Kibir sığlıktır aslında. Dingin adamınsa düsturu, belli ki zevkiselim. Yasemin, melisa ve manolyalar arasında, bir ut sesi duyulur uzaktan, bir şarkı dolanır dilime, bir çengi sarılır belime. Hiçbir mektubunu beklemedim, hiçbir sözünü özlemedim, sırf kibir olmasın diye, sığındım saklandım, bendeki sana. Aynaları kaldırdım, kapattım dolabıma, bir sürü naz ve niyaz taşarken çekmecemden. Sırf ıslanmasın diye, aramızdaki engin ve aşılmaz okyanuslarda.

Hiçlikle doğdun, kayıplarla büyüdün. Hepsini toplasan, yarım yarım, bir avucumu doldurmayacak onca varlıkla ve genişleyen çevreyle içinde kemirip duran katmanları bir bir soyup sıyırasım ve senden ayırasım var. Şendi ayım, kar altında hükümsüzüm. Yardıma muhtaç canlara kol kanat gerenim. Gelgelelim, huzurunda mecalsizim. Uçsuz bucaksız bir çöl gibi çaresiz çilelerim.

Ayın arka yüzü veya fenerin sönük dilimi gibi, görünmeden, şeffaf ve örtük kafesimde rahatım. İstediğini yaptığında özgür, yaptığını sevdiğinde mutlu bir ruh. Sen kendine sor, eksiktin, yiterim sandın, tamamlanmayı ıskaladın. Kuşkular dehlizinde, senin o çalkantılı ve dalgalı denizinde gezinirken, bir de bana bak, gemileri yaktım, kibri bıraktım, koca bir hiç oldum... Çizginin diğer tarafında, tarifsiz varlığı buldum...