Bajar ve Bambir, dün akşam Garajİstanbul'da birlikte sahne alarak sınırları aştıklarını duyurdu. Her iki grup da seslendirdiği eserlerle müzik şöleni sundu.

 

Göç hareketleri ile farklı kültürlerin buluşma noktası haline gelen ve melezleşen metropol kültürünün müzikal dilini Kürtçe-Türkçe bestelerle oluşturmaya çalışan Bajar, geleneksel Rock müzik yapan Ermeni grup Bambir ile bir araya geldi.

 

Sahneye ilk önce Bajar çıktı. Bajar, "Biz sınırları çoktan kaldırdık, bir araya gelebiliyoruz. Bambir'le bu bizim ikinci konserimiz. Yasaları beklemememiz lazım. Sivil itaatsizlik diyoruz" dedi.

 

Birçok Kürt ezgisini Rock müzik ile harmanlayan Bajar, dinleyicilere coşkulu anlar yaşattı. Metropollere göç etmek zorunda kalan Kürtlerin yaşadıklarını anlatan eserlerini de seslendiren Bajar, "Metropollere geldik ama aslımızı unutmayalım" diye haykırdı.

Bajar son olarak Newroz parçasını seslendirdi ve "Newroz'da seçilmişlerimizle birlikte halaya durmak dileğiyle" dedi.

 

VE BAMBİR SAHNEDE

 

Bajar'dan sonra sane alan Bambir, İngilizce ve Ermenice eserler seslendirdi. Bambir'den Narek Barseghyan'ın gitarına taktığı puşi dikkat çekti. Bambir mükemmel performansıyla dinleyicileri büyüledi.

 

Konser sonunda Bajar da sahneye çıkarak Ermenice, İngilizce ve Kürtçe harmanladıkları eserleri seslendirdiler.

 

BAMBİR VE MÜZİKLE AŞILAN SINIRLAR

 

'Taşın müziğini yapıyoruz' diyen Ermeni rock grubu Bambir, Ermeni müziğinin makamlarını rock müziğiyle buluşturuyor. İnsanların sınırlara ihtiyacı olmadığını belirten Bambir, "Elbette ki politikacıları etkileyebilecek bir gücümüz yok ama biz zaten bir şekilde insanlarla bir araya gelip sınırları aşmaya çalışıyoruz" diyor.

 

ETHA’dan Dicle Müftüoğlu,  Bambir ile konser öncesi görüştü. Grup üyeleri Narek Barseghyan, Arik Grigoryan, Arman Kocharyan ve Vardan Paremuzyan, müzik ve iki ülke arasındaki sınırları anlattı:

 

30 yıllık hikayesi olan bir grubun devamcıları olarak müzik yapan Bambir, "Bizi Türkiye'ye bağlayan çok şey var. Öncelikle Bambir sözcüğü. Bambir çok eski bir enstrüman. Eskiden kilisedeki rahipler ve dervişler bunu çalardı. Türkiye'de de sufiler aynı enstrümanı çalıyor. Türkiye'de Bendir deniyor. Ama şu anda bambir çelloya çok yakın bir enstrümana verilen isim. Yüzyıllarca vurmalı enstrümana verilen isim şimdi telli bir çalgıya verilmiş. 6 telli bir enstrümanmış çellodan farklı olarak" diyorlar.

 

Eski ismiyle Jeninagan (Kümrü -Gümrük) şehrinde büyüyen Narek Barseghyan, Arik Grigoryan ve Arman Kocharyan, 9-10 yaşlarından itibaren müzikle ilgilenmeye başlıyorlar. Birkaç yıl geçtikten sonra bu daha profesyonel hale geliyor.

 

'YAPABİLDİĞİMİZ TEK ŞEY BU'

 

Narek Barseghyan, "Babamın bir grubu vardı onlarla çalmaya başladık ve daha sonra Bambir ismini aldık. Babamlar hala müzik yapıyor. Hatta bazen birlikte sahne alıyoruz, hep beraber çalıyoruz. Davul çalacak birini aradık hep, birimiz bas, birimiz gitar, birimiz flüt çalıyorduk ama bateriye ihtiyacımız vardı. Sonra Vanazor'dan bulduk bataristimizi; Vardan Paremuzyan. O zamandan beri birlikte çalıyoruz ve çalmayı çok seviyoruz. Zaten yapabildiğimiz tek şey bu" diyor.

