Ülkede kıyamet kopmuşken nereden çıktı bu kafa tokuşturma denebilir, ama kanımca şimdi o iki fotoğrafı birlikte düşünmenin tam zamanı. İlki, yakın çevresinin adlandırması ile Beyefendi’nin, tek adam rejimlerinin semptomu olan o şaşaalı açılışların birinde muhafazakar zevat ile kafa tokuşturuşu...

İkincisi, Zekeriya Öz'ün adliye önünde basına poz verircesine, kendine güven ile kafa tokuşturuşu...

Türkiye'nin bu garip bir biçimde kafa tokuşturarak selamlaşan insanları şimdi birbirlerinin kafasını kırma peşindeler.

Esasında bu iki fotoğraf gösteriyor ki, kafa tokuşturma AKP-Cemaat koalisyonunun simgesi olarak kabul edilebilir. Çünkü bugün birbirinin gözünü oymak için fırsat kollayan bu iki tarafın şu andaki belki de tek ortak noktası hala kafa tokuşturuyor olmak.. Bu onların Müslüman kimliklerinden bile daha belirleyici... Çünkü cemaatçi ya da AKP'li olmayan Müslümanların çoğu da kafa tokuşturmuyor. (Bu arada, tarihe not düşmek açısından ülkücülerin kafa tokuşturması ile artık çöken AKP-Cemaat koalisyonunun taraftarlarının kafa tokuşturması arasındaki farkı da vurgulayalım. Buradaki nüansı es geçmeyelim. Ülkücüler, alınların kenarlarını tak diye çarparak kafa tokuştururken (hatta, sert vurdun diye birbirini bıçaklayanların haberini okumuşsunuzdur), AKP'liler ve cemaatçiler ise alınların kenarlarını sürterek kafa tokuşturmaktadır.)

AKP'liler ve cemaatçilerin kafa tokuşturmasının alametifarikası nedir, bugüne kadar bundan kimse söz etmedi. Bu garip selamlaşma biçimi, homofobik bir zihniyetle mi, yoksa dindar olmayanlardan farkının altını çizme çabası ile mi gerekçelendiriliyor bilmiyoruz. Ama, kabul etmek gerekir ki, bu kafa tokuşturma, hakikaten başarılı muhafazakar bir fabrikasyon. Kudret Emiroğlu'nun 2001'de 1. baskısı çıkan çok değerli ansiklopedik kitabı 'Gündelik Hayatımızın Tarihi'nde, 'bizde de insanların samimiyet derecesine göre el sıkışma, yanaklardan öpme ve sarılıp öpüşme söz konusu' diye yazdığını düşünürsek, 2001 yılında yaygın bir kafa tokuşturma olmadığını söylemek mümkün. Bugün, on üç yıl önce toplumda olmayan bu öpüşme tarzının birçok liseli genç tarafından içselleştirildiğini görmek, bu selamlaşmanın garip olmasını engellemiyor. Garip, çünkü kendisini toplumdan farklılaştırmak için toplumun istisnasız her kesiminin ortaklaştığı bir ritüeli, ideolojik bir motivasyonla yeni bir biçime sokuyor. Esasında, bu aşırı sağ siyasetin çok başvurduğu bir araç.

Bugüne kadar üzerine çok kafa yorulmamış olmasına rağmen, bu kafa tokuşturma işi AKP'nin de, cemaatin de sanıldığı kadar yerli olmadığının ipuçlarını veriyor. Yerlilik sadece din üzerinden, muhafazakarlık üzerinden tanımlanacak bir şey değil ve bu kadar yerlilik vurgusu yapanların, içinde yaşadıkları topluma tamamen yabancı, kafa tokuşturma biçiminde garip bir selamlaşma biçimi kurgulaması, gündelik hayatın her veçhesini dinselleştirerek tektipleştirmek isteyen bir iradeyi ima ediyor olsa gerek. Trajikomik olan da, bu kafa tokuşturma meselesini belki de ilk kez gündeme getiren ve haklı olarak estetik dışı ve maço olarak niteleyen Tolga Tanış'ı, Ahmet Şık'ın tutuklanmasında tetikçilik yapan cemaate yakın sitelerden birinin 'Siz var kafa tokuşturmak neden?' diyerek, güya bu topraklara yabancı olmakla itham etmesiydi. Gören de, kafa tokuşturmanın bu topraklarda bir tarihi ve anlamı var sanır. Hayır, hiçbir anlamı ve tarihselliği yok. On beş yıl önce var olmayan, tamamen muhafazakar bir fabrikasyon ve dayatma. Şundan emin olabiliriz, dağılan AKP-Cemaat koalisyonu ile birlikte kafa tokuşturanların sayısı azalacak.