Yazar Vedat Türkali, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan yeni romanı “Bitti Bitti Bitmedi”yi Haber Türk'ten Kübra Par'a anlattı. Kitabı ilkin Kürtler için yazmaya başladığını söyleyen Türkali, "Sonra anladım ki Kürtler ile Ermenilerin kaderi bir," dedi ve "filmi yapılırsa hem Ermeniler hem de Türkler için iyi olur," diye konuştu. Kübra Par'ın Öcalan'la ilgili sorusu üzerine Türkali, "Kemalistlerin Öcalan’ı batırmak için söylemedikleri adi yalan laf kalmadı. Bak kızım, bu Kemalistler çok adice bir oyun oynadılar..." diyerek Kemalizme eleştiri getirdi. Nazım Hikmet'e dair anılarını da aktaran Türkali'nin Haber Türk'ten Kübra Par'a verdiği röportajın bir bölümü şöyle:

(...)

Üstünüzde Nazım Hikmet’in gömleği var. Hikâyesini anlatır mısınız?

Haig ve eşi Anjel Doğu Berlin’e taşınmıştı. Gidip onları buldum. Girip çıkmaya yalnız 24 saat izin veriyorlardı. Bir gece onlarda kadım. Giderken baktım ellerinde bir torba. “Bu ne?” dedim. Haig “Bu Nazım’ın bana verdiği gömlek” dedi. Haig çok iyi bir doktordu. Nazım’la araları çok iyiydi. Nazım bir gün bu gömleği uzatmış, “Al bunu sakla” demiş. Haig ve Anjel düşünmüş, gömleği bana vermeye karar vermişler. Aldım gömleği ama giymeye kıyamıyorum. Bir kanun çıkardım, her kitap bitirdiğimde bunu bir iki gün giyme hakkı tanıdım kendime. Bizim şarkıcı Suavi bir gün “Vedat Abi, Nazım için bir gün yapacağım. Ne olursun bana gömleği ver de bir gün giyineyim” dedi ama “Kusura bakma veremem” dedim. Sonra Hırkayı Şerif’e döner! (Gülüyor…)

Nazım Hikmet’le tanışır mıydınız?

Hayır, Nazım’ı hiç tanıyamadım. O hapisteyken ben dışarıda gizlice çalışıyordum. Zeki’ye “Nazım’ı görmek istiyorum” dedim. “Eve davet edeceğim, sen de gelirsin” dedi. Bir iki gün sonra bir de öğrendim ki kaçmış…

“BU KİTAPTA HİÇ YALAN YOK”

Romanı yazmak zor oldu mu?

Bu kitapla iki senedir uğraşıyorum. Daha evvel bütünü üzerinde hazırlandım. Elle yazamıyorum. Yardımcım Sebahat Hanım olmasaydı yazamazdım. Hikâyeyi ona anlattım. Sonra birkaç kez üstünden geçtik.

Roman’da gerçekte yaşamış pek çok karakter var. Baş kahraman Tarık’ı da yaşayan birinden esinlenerek mi yazdınız?

Hayır, ben uydurdum. Hepsi hayal ürünü ama Tarık daha önce idama mahkûm edilen gerçek bir karaktere çok benzedi.

Kitapta Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerden bahsediyorsunuz…

Bu kitapta hiç yalan yok. Diyarbakır’da yapılan edepsizliklerin hepsi 78’liler Vakfı’nda belge olarak var. Onların büyük yardımı oldu. Vakıf, yapılan tüm ağır işkenceler ile ilgili Diyarbakır’da yatanların ifadelerini almış. Hepsi bizzat onların anlattıkları… İşkencelere dair yazdıklarım aynen doğrudur.

Kitapta Ermeni meselesi de var…

Evvela bunu Ermeniler için değil Kürtler için yazmaya başladım. Sonra anladım ki Kürtler ile Ermenilerin kaderi bir. Madam Lusi karakteri kendiliğinden çıktı ortaya. Lusi’nin Dedesi Ermeni Katliamı’nı yaşamış ama kindar değil iyi bir adam. Vaktiyle İttihat ve Terakki’nin yaptığı ne kadar namussuzluk, adilik, alçaklık varsa hepsini biliyor, Lusi’yi götürüp bir bir gösteriyor.

Kitabın, 1915 olaylarının 100. Yılına doğru çıkması bilinçli bir tercih miydi?

