2011 yılında kaybettiğimiz şair Didem Madak'ın baskısı tükenen üç şiir kitabı "Grapon Kağıtları”, “Ah'lar Ağacı” ve “Pulbiber Mahallesi" Metis Yayınları tarafından geçtiğimiz ay tekrar basıldı.

Hayattan bunaldıkça şiire sığınan bir kadındı Madak. Kimi zaman şiirlerinde Polyanna oldu, kimi zaman kan kustu… Bazen ruhuna iyi gelsin diye çiçekli şiirler yazdı ağrılı hayatına. Ağrılı bir hayattan çıkar çünkü şiirler. Bu yüzden kızının şair olmasını istemezdi belki de.

Kimi zaman hüzünlü kimi zaman çığlıklar atan kimi zaman da kahkaha attıran bir şiir dili vardı Madak'ın. Hüzünlü bir havayla başlayan şiirine bir espri yerleştirirdi:

"Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
 Biraz kolonya sürünsem,
 Ferahlasam, pencereyi açsam.
 Şöyle bir şey yazdım sonra:
 Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
 Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
 Berbattı,
 Bir şiire böyle başlanmazdı.

 İç ses diye söylendim,
 Ardından Yıldırım Gürses…
 Aptal aptal güldüm bir de buna."

Bir söyleşisinde şöyle açıklıyor şiir yazma edimini: "Aslında az sonra ölecek birinin gözleriyle dünyaya baktığımızda hayatın her yerinden şiirin fışkırdığını görürüz, önemli saydığımız çoğu şeyin önemini yitirdiğini görürüz. O zaman anlamsız bulduğumuz küçük gündelik hayatımızın aslında anlamlı olduğunu hissederiz.. "

Bu yüzden hayattan en küçük ayrıntı bile Madak'ın şiirine girmişti; bir bakmışsınız simli ojeler süren bir kadın, bir de bakmışsınız pazardan sebze, meyve alan kadınlar veya mahallenin kedileri…

"Ah'lar Ağacı" adlı şiirinde, çok önceden vasiyetini bildiriyor şair : "Vasiyetimdir: Bin ahımın hakkı toprağa kalsın."

İşte bu kitaplar okuyucuya sıradan hayatların büyülü ve ağrılı dünyasını vaat ediyor. (Pınar Özkan / Yitik Ülke)

DİDEM MADAK’IN YENİDEN BASILAN ÜÇ KİTABI >>>