 

Geleneksel Ermeni makamlarıyla Rock müziği buluşturan Bambir, yaptığı müziğe geleneksel Rock diyor: "Bizim için önemli olan o makamlar üzerinden müzik yapmak. Biz Rock müzik yapıyoruz ama Ermeni müziği o kadar güçlü ki bizim kanımızda, ruhumuzda var. Rock müzik de yapsak o müzik bizden çıkıyor. Dolayısıyla yaptığımız müziğe geleneksel Rock diyebiliriz."

 

TAŞIN MÜZİĞİ

 

Arik Grigoryan da yaptıkları müziği 'taşın müziği' olarak nitelendiriyor: "Ermenistan'da çok fazla taş var ve Rock müzik dediğiniz şeyin İngilizcesi zaten taş demek. Aslında baktığımızda geleneksel müziklerde İrlanda olsun, Fransa olsun taşın müziğinin gücünü içlerine taşıyorlar. Dolayısıyla Rock müzik yaptığımızda geleneksel müziklerle de bir ilgimiz vardır."

 

GEÇMİŞİN GÜCÜNDEN BESLENMEK

 

Rock müziğin güçlü ve enerjik bir yapısı olduğunu söyleyen Narek Barseghyan, "Bizim yaptığımız müzikte de müzik aracılığıyla sizi iki dakika içinde 18. yüzyıla taşıyabiliyoruz. O dönemin makamlarına gidip o gücü alabiliyorsunuz. Bu durum müzik terapileri gibi bir şey ve birden bire farklı bir yüzyıla gidip oranın gücünden besleniyoruz" diyor.

 

Arman Kocharyan, sanat yapmanın karşı duruş anlamına geldiğini ancak kendilerinin bu karşı duruşu bir görüş ile tanımlamadıklarını belirtiyor ve ekliyor: "Mozart'ın da karşı olduğu bir şey vardır, müziğinde barındırdığı başka bir sanatçının da o şekilde. Yapmış olduğumuz müzik farklı şeylere dair duruşumuzu sergileyen bir şey. Ama aynı zamanda Rock tamamen protesttir gibi bir şey de söylemek doğru değil. Evet gitarı çok manyak bir şekilde kullanıyor olabilirsiniz ama o müzikle aşk şarkıları da söylersin. Dolayısıyla sadece doğrudan tanımlama yapmak doğru olmayabilir, ama bizim bir duruşumuz var."

 

'KALIPLARIN DIŞINA ÇIKARAK YENİYİ KEŞFEDİYORUZ'

 

Günlük hayatta çok fazla kalıpla karşılaştıklarını ve yaptıkları iş ile bu kalıpların dışına çıkmaya çalıştıklarını belirten Narek Barsegyan, "Biz her şeyi bu kalıpların dışına çıkarmaya, yeniden keşfetmeye, yeniden tanımlamaya çalışıyoruz. Sonuçta çok farklı sözlü şarkılarımız var, buradaki derdimiz bu. Klasik bir şeyin içinde yer alamamak... Müzik müziktir, ruhun en yukarıda olduğu tanımı simgeler" diyor.

 

Türkiye'ye geldiklerinde Mevlana Celalettin Rumi'nin eserlerinden seslendirdiklerini belirten Barseghyan, şöyle devam ediyor: "Onun ne yaptığını anlamaya çalışıyoruz. Aslında burada müziğin nasıl yaşandığına bakmaya çalışıyoruz. Rock dediğimiz şeyin bu tür karşılıklı bir iletişimi de kapsaması gerektiğini düşünüyoruz. Gittiğimiz yeri anlamayı ve söylemeyi de içerdiğini düşünüyoruz.

