İletişim Bilimci Haluk Şahin, bir Amerikan dergisinin yayınladığı "çok satan kitapların formülü"nü Elif Şafak'ın "Aşk" kitabı üzerinde test etti.

 

Haluk Şahin'in, Erkan Saka Field Diary sitesine özel olarak kaleme aldığı ve Radikal gazetesindeki köşesine son veren Eyüp Can Sağlık'ın eşi Elif Şafak'ın kitabını inceleyen yazısında "Belli ki Elif Shafak muhteris bir yazar" demeyi de ihmal etmedi.

 

İşte Haluk Şahin'in o yazısı:

 

ÇOK SATAN ROMANIN FORMÜLÜ ÜZERİNE

Geçenlerde bizim gazetelerde de çıktı. "Çok satan" kitabın, daha doğrusu romanın, formülü bulunmuş!

 

Böyle şeylere kim kafa yorar? Amerikalılar. Evet, bir Amerikan dergisi çok satan kitapları, onların dünyaya tanıttıkları terimle "bestseller"leri inceden inceye irdeledikten sonra ortaya çıkan temel özellikleri açıklamış.

 

Bu formül şöyle özetlenebilir: "Bestseller" bir aşk serüvenidir. Kahramanı kadındır. Kitabın uzunluğu 375 sayfa dolaylarındadır. İçindeki bölümler de 12-20 sayfa arasında değişir.

 

Bu formülün varsaydığı ama açıklamadığı birkaç özelliği de ben açıklayayım: Kitap İngilizce yazılmıştır, kadın kahraman orta sınıftan bir Amerikalıdır...

 

Evet, formül böyle.

 

Okur okumaz aklıma bizim Elif Shafak'ın Aşk romanı geldi. Türkiye'de 750 bin adet sattığı ilan edilen (Evet, 750 000!) bu romanın niçin bu kadar revaçta olduğu üzerinde düşünmüş, anılan formülü bilmememe rağmen, bir konuşmada şöyle şeyler söylemiştim:

 

"Dünyada en çok roman kim okuyor? Kadınlar. Hangi ülkenin kadınları? Amerika'nın. Nasıl kadınlar bunlar? Orta sınıftan, beyaz ve genellikle mutsuz kadınlar. Hayattan almayı umduklarını alamamış olduklarını düşünen kadınlar. Zaten roman okumalarının bir nedeni de bu eksiklik duygusu. Bu kadınlar ne arıyorlar? Büyük bir aşk! İşe güce, beysbola ve barbeküye gömülmüş orta sınıf Amerikan erkeklerinin veremeyeceği türden, derin bir aşk. Şiirli, neredeyse mistik bir aşk. Son yıllarda ABD'de en çok satan mistik şair kim? Rumi. Yani bizim Mevlana Celaladdin Rumi. İçinde Amerikalı kadın olsa, Rumi olsa, dünyanın dört bir köşesinde bir aşk arayışı serüveni olsa ne olur? Ne olacak, Amerika'da best-seller olur. Amerika'da bestseller olursa başka yerlerde best seller olma ihtimali de artar."

 

Okumuş olanlar çok bilmişçesine gülümsüyorlar, biliyorum, çünkü Shafak'ın çok satan Aşk romanının özetini vermiş gibi oldum. Orada yaşı kırkı aşmış ama aradığını bulamadığını keşfetmiş orta sınıftan bir Amerikan kadının, içine Mevlana ile Şems aşkının da girdiği aşk serüvenini okuyoruz. Daha doğrusu, bu türden "potansiyel okur"lar okuyorlar. Kitap İngilizce yazılmış, 375 sayfa dolayında. (400)

 

Diyeceksiniz ki, madem ki formülü biliniyor, niçin başkaları da yazmıyor?

 

Elinde yemek tarifi olan herkes hünkarbeğendi yapabiliyor mu? Bestseller yazarlarının formül dışında bildikleri bazı şeyler de var kuşkusuz!

