Sabah kahvaltıyı hazırlarken birden kahkaha patlattım, baktım kimse ürkmedi halimden, sesli sesli gülüp hazırlıklara devam ettim.

Ali Atay’ın “Ölümlü Dünya” filmini seyrettim cumartesi günü, üzerinden bir gün geçti ama ben hala aklımda filmin sahnelerini döndürüp döndürüp gülüyorum.

Onların yalın saftirik halleri o kadar tanıdıktı ki sanki arkadaşlarımla alameti kıyamet bir gün geçirmişim de tadı damağımda kalmış, o saatleri özlüyormuşum hissiyle dolanıyorum dünden beri.

Ali Atay, filmin yönetmenliği dışında senaryosuna da katkıda bulunmuş.

İlk filmi “Limonata”yı seyrettiğim zaman onun hakkında da yazmıştım.

Anlatacak hikayesi olan herkesin bunu başarıyla anlatacağının en güzel örneği Limonata filmi.

“Ölümlü Hayat” filmi bir kara komedi.

Bizim insanımız hala seyrettikleri Kemal Sunal’ın, şimdiki zamanda Şahan Gökbakar’ın filmlerine alışıklar o yüzden kara komedi deyince başlangıçta ürkebilirler.

Ancak her kavram içine düştüğü yerin şeklini alır sonuçta.

Bu da bizim kara komedimiz.

Filmi seyrederken sanki aynı dili konuşan arkadaşlar bir araya gelmiş sevdikleri oyunu oynamışlar duygusuna kapıldım.

İnsanın sevdiği şeyi yapıp üstüne bundan para kazanması dünyanın en büyük lüksü olmalı.

Herkes kendiyle ilintili işler ortaya koyar elbet.

Ama sanki bu işe dahil olanların hayatlarının bir parçası bu hikayenin duygusu, ritmi, eğlencesine, bizi de dahil etmişler gibi.

Ve ben bu duyguya bayıldım.

Sabah yine başkaları ne yazmış film hakkında diye fikir sahibi olmak için internette arama yaptım.

Beni ok gibi yerimden fırlatıp derhal yazı yazmaya hatta menzili farklı olan bir yazı yazmaya teşvik eden bir eleştiri yazısına denk geldim.

Haldun Dorsay filmi seyredip bir yazı yazmış.

Yazık demiş, hikayeyi inandırıcı bulmamış. Ve demiş ki, “Her şey aşırı abartılmış duruyor”. Belki sempatik olabilecek bir kara güldürü denemesi, öylesine gösterişli ve şişirilmiş biçimde verilmiş ki sanki filme birkaç boy büyük gelmiş.

Ben sıradan olmayan iyi film seyircisiyim.

Bu eleştiriyi okuyunca dedim ki o kadar beğenmiş ki sinir olmuş, layık görmemiş dahil olan herkese bu başarıyı ve çığlık çığlığa niyetini belli ettiği bir yazı yazmış.

Orhan Pamuk, Orhan Pamuk olmadan önce Yaşar Kemal’le İstiklal Caddesi’nde kol kola turlar atarmış, yemeklere katılırmış onunla birlikte. İşte böyle bir güruhun içine Yaşar Kemal’le kabul edileceğinin farkındaymış.

Mehmet Uzun da Yaşar Kemal ile İstiklal turuna çıkan yazarlardan.

Her sektörün içinde suyun başını tutan güruhlar vardır.

Olaya duygusal bakarlar ama bizim gibi cebindeki paraya göre ayağını uzatan tipler değillerdir.

Onların kredisi farazidir.

Bu dünyada dedikodu ile dünyanın en zengin adamını bile iflas ettirebilirsiniz. Kimin ağzına dolandığınız önemli olan.

Her kavramın bir tarihi vardır.

O yüzden birileri bir şey söylediğinde kimin söylediğine, hangi zamanda söylendiğine ve mutlaka nesnel tarihini geçirmeye çalışın zihninizden. Böylece kendinize ait bir fikriniz olmuş olur.

Bir film hatta bir kitap okumadan önce de kimsenin söylediklerine itibar etmeyin.

Duygularınıza kulak verin ve kendinizi onaylama ihtiyacı hissederseniz o şey hakkında eleştiri okuyun.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.