Murat Özten / Demokrat Haber

Okur İnisiyatifi Facebook’a usulca giriş yapan ama kısa sürede önemli bir üye sayısına ulaşan gruplardan biri.

Bu grupta sadece okurlar konuşuyorlar. Kendi ürünlerinin reklamını yapanları hoş karşılamıyorlar. Sevdikleri kitapları paylaşıp çok satılmasını, sevmediklerini (nedenleriyle) paylaşmayı ve tartışmayı, hatalı basımlara, kötü çevirilere itiraz etmeyi, baskısı tükenmiş olan kitapların yeniden basılması için çaba göstermeyi amaç edinmişler.

Ama aslına bakarsanız onlar giderken arkalarında birkaç müttefik, birkaç şahit bırakmak istiyorlar.

Grubun sayfa yöneticilerine merakımızı gidermek için başvurduk, bizi kırmadılar sorularımız yanıtladılar. Ve bu söyleşi çıktı ortaya:

Okur olarak bir inisiyatif kurma düşüncesi nasıl ortaya çıktı? Bize kısaca grubunuzun kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?

“Şu hayatta mutlaka okunması gerekir diye düşündüğümüz kitaplar vardır. Bu grup, üyelerinin bu tür kitapları birbirlerine ve ilgilenenlere tavsiye etmesini amaçlar” diyerek kurduğumuz Okunası Kitaplar grubundan doğdu, Okur İnisiyatifi.

Her iki grubun kurucu üyesi Nuray Önoğlu grubun kurulduğu günlerde, “Biz Okunası Kitaplar'da başlangıçta sadece iyi kitapları paylaşmayı hedeflemiştik, tanım kısmında da dediğimiz gibi. Ama sonra üyeler kendi kitaplarını paylaşmaya başladılar. Bir süre engel olmaya çalıştık, ancak bazı tatsızlıklar yaşandı. Başka reklam yapma mecraları yok denildi. Kısmen de olsa haklı idi bu talepler. Bir de bazı kitaplar; ‘Soluk Bir An’ gibi, ‘Son Adım’ gibi yaygın medyada çok ses getirmedi ama biz çok beğendik ve dedik ki sevdiğimiz kitaplar için inisiyatif koyalım, çok satsın diye uğraşalım” sözleriyle açıklamıştı inisiyatif fikrini.

Bir bakıma edilgen okur profilinden çıkarak, tavır alan, verili olanla yetinmeyen ve süreçlerde belirleyici olmak isteyen okurlar olmak istedik.

Her iki grubun kuruluşuna da birer kitap vesile olmuştur. Okunası Kitaplar grubunun kuruluşuna Louann Brizendine’in yazdığı “Kadın Beyni” adlı kitap; Okur İnisiyatifi’nin kuruluşuna ise Behçet Çelik’in “Soluk Bir An” adlı kitabı ilham vermiştir. Genel hatlarıyla Okur İnisiyatifi’nin hikâyesini bu şekilde özetleyebiliriz…

Okur inisiyatifi beklediğiniz ilgiyi gördü mü okurlardan? 1380 üyeniz var. Bu hiç de azımsanacak bir rakam değil tabii ki... Ama bu üyelerin ne kadarı grupta aktif?

Başka gruplarda, hatta kendi kişisel sayfalarımızda bile tanıtım yapmadığımız halde, bir yıl gibi bir süre içinde kendiliğinden 1300 civarı üyeye ulaştı grubumuz. Bu da ayda ortalama 100 yeni üye demek.

Açıkçası kitap baskılarının 1000’li sayılarla ifade edildiği ülkemizde, inisiyatif koyacak 1300 üyenin hiç de azımsanmayacak bir sayı olduğunu düşünüyoruz. Elbette bu üyelerin tamamı o ay inisiyatif konusu olan kitabı almıyordur, alıyorsa da hemen okumuyordur. Ancak önemli bir sayıda üyenin açıkça ifade etmeseler de bu kitapları takip ettiklerini doğrudan sayfa yöneticilerine gelen özel mesajlardan fark edebiliyoruz.

Ayrıca bilinirlik, farkındalık açısından da önemli bir iş yaptığımızı düşünüyoruz. Grubumuzda o ay adı geçen kitabı alıp okumasalar bile, üyelerimizin illaki başka mecralarda, kitapçı raflarında, kitap eklerinde o kitaplarla karşılaşacaklarını biliyoruz ve önceki farkındalığın da etkisiyle, o kitabı okumaya yöneleceklerini kestirebiliyoruz.

