KHK ile kapatılan Van Kadın Derneği'nin (VAKAD) kurucu üyelerinden Zozan Özgökçe, VAKAD örneği üzerinden OHAL'in kadın mücadelesine etkilerini yazdı.

Özakça'nın Evrensel'de yer alan yazısı şöyle: 

Kadınların öldürülmediği, şiddete,tacize ve tecavüze uğramadığı bir gün bile geçmediği bu süreçte konuşan, kafa yoran, mücadele eden kadın gruplarının da sesi kısıldı. Ne olursa olsun Türkiye’de her daim en güçlü örgütlülük kadınlar arasında olmuştur. 

Bu süreçte kadın örgütleri mühürlendi, kadın çalışmalarının olduğu birimler kapatıldı, kadına hizmet eden sığınma evleri, kreşler kapandı. Kadına yönelik şiddetle mücadele eden bağımsız birimlerin neredeyse hepsi kapatıldı. Bunlardan biri de Van Kadın Derneği (VAKAD). 

VAKAD, Van ve çevre illerinde 2004 yılından beri çalışıyordu. 7 yıl boyunca sığınma evi yürüten bu derneğin Kadın Dayanışma Merkezi ve Kadın/Çocuk Merkezi kadınların akınına maruz kalıyordu. Yılda 1800 kadına çeşitli hizmetler veren bu dernek bağımsız idi. İçerisindeki hiçbir kadının her hangi bir silahlı örgüt ile ilişkisi yoktu. 

Derneğin yayınları, çalışmaları, etkinlikleri her kadına açıktı. Köylerden kent merkezlerine kadar VAKAD’ın kadınlar tarafından tanınırlık oranı yapılan bir anket sonucunda yüzde 69 idi. Van depremi sonrası olağan üstü bir çaba gösteren bu kadın örgütü elbette iktidarın da gözüne çarpmıştı. Bu çarpma öyle bir çarpma hali olmuş ki bu derneğe ve dernek içindeki kadınlara karşı ve onlar özelinde Vanlı kadınlara karşı bir savaş açılmış.

VAKAD’ın kapısına 22 Kasım 2016 günü kilit vuruldu. Nisan ayına kadar kilitli kaldı dernek. Nisan ayında derneğin anahtarı mülk sahibine teslim edildi. Derneğin son halini görmeye gittim. Sanki bir savaş çıkmışta savaş ganimetleri kısa zamanda alınmış gibi bir dağınıklık içinde bulduk mekanı. Örneğin; dernekte en son demlenen çayın demliğindeki çay telvesi lavaboya boca edilmiş ve demlik alınmış. Elektronik eşyalar kabloları alınmadan çekilmiş. 

Afişlerin olduğu büyük dosyanın içindekiler yerlere saçılmış ve afiş dosyası alınmış. Kilitli olan çekmeceler kırılmış ve içindekiler alınmış. Bunların yanı sıra dikkatimizi çeken bir şey özellikle cinsellik ve LGBTİ hakları ile ilgili yayınlar nefretle yerlere saçılmış ve üzerine ayakla basılmış olması idi. Kadın, cinsellik ve eşcinsellik içeren ve tabii ki kadınların en doğal yaşamsal haklarını içeren tüm belgeler kullanılamaz hale getirilmişti. Sağlam bırakılan üç şey vardı. Bir paket bulgur, bir paket tuvalet kağıdı ve porçöz. Biz tüm bu emarelerden kadınlara karşı açılmış bir savaş olduğu mesajını net bir şekilde tekrardan almış olduk.

2017 yılının geride bıraktığımız bu son 2 ayında Van’da 5 kadın katledildi. Şiddet gören kadınların başvurduğu kurumların kapanması ile bu kurumların tespit ettiği intihar, intihar girişimi ve aile içi şiddet verilerine de ulaşamaz olduk.

Van’daki kadınlar bu merkezlerin kapatılması ile daha da korunmasız hale geldiler. Şiddet gören kadınların danışacakları, destek alacakları kuruluşlar kapandı. Kadınların karakola, adliyeye gitmeleri belediye veya bağımsız kadın örgütlerine gitmeleri kadar kolay olmuyor. Kadınların devlete aile içi sorunlarını özellikle kamu hizmeti verenler tarafından uğradıkları şiddeti raporlamak özellikle bu olağanüstü dönemde rapor etmeleri oldukça güçtür.

Kadınlarla çalışma yapan kişiler kadınların bu ruh halini iyi bilirler. Kadınlar aile içi şiddeti rahatlıkla anlatamamaktadırlar, karakol, savcılık gibi kurumların fiziki koşulları bile kadınların bu kurumlara güvenle gitmelerine engeldir. Kayyım marifetiyle kapatılan, işlevsiz kılınan kadının toplumdaki yerini dönüştürmeye, iyileştirmeye yönelik tüm uygulamaların kaldırılması ile kadına yönelik şiddet artacaktır, kadınların yükü artacaktır kadınların günlük yaşamları zorlaşacaktır hatta açıkça görüldüğü gibi kadın cinayetleri artmaktadır.