 

Bizim açımızdan yaptığımız müziği tarif etmek çok da kolay değil. Bir sürü müzisyen de aslında bunu söyler. Bir sözcüğün içine sıkıştırıldığında farklı anlaşılabilir.

 

1960'larda bir şeylere karşı çıkmak ve değiştirmek üzere Rock müzik yapmaya başladılar. Ama bir noktadan sonra müzik o sınırların içine sığmayan ve belli cümlelerin içinde tarif edilemeyen bir şey olmaya başladı. O yüzden biz de kendi yaptığımız müziği belli cümlelerle tarif etmek istemiyoruz. Sadece müzik yapıyoruz."

 

Ermenistan'da Bambir ismi verilen bir çalma biçimi oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Arık Grıgoryan, bunun için bir okul kurmayı planladıklarını ve okula Bambir Rock okulu gibi bir isim vermeyi düşündüklerini belirtti.

 

'SINIRLARA İHTİYACIMIZ YOK'

 

Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun nedeniyle sınırların kapalı olduğunu belirten Narek Barseghyan, şöyle devam ediyor: "Yaşadığımız gezegende sınırlara ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. İnsanlar hükümetler düzeyinde ilişki kuruyor. Keşke direkt ilişki kurabilseler. Aslında buna ihtiyacımız var.

 

Bakın ortama, biz dip dibe iki ülkeyiz ve birbirimizle iletişim kurmak için üçüncü bir dile ihtiyaç duyuyoruz. Dip dibe iki ülkeyiz ama oradan buraya gelmek için 30 saat yoldan geliyoruz. Sınırlar açık olmadığı için direkt giriş yapamıyoruz, Gürcistan'a gidip oradan buraya geliyoruz.

 

Burada konser vermenin bu meseleye bir faydası olacağını umuyoruz, bunu istiyoruz. Asıl mesele ülkeler arasındaki sınır değil insanlar arasındaki sınır.

 

Aslında buraya geldiğimizde tanıştığımız tüm insanlar bize çok iyi davranıyor. Bakın işte oturup konuşabiliyoruz. Dolayısıyla baktığınızda insanlar sınır meselesini aşabiliyor."

 

'HER GÜN YENİ BİR GÜNDÜR'

 

Barseghyan, "Biz şöyle düşünüyoruz; her gün yeni bir gündür, her kuşak yeni bir kuşaktır. Geriye doğru bakmak yerine ileriye doğru bakmalıyız" derken Arik Grıgoryan, "Sınırları açmasalar da biz gelip burada şarkılarımızı söyleyebiliyoruz" diyor.

 

Türkiye'nin farklı yerlerinde özellikle daha önce Ermeniler'in yaşadığı yerlerde konserler vermek istediklerini belirten Narek Barseghyan, Ermeni kiliselerin önünde konser vermek istediklerini ancak bazı hukuksal problemler olduğunu anlatıyor.

 

Bajar ile sahneye çıkan Bambir bu tarz etkinlikleri sadece Türkiye ile yapmadıklarını, farklı birçok ülkeyle de yaptıklarını belirterek, "Elbette ki politikacıları etkileyebilecek bir gücümüz yok ama biz zaten bir şekilde insanlarla bir araya gelip konulan sınırları aşmaya çalışıyoruz. Biz bir şekilde iletişim kuruyoruz ve birlikte bir şeyler üretiyoruz" diyor.

 

Narek Barseghyan ise şöyle devam ediyor: "Ermenistan'a da Türkiyeli grupların gelmesini çok istiyoruz, bundan mutlu oluyoruz. Bu bir kere enteresan ikincisi de çok geliştirici bir şey. Eğer bir ilişkiniz varsa oradan çok zenginleştirici bir şeyler alırız hepimiz.

 

Aslında baktığınızda bu iki bölge kültürel olarak bir birileriyle çok yakın yerler. Bunun bir örneği Gomidas. O, bu topraklarda yaşamış, Anadolu'yu ve çok daha doğusunu da gezip Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkılar derlemiş bir insan. Ortak bir kültürden besleniyorsunuz. Bu ilişki olmadığında bu tür çalışmalar yapmak imkansız oluyor." (ETHA)