 

"Popüler roman"ın hünkarı okurdur. Bestseller yazmak isteyen yazar da, onun ağzına layık bir yemek yapmak için ne gerekiyorsa onu yapar. Sistem onu yapmaya zorlar. Çok satmak istiyorsa istenenleri vereceksin: Asıl formül budur.

*

Yukarda yazdıklarımı Elif Shafak'ı küçümsemek için söylemiyorum. Kitabının niye çok sattığını popüler roman sosyolojisinin olgularına göre açıklamak üzere yazıyorum bunları. Dünyanın kaç bucak olduğunu çok iyi bilen Elif Shafak'ın da romanını (Dikkat edin romanlarını demiyorum!) okurunu hatırdan çıkartmadan bir kültür sosyoloğu gibi yazdığını düşünüyorum.

 

Günümüzün "mega bestseller" yazarlarının bir çoğu böyledir. Formülüne göre yazarlar. Formülün içeriği konusunda yayıncılarıyla, danışmanlarıyla konuşup görüşerek yazarlar. Bir çeşit fabrikasyon olgusu çıkar karşımıza.

 

Tabii, aşk arayan orta sınıftan kadının arayışı ve başından geçenler tek formül değildir, başka formüller de vardır ve bunlar zaman içinde değişirler. Örneğin, ele geçen bir eski belgeden yola çıkan define avı formülü vardır. Dan Brown'un Da Vinci'nin Şifresi'nde olduğu gibi, böyle formüllerde ilk dalganın üzerine atlayanlar çok yol alırlar ve pek çok başkasını arkalarından sürüklerler. Sonra kendilerini tekrarlar, hayal kırıklığı yaratır ve karaya otururlar.

 

Ha, bunlar edebi ölçüler açısından iyi yazarlar mıdırlar? Çoğu kez değildirler. Yarına kalacaklar mıdır? Büyük olasılıkla hayır! Ama işlek yazarlardır, yazdıkları su gibi akar. Popüler yayıncılığın editörlük kurumunun varoluş nedenlerinden birisi budur.

 

O süreçten geçen metinler kolay okunur ve kolay okutulur.

*

Arada, aslında edebiyat açısından da iyi yazar oldukları halde bestseller olanlar da çıkar tabii. Ancak, bunlar formüle uyan değil, formülü kendine uyduran yazarlardır. Yani "bestseller" olmak edebi değerin garantisi olmadığı gibi, tümden dışlayıcısı da değildir. Çok ender de olsa, kimi zaman, edebiyatın olmazsa olmazı olan özgünlük ve kişisel ses, beylik formülü bastırıp ayakta kalır. Örneğin Haruki Murakami'de olduğu gibi, Tom Wolfe'da olduğu gibi...

 

Elif Shafak'ın Aşk kitabının edebi değeri için bir şey söylemiyorum. Fazlasıyla formüllü olduğunu düşünen yakınlarım var. Olabilir. Ancak, Elif Shafak'ın tüm romanlarının formüllü olduğunu da öne sürmüyorum. Aslında, onun İngilizcesinden okuduğum ve sonradan dilimize Araf adıyla çevrilen The Saint of Incipient Insanities adlı kitabını özgün ve esprili bulmuş, sevmiştim. Kalıplara sığmayan, uçarı, gırgır ve hüzünlü bir kitaptı. Kahramanları Amerikan üniversitelerinde okuyan delibozuk çocuklardı. Ama çok fazla sattığını sanmıyorum.

 

Belli ki, Elif Shafak muhteris bir yazar. O kadarla yetinmek istemiyor. Büyük Gatsby'nin yazarı F. Scott Fitzgerald gibi yalnız edebiyatı değil, "o pırıltılı şeyleri" de istiyor. Onların peşinden gidiyor ve hatta onların emrine giriyor. Gene de, ruhunu formüle teslim ediyor demek istemiyorum. Çünkü yazacak daha çok yılları var. (GAZETECİLER.COM)