İlla öyle denk getirmedim ama güzel oldu. İyi bir fırsat… Hele de filmi yapılırsa hem Ermeniler hem de Türkler için iyi olur. Ben o güne kadar yaşarsam o da iyi olur! (Gülüyor)

“KEMALİSTLER KÜRTLER’E ADİCE BİR OYUN OYNADI, ÖCALAN’I BATIRMAK İÇİN SÖYLEMEDİKLERİ LAF KALMADI”

Sırrı Süreyya kitabı Öcalan’a götürdü. Öcalan da teşekkür etmiş, sizi özlediğini söylemiş. Ne hissettiniz?

Sırrı dedi ki “Kitabı elimle vereceğim, dediklerini de gelip aynen anlatacağım”. Gelecek herhalde…

Kürt hareketini hep desteklediniz. Çözüm sürecinden umutlu musunuz?

Barıştan başka çaremiz yok. Evvelsi gün Remzi Kartal telefon etti. Çok iyi tanırım. Bir zamanlar Bağımsız Kürdistan hayali kurarlardı. Onlara dedim ki “Çocuklar, gerçekçi olun. Bağımsızlığınıza karşı değilim ama bugünkü dünya şartlarında Kürtlerin ve Türklerin mutlaka dayanışma görevleri var”. Türkiye Komünist Partisi 1925 Programında, “Biz büyük kitleler halinde yaşayan Kürtlere ve Lazlara, eğer isterlerse ayrı bir devlet kurma hakkını bahşederiz” diyor. Diyor ama bunu 1925’te diyor.

Peki, sizce Kürtler ayrı bir devlet kurmalı mı?

En güzeli Türklerin, Kürtlerin ve Türkiye içindeki tüm halkların birlik içinde olması. Bunda büyük fayda var. Türkiye’de yüzlerce çeşit çiçek var. Ermeniler, Rumlar, Gürcüler, Arnavutlar, Yahudiler, Çingeneler… Hepsi bu toprağın insanları. Öcalan da aynı şeyi söylüyor, onu bu yüzden tutuyorum. “Hep beraberiz, birbirimizi destekleyeceğiz” diyor.

Ama tam aksine Öcalan’ın bölücü olduğu söyleniyor…

Öcalan’ı batırmak için söylemedikleri adi yalan laf kalmadı. Bak kızım, bu Kemalistler çok adice bir oyun oynadılar. Kürtlerin ilk yanılgısı Diyarbakır’daki Kürt Said isyanıydı. Kürt Said, Mustafa Kemal’in hilafeti kaldırmasını isyan sebebi saydı. Siz “Ulü’l emre itaat etmediğiniz için başkaldırıyoruz” dedi.  Halbu ki “Biz Kürdüz, haklarımız çiğnendi” demeleri gerekirdi. Diyemediler. Kendileri de farkında değillerdi belki de… Yanlış orada başladı. Bu olaydan sonra Kemalistler kurnazlık yapıp, Kürt meselesinden söz edenleri irtica ile suçladılar. Hayır ulan, irtica değil Kürtler ayaklandı! (Elini masaya vuruyor…) Kürt ayaklanması Öcalan gibi bir adamın öncülüğüne geçince birlik beraberlik mümkün oldu.

Peki, Öcalan’ın ya da Kürt hareketinin hiç hatası yok mu?

Benim ciddi eleştiri yapabilmem için yönetici kadroyu tanımam, onlarla yaşamam, öyle değerlendirmem lazım.

Kobane’de Amerika’nın Kürtlere yardım etmesini nasıl karşıladınız?

Zaten bütün dava Amerika’nın Ortadoğu’da petrol meselelerinden kaynaklanıyor. IŞİD’in de ayrı bir petrol politikası var. Bunları düşünmeden, ince ince hesap etmeden hareket etmek doğru değil.

 CHP ÖZÜR DİLESE DE İŞE YARAMAZ”

Dersim Katliamı da tekrar gündeme geldi. CHP özür dilemeli mi sizce?

Dilese ne olur dilemese ne olur? Dilese de işe yaramaz… Kızmanın bir faydası var mı? CHP’nin içerisinde kendini sol zanneden, tatmin olanlar var. Umuyorum onlar ileride doğru yoldan gidecek, Kürt hareketinin yanında yer alacaklar.

Röportajın tamamı için tıklayınız.