Ferda Sayın / Demokrat Haber
 
İstanbul’da kadınlar bir kez daha tecavüz ve tacize karşı sokağa çıktı. 23 Aralık tarihinde Şişli'de bir kadının cinsel saldırıya uğraması üzerine Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu'nun çağrısıyla Pangaltı metro durağında bir araya geldiler. "Sokakta Tecavüz Var" pankartı açıp, artan saldırıları protesto eden dövizler taşıdılar.
 
Şişli sokaklarında "Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz", "Trans cinayetleri politiktir", "Bağır herkes duysun erkek şiddeti son bulsun" sloganlarıyla ve ses çıkararak yürüyen kadınlara çevredeki halk da alkışlarla destek verdi.
 
Yürüyüş sonunda basın açıklamasını okuyan Feride Eralp "Eve veya yurda geç dönmenin, bir mekanda eğlenmeye gitmenin bir bedeli olması, bu bedelin de her türlü şiddet, taciz, tecavüz, ölüm olması 'hayatın gerçeği' diye öylece kabul edebileceğimiz bir şey değil” dedi.


 
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’ndan Feride Eralp açıklamasını şöyle sürdürdü:
 
“23 Aralık günü Şişli'de Meşrutiyet mahallesi Dere sokakta, yani hemen burada, mahallemizde, sokaklarımızda bir erkek bir kadına tecavüz etti. Kadın gece saat 01.00'de kaldığı öğrenci yurduna dönerken saldırıya uğradı. Sonrasında görüntülerle tespit edildiği üzere tecavüz eden erkek kadını önce uzun bir süre takip etti. Issız bir yer bulunca da 4 metrelik duvardan cami avlusuna atarak belini kırdı. Beli kırıldıktan sonra kadını bir odunluğa sürükledi ve burada tecavüz etti. Polis tarafından yakalanınca, kadınlara ve translara yönelik suçların sistematik olarak cezasız bırakılmasının verdiği güvenle, "Travesti zannettim. Mücadele sırasında olmadığını anladım. Kendimi tutamadım, tecavüz ettim" diyerek rahatça savunma yaptı. Bu rahatlık nereden geliyor? Biz kadınlar bu sorunun cevabını yılların deneyimiyle çok iyi biliyoruz.
 
Bu sokaklarda ve her yerde, evlerimizin önünde, hayatlarımızın orta yerinde taciz var, tecavüz var, şiddet var. Bunun sorumlusu sadece bu olaydaki suçun faili değil. Aynı zamanda bu tür gerekçeleri kabul eden, ceza indirimi isteyen ve uygulayan savcılar ve hakimler; translara yönelik şiddeti normal addeden, hatta kendisi uygulayan polisler; biz kadınlar gece sokakta olunca, eve kapanmayınca her şeyi hak ettiğimizi düşünenler ve bunu düşünmeyi meşrulaştıranlar; bizi minibüste, takside, metrobüste, sokakta güvensiz hissettiren, her an etrafımızda ne olup bittiğinin, çevremizde kimlerin olduğunun farkında olmak, arkamızı kollamak ama kolladığımızı da çaktırmamak zorunda kılan erkekler; daha bir ay önce tecavüzü evlilikle aklayacak yasa tasarısı geçirmeye çalışan iktidar.


 
Ve tüm bunların böyle olduğu bir ülkede yurtları ıssız, sessiz, insansız yerlere inşa edenler ve edilmesine izin veren Milli Eğitim Bakanlığı. Biliyoruz ki bir kadının kaldığı bir yurda giderken ilk defa başına böyle bir şey gelmiyor. "Yurt yolunda taciz var", "yurdun kapısı değişmeli", "halk otobüsüyle yurda giderken tecavüze uğradı" gibi haber başlıkları saymakla bitmiyor. İstanbul, İzmir, Trabzon - neresi olursa olsun bu deneyim ortak. Kız yurtlarında gece belli bir saatten sonra dışarıda olmak ya zaten yasak ya da taciz endişesiyle kadınların hayatları kısıtlanıyor. "Ya biri bana kötü bir şey yaparsa" diyerek yaşamak zorunda kalmaktan bıktık.
 
Sokakta olmaktan korkmak istemiyoruz. Biz kadın ve LGBTİ'leri cinsel şiddetten korumanın devletin, kolluk güçlerinin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Kadınların gece sokakta olmasını toplum nezdinde normalleştirmenin, bunu veya trans olmayı şiddet gerekçesi olmaktan çıkarmanın da bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Biz sokakları terk etmeyi reddediyoruz. Hayatlarımıza da, yaşadığımız yürüdüğümüz sokaklarımıza da sahip çıkmak için buradayız. Ama bunu canımızla veya ruh ve beden sağlığımızla ödemek zorunda değiliz.
 
Bunun için devlete sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Herkesi şiddete tanık olduğunda izlemek yerine müdahale etmeye çağırıyoruz. Her saatte güvenli ve düzenli ulaşım imkanı, aydınlık sokaklar, ıssız yerlere yurt yapılmaması gibi temel talepleri yineliyoruz. Bununla birlikte sokaklarda kendimizi ve birbirimizi korumanın yollarını bulmaktan da vazgeçmiyoruz.
 
Bize dayatılan bu tedirginliğe hapsolmamak için buradayız. Bizler sokakta azaldıkça, eğreti hale geldikçe, alanlarımız ufaldıkça maruz kaldığımız şiddet ve erkeklik hali genişliyor ve daha fazla yer kaplıyor, bunu da görüyoruz.
 
Tam da bu yüzden: Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz.”