Diğer yandan o ayın inisiyatif kitabını yaklaşık 6500 üyesi bulunan Okunası Kitaplar grubumuzda da duyuruyoruz. Zaman içinde gördük ki, konuşmayan, paylaşımları sadece beğen tuşuna basarak beğenen ama hiçbir ileti yazmayan birçok üye ciddi ciddi grubumuzdan okuma listeleri yapmış.

Dönüp geriye baktığınızda ne kadar yol kat ettiğinizi düşünüyorsunuz? Okurlar İnisiyatifi ele alandan beri neyi ne kadar başardılar?

Aldığımız yolun nicel olmasa da nitel olarak epeyce fazla olduğunu düşünüyoruz. Yaklaşık bir yıl içinde 1300’den fazla üyeye ulaşmamız sayısal olarak bir değer ifade etse de asıl önemli olanın, inisiyatif koyduğumuz kitaplar olduğunu düşünüyoruz. Bir koldan her ay bir kitap belirleyip onu okumak ve grup sayfasında kitap üzerine konuşmak şeklinde ilerleyen grup faaliyetimiz şimdiye kadar ondan fazla kitabı gündeme getirirken, diğer koldan bu kitaplardan bazıları için üyelerimiz gazete ve dergilerin kitap köşelerine inceleme/ değerlendirme yazıları kaleme aldılar ve bunlar ilgili mecralarda yayımlanma olanağı buldular.

Ayrıca, üzerinde konuşulmak üzere okunan kitapların daha dikkatli, daha derinlemesine ve önemli bölümlerinin not alınarak okunduğuna da tanık olduk. Bu da kitaba ve okuma faaliyetine gereken önemin verilmesi bakımından son derece öğretici oldu. Bununla birlikte edebiyat tartışmalarını formal ve asık suratlı olmaktan da çıkardığımızı düşünüyoruz. Biz burada eğleniyor, aynı düşüncelerimizi ve duygularımızı ifade etme olanağı buluyor, altını çizdiğimiz satırları paylaşıp önemli farkındalıklar yaratıyoruz.  Paylaşımların çoğalması zaman içinde üyelerin birbirlerini tanımalarına imkân verdi, yazılı iletişimin handikaplarından olan yanlış anlama ve alınganlıkların kolayca önüne geçmemizi sağladı.

Bir diğer önemli konu da üyelerimizin kütüphanelerinde bulunan ve artık baskısı kalmamış değerli kitapların yeniden basılmasına destek olmak. Üyelerimizin önerisi ile yayınevlerinin sosyal medyadaki sayfalarına giderek kitabın tekrar basılmasını talep ediyor ve basıldığı takdirde gruplarımızda tanıtım yapma ve destekleme sözü veriyoruz. Benzer şekilde Türkçe’ye çok az eseri çevrilmiş olan önemli yazarların diğer eserlerinin de çevrilmesi konusunda ilgili yayınevlerine ulaşıyoruz. Her iki türdeki başvurularımıza olumlu yanıtlar da aldık süreç içerisinde.

Kötü çevirilerle ilgili de çeşitli tartışmalar oldu grubumuzda. Edebiyat dünyasının önemli çevirmenlerinin imzasının olduğu kimi kitapların son derece kötü bir çeviri ile ortaya çıktığını, o isimlere yakışmadığını üzülerek gördük. Eleştirilerimizi, sebepleri ve örnekleriyle grupta dile getirdik, tartıştık. Okurun nitelikli esere ulaşma hakkı ve ihtiyacının suiistimal edilmemesi temel talebimiz ve dileğimiz.

Yazarlardan nesil tepkiler aldınız?

Grubumuza birçok yazar ve yayınevinin üye olduğunu da biliyoruz. Ancak yazarlardan tepki aldığımızı pek söyleyemeyiz. Zira grubun kuruluş amaçlarından biri de edebi anlamda değerli ama ana akım medyada yeterince yer bulamayın eserlerin daha çok okunmasını sağlamaktı. Genelde bu tür eserlerin yazarları da kendi yazdıklarının tanıtılması ya da duyurulması konusunda çekingen davranıyorlar. Bu konuda da haklı olduklarını düşünüyoruz, zira bir eserin tanıtımı ya da “pazarlanması” yayınevinin görevidir. Yazarın eserle arasına böyle bir mesafe koyması doğru bir tercih bir bakıma.

Dolayısıyla, bizim inisiyatif kullandığımız kitapların yazarlarından, grup içinde açıkça herhangi bir tepki almadık. Ancak bazı yazarların bazı sayfa yöneticilerine memnuniyetlerini dile getiren notlar yazdıkları oldu elbet. Ancak grup sayfasında alenen olumlu ya da olumsuz bir görüş bildiren olmadı. Bu durumu olumsuz eleştirilerimizin nedenleri ile birlikte haklılığına, olumlu eleştirilerimizin de yazar ve yayınevi tarafından olgunlukla karşılandığına yormak eğilimindeyiz.

