarının ve ‘sahte bir samimiyet’ içeren taşralı olma halinin nedenlerine dair bir otopsi çalışması olduğunu söyleyebiliriz. (Şenay Aydemir)

Filmin fragmanını ağağıdan izleyebilirsiniz: