WASHİNGTON

 

Amerika’daki en büyük insan hakları örgütü “İnsan Hakları İzleme Komitesi”nin kurucularından, yazar Jeri Laber adına PEN tarafından verilen “Jeri Laber Uluslararası Yayınlama Özgürlüğü Ödülü”ne, bu yıl Belge Yayınevi’nin kurucusu Ragıp Zarakolu değer görüldü. Zarakolu, konuyla ilgili açıklamasında, “Bu ödülü yalnızca kendi adıma değil, Türkiye’de şu an cezaevinde bulunan tüm yayıncılar, yazarlar ve gazeteciler adına almaktan gurur duyuyorum” dedi.

 

Yayınladığı ve yazdığı birçok kitapla sürekli iktidarların baskısıyla karşı karşıya kalan Zarakolu, KCK adı altında yapılan operasyonlar sonucu cezaevinde alıkonulmuştu. İktidar, geçtiğimiz günlerde iç kamuoyu ve uluslararası baskısı karşısında Zarakolu’yu bırakmak zorunda kalmıştı.

 

Sağlığı nedeniyle törene katılamayan Zarakolu’nu oğlu Şeref ve kızı Zerrin temsil etti.

 

Zarakolu'nun mesajını da oğlu Şeref Holle ve kızı Zerrin Holle okudu. Mesaj okunurken, arka plandaki büyük ekranda Zarakolu’nun bir resmi yer almaktaydı. Ödülün sunumunu araştırmacı yazar, şair, akademisyen Peter Balakian yaptı.

 

Zarakolu törene gönderdiği mesajda şöyle dedi:

 

Sevgili Dostlar,

 

1996 yılında A. N. Zarakolu / E. Kürkçü Davasıyla dayanışmak için İstanbul’a gelen İnsan Hakları Gözlem Kurumunun kurucularından büyük insan hakları savunucusu Jeri Laber adına verilen Uluslararası Yayınlama Özgürlüğü Ödülünü almak benim için büyük bir onur. Bu ödülü cezaevinde bulunan oğlum Cihan Deniz Zarakolu başta, düşünceleri, kimlikleri, siyasal çalışmaları nedeniyle, adil olmayan bir şekilde mahpus tutulan herkes adına alıyorum.

 

Haksız ve akıl almaz tutuklanmanın yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle duyduğum isyan duygusu devam ediyor. Sağlık sorunlarım hala devam ediyor. Benim tahliye olmam sadece cezaevinin sınırlarını daha fazla genişletmiş oldu. Antidemokratik yasaların yürürlükte olduğu bir ülkede ifade ve yayınlama özgürlüğünün var olduğundan söz etmek mümkün değil. Bu durumu protesto etmek ve sistemin içinde bulunduğu meşruluk bunalımına dikkat çekmek ve hükümeti, söz verdiği yeni anayasa ve demokratikleşme paketini hayata geçirmeye zorlamak için, bir “suskunluk” protestosunda bulunuyorum. 1930’larda büyük yazar Isaac Babel’in yaptığı “suskunluk” protestosu gibi… Türkiye medyasına demeç vermeyi reddediyorum. Böylece onları da korumuş oluyorum!

İfade Özgürlüğü Sultanların, Diktatörlerin ya da Başbakanların bir lütfu değil, evrensel bir haktır. Düşünceyi ifade etmek ve yayınlamak, eğer bir ülkede cesaret haline geldiyse, o ülkede durum çok vahim demektir.

 

1977 yılında Belge Uluslararası Yayıncılığı kurduğumuzda, ilerdeki 35 yılı ifade özgürlüğü için mücadeleye hasredeceğimizi bilmiyorduk. Bu tür sorunlar birkaç yıl içinde çözülür diye düşünüyorduk. 1980 askeri diktatörlüğü ile son bulan de facto bir iç savaş döneminde kurulan Belge Yayınları, en başından itibaren çalışmalarını siyasal ve tarihsel tabular ile mücadeleye hasretti. Bunu, Türkiye'nin demokratikleşmesi için zorunlu gördü. "Sivil Hükümetler" on yıllardır demokratikleşme sözü veriyor, ama bu asla gerçekleşmedi. Ne yazık ki varolan hükümet de, zorunlu reformları yapmadan on yılımızı harcadı. 1982 militarist anayasası ve onun uzantısı olan yasa ve kararnameler devam ettiği sürece, yayınlama özgürlüğü tehdit altında olacaktır. Ve bu durum bütün sistemin otoriter olarak devam etmesine gayrı meşru temellere oturmasına neden olacaktır.

