Rosida Koyuncu / Hevilgbt

Bir arkadaşım arkadaşının şiir kitabını verdi. “Okuyup hakkında yazı yazmak ister misin?” diye sordu. “Kitabın adı ne?” diye sorduğumda; “+40 Derecede Edepsiz Sayıklamalar” dedi.

“Ancak benim gibi bir edepsiz bu kitabı okur” diyerek şiir kitabını aldım ve okudum. Kitabın ismi gerçekten ilgimi çekti. Kitabın biyografisinden tutalım, şiirlere kadar klasik alışılmış bir edebiyattan ve sözlerden uzak, mizahi ve düşündüren kelimelerle doluydu. Yazar, kendini cümle ve kelime mühendisi olarak tanımlıyor ve duyduğumuz kelimeleri farklı anlamlarla okuyucuya sunuyordu. Ben, kitabı bitirdikten sonra bazı arkadaşlarıma da okudum ve ne düşündüklerini sordum. İnsanların, yazarın bu çalışmasına anlam veremedikleri gibi; “Bu ne Allah aşkına”, “Bu kitabı okuma” tarzında cümleleriyle karşılaştım.

Ben edebiyatın herhangi bir kalıbının olduğuna inanmadığım ve yazarın ne anlatmak istediğini öğrenmek istediğim için Zafer Kılıç’a sosyal medya aracılığıyla ulaştım. Onunla kitabı hakkında söyleşi yapmak istediğimi aktardım. Kitabın yazarı Zafer Kılıç ile bir araya geldik. Uygun bir ortam bulduktan sonra söyleşiyi nasıl bir yöntemle yapacağımıza karar verdik.

Bir Hevi LGBTİ aktivisti olarak '+40 Derece Edepsiz Sayıklamalar' kitabının yazarı Zafer Kılıç ile güzel bir söyleşi yaptım.

Kaos GL'den Yıldız Tar'ın yaptığı röportajı okuduk önce. Tar kitabı, ”Toplumda alışılmış edebiyata ve idealize edilene sıra dışı bir dille savaş açan, bazen mizahi sıklıkla kışkırtıcı bir üslupla aşk acısı, cinsellik ve vicdanı anlatan çiçeği burnunda şair Zafer Kılıç'ın ilk kitabı, “+40 Derece Edepsiz Sayıklamalar” LGBTİ Onur Haftası’nın başladığı gün, 22 Haziran’da "iki adam yayıncılık" etiketiyle internet üzerinden satışa çıkacak” diyerek tanıtmış.

Edepsiz sayıklamalar dört bölümden oluşuyor; “Yaşasın platonik aşkların onurlu mücadelesi” diyerek sözüne başlayan Kılıç sırasıyla; ‘Kendi kendine gaz veren adam’, ‘çok safsın, keşke sevişsen’ ve ‘başlığa gerek yok, konuyu biliyorsun Tanrım, amin..’ diye devam etmiş…

Kılıç; aşk, cinsellik, kimlikler, politika ve yer yer eşcinsel alt kültürü üzerine kitabını aratmayacak bir sertlikte fikirlerini kitabında tanıtıyor.

Bu röportaj bilindik tarzda olmasın diye yazarın dilini mizah ile anlatmak istedim. Tabi ki, yazarın sohbette söylediklerini esas alarak. Röportaja başlamadan önce hazırladığım bazı sorular vardı. Kitaptan da bazı şiirleri hatırlatarak söyleşi yaparız diye düşündüm; ama tabi öyle olmadı. Soruları ben soracağıma daha çok her zaman ki patavatsızlığım tuttu ve ben sordum, ben cevapladım. Sevgili Zafer ise; ‘evet doğrudur, tam da bu şiirde bunu kastetmiştim’ der gibi okuyucuyu onayladığında ve kitabını okuyup da anlam veremeyenlerin verdiği tepkileri de kendisine ilettiğimde çok sakin bir şekilde en patavatsız sorularımı bile cevapladı.

Kitabın kapağından ve isminden başlayarak sohbet ettik. Kitabın kapağındaki fotoğrafın kendisine ait olup olmadığını sordum. Kendisi de ”evet mizah katılarak yapılmış bir fotoğraf” dedi. Ben okuyucuya; ” bu fotoğraftan ne anlam çıkarıyorsunuz ?” diye sorduğumda “Şaşıran, azgın ve seksi bir anlam çıkarıyorlar’’ diye belirttiğimde de kendisi ‘ben bunu hiç tahmin etmemiştim ’diyerek kahkaha attı. Kendisine ‘siz bu fotoğraftan ne anlam çıkarıyorsunuz?” diye sorduğumda ise Zafer Kılıç; “Arkadaşın ruh hali hiç iyi değil, psikolojisi bozuk” şeklinde cevapladı.

Kitabın adının neden ‘40 derecede edepsiz sayıklamalar’ olduğunu sordum ve bilimsel bir açıklamayla karşı karşıya kaldım. Yazar, bize edepsiz kavramıyla başladı. Biz çocuğa “sus edepsiz” deriz, çocuğun söylemek istediklerini veya sormak istediklerini bastırırız, bu da sayıklamaya yol açar. Bizler bilinçaltımızda sakladığımız birçok durumu sayıklarız. “40 Derece” demesinin sebebi ise; ”insanlar 40 derecede ateşlenir ve ondan sonra sayıklamaya başlar” dedi ve cümlesine şu şekilde devam etti: “Ben aslında hayatımdan yakınıyorum ve bu yakınmalarım da sayıklamalarımdır!”

“BENİMKİ BİR KUSMADIR”

Yazar, çevrede tam olarak anlaşılmadığını ve onu anlayacak kimsenin olmaması sonucu sayıklamalar içine girdiğine dikkat çekti: “Ben kendimi kalıpların içine sokmam ve normların dışına çıktığım için toplum tarafından anlaşılmıyorum. Ben hadi oturup da kitap yazayım diye kitap yazmadım benimki bir kusmadır. Hayat felsefem ve yaşam tarzım” dedi. Bir de sanırım zihninin yapısı, kitaba ve yazdıklarına yansıdığını iletti. Kalıplara kendini koymadığı gibi yazdıkları da alıştığımız bir edebiyat ve kelimeler değil diye düşünürken, bir de bu tarzın Nazım Hikmet tarzı olduğu da dikkatimizi çekti. Nazım, ideolojik bir insandı ve düşüncelerini de bu şekilde dile getirirdi. Biz, düşüncelerini neden makale yoluyla dile getirmediğini sorduğumuzda, kendisinin politik ve siyasi makaleler de yazdığını belirtiyor.

Yazar, yaşadıkları acılar ile ancak mizah yaparak, insanlara fiziksel değil, zihinsel orgazm yapmak istediğini “eğer beş yıldızlı muhafazakar bir porno yıldızı olsaydım daha fazla değer görürdüm” diyerek, okuyucu kitlesinin mizahı seven, farklı ve sıra dışı olduğunu belirtti. Aynı zamanda kendisini birilerinin anlayıp anlamaması gibi bir kaygısının olmamakla beraber, onu nasıl tanımladıklarıyla da ilgilenmediğini belirtip, beni anlayacak kitle Gezi kitlesidir; mizah ve kelimelerle oynayanlardır dedi. Kendisi ile uzun bir sohbetimizin sonucunda bu kitabın bir sözlük anlamı taşıdığını düşündük. Ben bu kitabı okuduğum için tepkiler alsam da bu kitabı sevdim; sırlar ayrıntıda gizlidir. Zafer'in sırları ve keyifli sohbeti harikaydı!