Merak edenler için Demokratik Gelişme Enstitüsü'nün 'amaç ve hedefleri'ni özetleyelim.

Londra’da güneşin kendini gösterdiği bir gökyüzü, bahar havası ısısı. Türkiye’yi kavuran bunaltıcı sıcaklardan, hem de ‘Kürt sorunu’nun tekrar içinde düştüğü ‘yakıcı ortam’dan uzaklaşıp gelen bizler için pek rahatlatıcı bir atmosfer.
Ama bizler, yani Türkiye’den gelmiş olan 16 kişi, Londra havasından pek yararlanabilir durumda değiliz, çünkü tüm günü King’s College’ın tarihi, yüksek tavanlı binasında, dörtgen bir masa çevresinde geçiriyoruz. Gerçi, kocaman ve tavana kadar yükselen pencerelerden Londra gökyüzü ve ufku gözüküyor ama buna takılamayacak haldeyiz. Son derece ilginç deneyimleri ehil konuşmacılardan dinliyoruz ve soru-cevaplarla günü, zihnimizi zenginleştirerek geçirmekle meşgulüz.
O son derece ilginç deneyimler, Güney Afrika ile başladı ve Birleşik Krallık’ın (bizim İngiltere diye genellediğimiz ülke, Birleşik Krallık’ın dört parçasından sadece biri; Birleşik Krallık, İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’den oluşuyor) ‘parçalara yetki devri’nin (devolution of powers) arka planı ve uygulamasını kapsıyor.
Bunu, ‘Kuzey İrlanda sorunu’ izleyecek.

3 parti-8 milletvekili

Türkiye’den bu ‘yerinde gözlem ve öğrenme egzersizi’nde yer alan 16 kişinin 8’i Türkiye’nin üç siyasi partisinin milletvekilleri. AK Parti, CHP ve BDP’den 3’er milletvekili (biri ani sağlık sorunu nedeniyle gelemedi). BDP’liler, Van’daki toplantılarından ayrılıp geldiler Londra’ya.

Geri kalan 8’inin 4’ü, bu toplantı dizisini düzenleyen, merkezi Londra’da bulunan ‘Democratic Progress Institute (Demokratik Gelişim Enstitüsü) adlı kuruluşun ‘Uzmanlar Konseyi’nden. Prof. Mithat Sancar, Prof. Sevtap Yokuş, Yılmaz Ensaroğlu ve Cengiz Çandar. Diğer 4’ü ise ‘Kürt sorunu’ konusuyla yakından ilgili isimler; Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Ayhan Bilgen ve Bejan Matur.
Parlamentoda temsil edilen dört siyasi partiden üçünün milletvekillerinin, ‘Kürt sorununun müzakereler yoluyla çözümü’ amacına yarar sağlayacak bir ‘bilgi edinme egzersizi’ içinde yer alması, yöneticilerinin bilgisi altında Londra-Belfast (Kuzey İrlanda)-Edinburgh (İskoçya) üçgeninde, Temmuz 2011’in son haftasının sıcak günlerini geçirmesi, mütevazı, anlamlı ama Türkiye’nin ‘sorun çözümü ufukları’ açısından değerli ve önemli bir çaba.
Democratic Progress Institute, Birleşik Krallık’ta başlattığı bu girişimi, yakında Güney Afrika’da ve Kanada’da da devam ettirmek kararında. Ardından muhtemelen İspanya’da da.

Önümüzdeki dönemdeki benzeri girişimlere MHP’nin de davet ve dahil edilmesi üzerinde duruluyor.
Londra’daki 8 milletvekilinin kendi aralarındaki, geri kalan 8’inin Türkiye Cumhuriyeti’nin onlarla kendiliğinden ortaya çıkan ‘medeni ilişkileri’, ülkemizin en temel sorununa ‘medeni’ bir çözüm arayışında MHP’nin de doğal olarak böyle bir çalışmanın içinde yer almasının önemine ve pekâlâ mümkün olabileceğine işaret ediyor.

Güney Afrika’dan Kuzey İrlanda’ya

 Güney Afrika deneyimini, tarihçesiyle, gelişimiyle, nasıl sonuçlandığıyla bütün o sürecin içinde yer almış olan yaşlı bir Güney Afrikalı profesörden dinledik. Sadece soru sorduk. Sorulara cevapları zihnimize kaydettik.
Tüm sorularda zihnimizin gerisinde ‘Türkiye’deki durum’ vardı; verilen tüm cevapları kafamızdaki ‘Türkiye’deki durum’a tercüme ettik. Benzerlikler ve farkları, ister istemez, zihnimizde yoğurduk.
Güney Afrikalı Prof. Mervyn Foster’ı, İngiliz İşçi Partisi’nin 19 yıldır Avam Kamarası’nda milletvekili olan, Kuzey İrlanda sorunu sırasında Devlet Bakanı Mo Mowlam’ın yardımcılarından biri olarak görev yapan, son derece sevimli bir siyaset adamı Mike Gapes izledi.

Gapes, İşçi Partisi’nin özellikle Tony Blair iktidarı döneminde İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’e yönelik ‘yetki devri’ ile ilgili deneyimini –bir İngiliz gözünden de- anlattı.
Onu da dinledik. Ona da sorular yönelttik. Cevaplarını zihnimize yerleştirdik. Dikkat ettim, özellikle üç partili milletvekilleri büyük bir ciddiyetle sürekli not alıyorlardı.

Konuşmacılarla tartışmadık. Kendi aramızda da tartışmadık. Aramızda söyleştik ve söyleşmeye devam ediyoruz. Belfast’ta, Edinburgh’da da dinleyeceklerimiz var. Onlara da soracağız. Onları da dinleyeceğiz. Anlatılanları, sorularımızın cevaplarını, yerleşik düşüncelerimizle zihnimizde yoğuracağız.
Her aşamada, Birleşik Krallık ile Türkiye’nin ‘siyasi kültürü’, ‘sorunların coğrafyası’ arasındaki müthiş farklılıkların önemini düşünüyorum, bir yandan konuşmacıları dinlerken.

Sorun varsa çözümü de vardır

Ancak bazı yönleriyle Türkiye’nin ‘Kürt sorunu’ndan çok daha derin ve çetrefil olan sorunlarının üstesinden pekâlâ gelinebildiğini, ‘sorun çözüm yöntemleri’ arasında herhangi bir siyasi kültür ya da coğrafi alan için de geçerli olabilecek ‘yöntemler’ ve ‘ilkeler’ bulunduğunu da kavrayabiliyorum.
Birleşik Krallık’ta dinlediklerimizden, aramızdaki söyleşilerden ortaya çıkacak ürünü, tabii ki, Türkiye’de ‘tartışma platformu’na çeşitli biçimlerde getireceğiz, sunacağız.
Merak edenler için, bu çabanın, bu girişimin başını çeken ‘Demokratik Gelişme Enstitüsü’nün ‘amaç ve hedefleri’ni özetleyelim:
Demokrasinin inşaı ve kamusal bir diyaloğun tesisi için yeni platformların oluşturulmasına katkı sağlamak;
Farklı kesimlere, karşılaştırmalı örnekler üzerinden inceleme imkânları sunmak;
Türkiye ve çevresinde demokratik bir çözümün geliştirilmesi için farklı kesimlerin bilgi, düşünce, kaygı ve önerilerini paylaşabilecekleri bir ortam oluşturmak;
Akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve siyasi karar mekanizmaları arasındaki işbirliğini güçlendirmek;
Sorun ve çatışma çözümü için yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek.
İtirazı olan?
Yoksa, Belfast’ta görüşmek üzere...