Hatalı basımlar, kötü çeviriler, yabancı yazarların okunası pek çok kitabına karşı Türkiye’deki yayınevlerinin ilgisizliği... Başka nelere canı sıkılıyor okurların?

Okurun canı iyi eserlerin yeterince ilgi görmemesine, yayınevlerinin değerli eserleri tanıtmak için yeterince çaba göstermemesine, kimi çevirilerin özensizliğine, kimi niteliksiz kitapların ana akım medyada şişirilmesine, yazarların yazarak hayatını kazanamamasına, çevirmenlerin emeklerinin karşılığını yeterince alamamasına, kitaplardaki tashihlerin bolluğuna ve daha pek çok şeye sıkılıyor.

Okur, örneğin, kusursuz bir çeviriyle kitaba yeniden hayat veren çevirmenlerin göz ardı edilmesinden, yok sayılmasından da rahatsız. Nitekim yayınevlerinin sosyal medyadaki sayfalarında duyurdukları çeviri eserlerin kapaklarını gördüğümüzde, çevirmenin isminin kapakta yer almadığını fark ettik. Grup üyelerimizle birlikte bu durumu ilgili iletilerin altına, yayınevlerine soru olarak yönelttik.

Bilindiği üzere Uluslararası Çevirmenler Federasyonu (FİT)'nun 2007 yılında yayınladığı bildirgesine göre çevirmenin, yazarın sahip olduğu bütün etik ve maddi haklardan yararlanabilmesi gerekiyor. Bildiride (...) bazı yayınevlerinin çeviri kitap kapaklarında, kitap tanıtımlarında ve internet sitelerinde çevirmen adını belirtmediği kaydediliyor.  Okur İnisiyatifi olarak bu konuda özensiz davranan yayınevlerine sosyal medya sayfalarından ulaşıp gerekli hassasiyeti göstermelerini istedik. Hassasiyet göstermiş olan yayınevlerine hem grubumuzda hem de kendi sosyal medya sayfalarında teşekkür ettik.

Okurun canı memleketin haline sıkılıyor. Birer yurttaş olarak da ülkemizde yaşanan siyasi sorunlardan uzak kalmamız olanaksız, takdir edersiniz ki. Nitekim grup üyelerimizle birlikte ortaklaşa kaleme aldığımız “Barış, hemen şimdi!” başlıklı yazımız, gene bir başka üyemizin yazıya uygun bir deseniyle birlikte günlük bir gazetenin bölge ekinde ve internet sayfalarında yayımlandı. Benzer şekilde kitap sansürlerine ilişkin ortak bir yazımız, aynı mecrada yayımlandı.

Merakımızı giderdiğiniz için teşekkürler. Son olarak okurlara söylemek istediklerinizi alabilir miyiz?

Murat Uyurkulak’ın öykü kitabı Bazuka’da, "Tutkular Kitaplığı" öyküsünde şöyle bir bölüm geçer:

"İyi edebiyatçıların değeri er geç bilinir, bunun böyle olacağını da her iyi edebiyatçı bilir... Asıl vahim ve acı olanı, değeri bilinmemiş okuyucuların durumudur... Edebiyatçının eseri kalır, okuyucu ise ölür... Okudukça zevkler incelir, daha tuhaf daha rafine kitaplara, yazarlara el atmaya başlarsınız, bu meşgale sırasında muhtemelen hayat gailesi bakımından dibe doğru batmaktasınızdır. Okuduklarınızı, müstesna olduğunu düşündüğünüz satırları birilerine anlatmak istersiniz, zira şahsa mahsusun hazzı kısa sürer, ömrü uzun olan paylaşmaktır. Fakat ortalığı her zamanki gibi kaba saba kelimeler, düşük cümleler işgal etmiştir, o gürültüde sizi kimse duymaz. Okumak hem bir hayat başarısızlığının ki unutmayın okumak mağlupların işidir, hem de derin bir yalnızlık hissinin sebebi olup çıkmıştır. Okuduğunuz onca kitabı, hayatınızı yatırdığınız o zorlu ve hassas meşgaleyi mezara götüreceğinizden korkmaya başlarsınız. Ve siz de bilirsiniz ki yalnız ölmek zordur, arkanızda mutlaka birkaç müttefik, birkaç şahit bırakmak istersiniz..."

Bizler de Okur İnisiyatifi olarak birkaç şahit bırakabilirsek, ne mutlu bize… Teşekkürler…

https://www.facebook.com/groups/252190791541676/?fref=ts