 

Kurucusu olduğum, birçok ulusal ve uluslararası ödül sahibi olan Belge Uluslararası Yayıncılık’ın editörü, oğlum Deniz Zarakolu’nun; düzeltmen Büşra Beste Önder’in; Belge yazarları Aziz Tunç’un; N. Mehmet Güler’in; Edip Yalçınkaya’nın; Erol Dündar’ın; Zeki Bayhan’ın; Yüksel Genç’in; Tacettin Karagöz’ün hala tutuklu olması; akademisyen Büşra Ersanlı’nın; Ayşe Berktay’ın; Kürt lenguist ve çevirmen Mulazım Özcan’ın; 20 yıldır yazmakta olmakla onur duyduğum, zor zamanlarda yayın yönetmenliğini, dayanışma amacıyla üstlendiğim Kürt gazetesi “Özgür Gündem”deki 35 mesai arkadaşımın hala tutuklu olması bana acı veriyor. 1971’de askeri cezaevinde annesi ve babası ile birlikte kaldığım gazeteci Zeynep Kuray’ın hapiste olması bana tarihin bir alayı gibi geliyor. Bunlar doğrudan yakınımda olan insanlar. Hapiste olan Kürt yayıncı Bedri Adanır’ın; kurucularından olduğum İnsan Hakları Derneğinin Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey’in yıllardır hapiste tutuklu olarak kalmaları ve onlara anadillerinde savunma yapma hakkının tanınmaması da asla kabul edilemez. Haksız, adil olmayan siyasal gerekçeli, önyargıya dayalı ve ideolojik temelli tutuklamalar, sevgili ülkem Türkiye’yi bir kanser gibi kemiriyor. Türkiye en çok siyasal tutuklu bulunan ülkeler arasında, seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, legal parti çalışanları ile...

 

Geçen yıl Belge çevirmenlerinden, ağırlıkla Yunan/Kıbrıs/Süryani/Ermeni/Alman edebiyatından tercümeler yapan Suzan Zengin 52 yaşında hayatını yitirdi. 2 yıllık haksız bir tutuklamanın sonucunda… Son tercümesi, Nazi diktatörlüğüne karşı direnen, Türkiye’de de kalan Avusturyalı bir yazarın anılarıydı. Tercümeyi şimdi Almanya’da yaşayan kızı tamamlayacak.

 

12 Eylül 1980 darbesi ve onu izleyen Kürt sorunu nedeniyle, Belge yazarı Doğan Özgüden ve eski Kürt PEN Başkanı Haydar Işık, Heinrich Böll ödüllü A.Kadir Konuk başta, onlarca Belge yazarı hala Avrupa’da sürgünde yaşıyor. Bunun nedeni ise, sembolik olarak yargılanmaya başlayan 12 Eylül generallerinin, zorla kabul ettirdiği Anayasa ve yasaların hala yürürlükte olması ve bunun siyasetçiler tarafından kendi çıkarları için kullanılması…

 

Düşünün ki, bunlar sadece kendi çalışma alanımdaki bazı isimler…

 

40 yıllık meslek yaşamım boyunca Türkiye’yi zehirleyen tabulara karşı çıktım; “Acil Demokrasi” dışında başka bir hedefim olmadı. Ve yine “Acil Demokrasi”, “Tarihle Yüzleşme” ve “Halkların Kardeşliği” diyorum. Ve kazanan bizler olacağız; “Kelimelere Özgürlük” diyenler olacak.

 

2012 Barbara Goldsmith Yazma Özgürlüğü Ödülünü alan Etyopyalı yazar Eskinder Nega’ya ve ödülünü almaya gelen eşi Serkalem Fasıl’a [o da geçmişte, siyasal davalarda avukatlık yaptığı için tutuklanan, hatta cezaevinde doğum yapan bir hukuk insanı] özel sevgilerimi iletiyorum. O da bir TMY kurbanı; suçu ise, Hükümetin “terörist” ilan ettiği muhalifleri yazıları ile “desteklemek” ve “moral destek sağlamak”!

 

“De te fabula narratur!” [Burada anlatılan senin hikayen!]

 

1 Mayıs’ta yapılan geleneksel PEN Galası sırasında bu ödülün sunumunu yapan Peter Balakian’a, Amerikan PEN Merkezine ve Amerikan Yayıncılar Birliğine teşekkür ederim.

 

Her zaman sevgi ve saygı ile…

 

Ragıp Zarakolu, İstanbul


Demokrat Haber İstanbul