Soner Sert (t24.com.tr/k24/kitap)

Onur Yıldırım ve Uğur Şahin Umman’ın geçen günlerde Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabı Çizmelerimi Çıkarayım mı?/ Soma… 13 Mayıs 2014 isimli kitabı, Soma’da yaşanan madenci katliamı üzerine çok boyutlu bir araştırma metni niteliği taşıyor. İlbay Kahraman’ın yayıma hazırladığı kitap, maden işçilerinin, mühendislerin, avukatların, coğrafî bilimcilerin, Somalı kadınların görüşlerine yer veriyor.

Kitap, Soma’nın cumhuriyetin başından bugüne ekonomi-politiği ile açılıyor. Bir tarım bölgesi olan Soma, “kömürün keşfi” ile işçi kenti hâline dönüşüyor. Periyodik aralıklarla Türkiye’nin ve Kürdistan’ın çeşitli yerlerinden göç almaya başlayan bölge, kozmopolit bir hâle bürünüyor. Arz- talep dengesini dayıbaşı sistemi üzerinden dengeleyen patronlar, belirli bir noktadan sonra rödovans sistemine geçiyor ve siyasî iktidar/lar ile içli dışlı olarak Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamını gerçekleştiriyor.

Onur Yıldırım ve Uğur Şahin Umman kitabı, “toplumsal belleği zayıf ve geçmişiyle yüzleşemeyen Türkiye’nin, geçmişte yaşanan katliamlarda olduğu gibi, Soma’da yaşanan madenci katliamının unutulmaması ve toplumsal bellek oluşturulması için” hazırladıklarını açıklıyor.

Kitapta katliamdan sağ kurtulan pek çok maden işçisiyle de söyleşiler yer alıyor. Maden işçisi Kamil Kartal, “Sermaye, iş güvenliğini maliyet olarak görür” diyor. Onur Yıldırım ise Kartal’a ek olarak, “sermaye bu ülkenin hukuk siteminden bağımsız olarak hareket edemez. Son 15 yıla baktığımız zaman her geçen gün artan işçi ölümleri karşısında işçi ölümlerini önleyici nasıl bir cezai ve idari bir yaptırım uygulanmış. Aklımıza gelen bir ceza uygulama var mı? Eğer önlemler alınmışsa ve hukukî yaptırımlar uygulanıyorsa ülkemizde iş cinayetleri neden her geçen yıl artmaya devam ediyor” diyor.

Keza, bir başka maden işçisi Ayhan Yüksel ise, maden işçilerini kastederek, “topraktan tam anlamı ile kopamayan ve sınıf bilinci oluşmamış işçilerdir” diyor. Uzun süre Soma’da kalarak maden işçileriyle yaptığı söyleşilerle bu kitabı ortaya çıkaran Yıldırım ise, “13 Mayıs 2014 günü yaşanan katliamdan sonra Soma’da az da olsa madencilerin işçileştiğini söyleyebilirim. Sendikanın ne olduğunu 13 Mayıs sonrasında araştıran madencilerle karşılaşan birisi olarak söylüyorum bunu. Soma’da tarım kentinden kömür kentine geçişin güzide örneklerinden birisini dayıbaşılık kavramı ile görüyoruz. Dayıbaşı’lık tarımdan gelen bir kavram… Büyük toprak sahiplerine mevsimlik tarım işçi bulan dayıbaşları Soma’da maden ocaklarında şirketlere işçi temin eden kişiler olarak karşınıza çıkıyor. Adına ister işçi simsarlığı deyin ister taşeronluk. Değişen bir şey yok” ifadelerini kullanıyor.

Yıldırım’ın da bahsettiği bir başka can sıkıcı mesele de taşeron işçilik meselesi… Maden işçisi Tevrat Cün, “Taşeron sistemi insanların örgütlenmesinin önündeki en büyük engeldir” sözleriyle sistemdeki gediklerden birini deşifre ediyor. Keza Ethem Akdoğan da, taşeronun iş aldığında ilk yaptığının “DİSK’i engellemek” olduğunu söylüyor. Taşeron sistemini, seçimlerde malzeme olarak kullanılması dışında, sadece iş cinayetleri olunca duyuyoruz. Yıldırım, “Taşeron sistemi ister kamu, ister özel sektör olsun işveren açısından işgücü maliyetlerinin düşmesi anlamına geliyor. Taşeron işçilerin çalıştıkları birçok kurumda sendikalı olma ve toplu sözleşme hakkından faydalanmalarının önünde çeşitli engeller getiriliyor. Yapılan süreli sözleşmeler ile kıdem tazminatı hakları da ellerinden alınıyor. Taşeron sistemi ile iş güvencesi de ortadan kalkıyor ve emekçilerin daha düşük ücretle çalışmalarında bir baskı aracı olarak kullanıyor. Taşeron meselesinin hukukî karşılığı mevcut iş yasasıdır. Bu yasaya uyulmuyor, çeşitli hileli yöntemler kullanılarak yasalar deliniyor.” sözleriyle taşeron sistemini açıklıyor.

Güçlü bir belgesel izleği sunan Çizmelerimi Çıkarayım mı? / Soma… 13 Mayıs 2014, katliama her yönüyle yaklaşan, madencilik tekniğinin dününü ve bugününü araştıran ve Soma’daki sistemin işleyişini deşifre eden, araştırmacı gazetecilik inancıyla hazırlanan bir yapıt.