Elif AKGÜL / BİANET

Tasavvufçu ve avukat Ömer Tuğrul İnançer TRT 1'de katıldığı Ramazan Sevinci programında hamile kadınların yedinci aydan sonra sokağa çıkmasının "terbiyesizlik" olduğunu söyledi. Programın sunucu Bekir Develi de "Allah razı olsun" şeklinde tepki verdi.

TRT ekranlarında gerçekleşen bu programı ve sunucu Develi’nin cevabının yayıncılık etiği açısından nereye düştüğünü Hacettepe Üniversitesi Kültürlerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gülsüm Depeli ile Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Özden Cankaya’ya sorduk. 

Depeli son dönemde artan kadın düşmanı yaklaşımın TRT’ye de yansıdığını ve etik tartışmasının çok gerilerde kaldığını ifade ederken, Cankaya ise bir kamu hizmeti veren kuruluş olarak TRT’nin tarafsız olması gerektiğini, sunucu Develi’nin cevabının bu ilkeye aykırı olduğunu söylüyor. 

CANKAYA: YAYINCININ TAVRI TARAFSIZLIK İLKESİNE AYKIRI


Cankaya 8 Temmuz 1993'te, 1982 Anayasası'nın 133. maddesi değiştirilerek TRT'nin özerk bir kurum haline getirildiğini ancak bunun fiiliyata dökülemediğini söylüyor. Özerk olmayan TRT’nin tüm hükümetler ile bağlarını koruduğu gibi mevcut hükümetle de bağlarını koruduğunu, ancak geçmişteki “laiklik ilkesine bağlı yayıncılığın” azaldığını söylüyor. 

"Bir kamu hizmeti olarak TRT laiklik ilkesi gereğince ya hiç din programı yapmamalı, ya da toplumda hangi dini inanışlar varsa oranları doğrultusunda hepsi hakkında haber veren bir anlayış izlemeli. Ancak TRT'de bugüne kadar Müslüman Sünni inanış dışında hiçbir inanç, din yahut mezhep temsil edilmedi. Oysa diğer din ve mezhepten vatandaşlar da vergilerini ödüyor, vatandaşlık görevini yerine getiriyor ama kamu hizmetinden faydalanamıyorlar. 

"TRT tabii olduğu 6112 nolu yasa ve 2954 sayılı TRT kanununda belirlenen yayın ilkeleri gereğince ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı içeren yayın yapamaz. TRT yayınında ifade özgürlüğü ilkelerine bağlı olarak her görüşe mikrofon tutmalı. Ancak iyi bir yayıncı objektif olarak program yapıyorsa bu yayın ilkelerine karşı eşit mesafede bulunuyor olması gerekir. Bu programda hamile kadınlara yönelik söylenen sözler Anayasa'daki yürürlükte olan kanun ve uluslararası sözleşmelere göre asla savunulamaz. Sunucunun bu ifadeyi onaylaması ise taraflı yayın yaptığı anlamına geliyor." 

DEPELİ: KADIN DÜŞMANI BİR YAKLAŞIM

Depeli TRT'nin geçmişten beri tarafsız olmadığını, ayrıca hükümetin kadınlara karşı bu tutumunun uzun süredir devam ettiğini söylüyor. 

"Etik noktasını çoktan geçtik. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın kadın vekil olması sebebiyle başlarda çok şey bekleniyordu ancak hükümet kadınlara yönelik saldırının ucunu kaçırmış durumda. 

"Gezi'den sonra kamuoyu da medya konusunda ayrıldı. Hükümet medyasının izleyici profili belli. Merkez medya kendi profili için haber yapıyor, ki TRT de direk devlet medyası. Haberlerde kışkırtıcı bir yaklaşım sergileniyor. Bu sebepten 'Etik mi, değil mi' tartışması artık çok geride kaldı. Artık sadece cinsiyetçi, ayrımcı değil açık açık kadın düşmanı bir yaklaşım sergileniyor. 

"İnançer’in konuşması canlı yayında çok spontane gerçekleşmiş. Bu durumda, yani nefret söyleminin üretildiği bir ortamda sunucunun da itiraz etmesini ya da karşı görüş bildirerek toparlamasını beklerdim." 

İnançer şu sözleri sarf etmişti:

"Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir."