BM Nüfus Bölümü’nün 2010’da yayınladığı son verilere göre kadınlar dünya genelinde 214 milyonu aşkın olarak hesaplanan uluslararası göçmenlerin yarısını oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Direktörü Babatunde Osotimehin, göçteki bu değişimi şöyle formüle ediyor: “Göç insan yüzü taşıyor ve bu da bir kadınındır.” Göçün “kadınlaşması” artık basit bir eğilim değil. 1990’lı yıllarda ortaya çıkan bu durum, artık büyüyen ve kaçınılmaz hale gelen bir realiteye dönüştü.

Fırat Haber Ajansı'nın (ANF) haberine göre, 2010’da yayınlanan son veriler dünya genelindeki 214 milyonu aşkın uluslararası göçmen yüzde 49’unun kadınlardan oluştuğunu gösteriyor.  Hatta “kalkınmış” olarak ifade edilen ülkelerde bu sayı erkekleri geçerek, uluslararası göç nüfusunun yüzde 51,5’ini oluşturuyor. “Gelişmekte olan” ülkelerde ise yüzde 45,6 oranında.

ABD’YE HER GÜN 100 KADIN GÖÇMEN GİRİYOR

Fransız Le Monde gazetesine göre Osotimehin, göçmelerin sayı olarak değil insan olarak muamele görmesi gerektiğinin altını çiziyor.  Nisan ayı sonunda New York’ta bir hafta süren BM nüfus ve kalkınma komisyonu 46. oturumunda Nijerya eski Sağlık Bakanı, yeni bir sorun olarak ortada duran göç akışının “kadınlaşmasına” işaret eden ilk kişiydi.  Bakan, özellikle Kuzey Amerika, Avrupa, Ortadoğu ve Okyanusya’daki belirginleşen bu soruna parmak bastı. Migration Policy Institute verilerine göre ABD’ye her gün 100 yeni kadın göçmen gelirken, bu sayı erkekler için 96.  Afrika ve Arap dünyası ise ise kadın göçmenlerin çoğunlukta olmadığı bölgeler olarak dikkat çekiyor.

DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 70’İ ŞEHİRLERDE YAŞAYACAK

Göç sınırların dışında sadece “kadınlaşmakla” kalmıyor, aynı zamanda gençleşiyor. Babatunde Osotimehin, uluslararası göçmenlerin yüzde 12’den fazlasının 15 ile 24 yaş arası gençlerden oluştuğunu kaydediyor.  Göçmenlerin sayısı son 20 yıl içinde ülkeden ülkeye yüzde 40 oranında arttı.  Sınırların içerisinde yaşanan göçte de patlama yaşandı. Nijeryalı eski bakan, “2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 70’i şehir alanlarında yaşayacak” diyor.

Le Monde’a göre daha önce kadınlar yurtdışına göç ettiklerinde eşleriyle birlikte çıkıyorlar ya da eşlerinin yanına gitmek için yola koyuluyorlardı. Bu nedenle onların bu sürgünü marjinal bir etki yaratıyordu ve az ya da hiç değerlendirmeye alınmıyordu. Geleneksel olarak sosyal temsiliyette göçmen iş arayışına çıkan ya da ülkesindeki siyasi durumdan kaçan erkekti.

KADIN ARTIK İŞ ARAYAN BİR GÖÇMEN

UNFPA uzmanı Ann Pawliczko, “Bugün yeni olan; kadınlar artık aile birleşimi çerçevesine eşlerini veya yakınlarını takip ederek pasif bir şekildeki göç etmiyor, tek başına daha iyi fırsatların peşinde göçe ediyor” tespitini yapıyor. Ataerkil aile modelinin kademeli olarak yok olması ile birlikte kadınlar aile şefi rolünü yüklendi ve onların göçü de bir iş göçü haline geldi. Yöneldikleri sektörüler ise özel hizmetler, sosyal işler, sağlık ve eğitim.

Kadın ve genç kızların profilleri daha çok köken ülkeleri ve göç nedenlerine bağlı olarak değişiyor. Ann Pawliczko, çoğunlukla ailelerine yardım etmek isteyen kadınlar olduğuna dikkat çekerken iki grup olarak ayrıştırıyor: ailelerinin ihtiyaçlarına yardım eden bekar gençler ve büyük aileleri çocuklara bakarken kendileri de ailelerinin ihtiyaçları nedeniyle göç eden çocuklu evli kadınlar.

MÜLTECİLERİN YÜZDE 50’YE YAKINI DA KADIN

Ekonomik nedenlerle göç etmeyen kadınları ise bunu eğitimlerini tamamlamak için yapıyorlar. Başkaları da ülkelerindeki şiddet veya çatışmadan kurtulmak için göç ediyor. BM Mülteciler Yüksek Komiseryası (UNHCR)’ye göre mülteci ve yer değiştirenlerin yüzde 50’ye akını kadınlar ve genç kızlardan oluşuyor.  New York’taki Equality Now isimli sivil toplum örgütünü müdiresi Lauren Hersch, “Bu kadın göçmen nüfusu son derece kırılgan, zira kendilerini kağıtsız (oturum izni olmayan), yerel dili bilmeyen, sağlık veya legal servislere erişemeyen ve bu haliyle temel haklarından yoksun halde buluyorlar” diye kaydediyor.  Hersch, çok sayıda kadının yabancı topraklara ayağını bastıktan hemen sonra ayrımcılık, sömürü ve suiistimal mağduru olduklarını ifade ediyor.

HER YIL 800 BİN KİŞİ İNSAN TİCARETİ MAĞDURU

Eski bir savcı olan Hersch, özellikle kadın ticaretine karşı mücadeleye öncelik veriyor. Sek ticareti ve kaçak göçmen sömürüsü, silah ve uyuşturucu trafiğinden sonra dünyadaki yasadışı gelir kaynaklarında üçüncü sırada yer alıyor.  Her yıl yüzde 80’i kadın olmak üzere 800 bine yakın kişi insan ticareti mağduru oluyorlar. Lauren Hersch, “Bu kadınlar tacirler için ideal bir avdırlar. Gönüllü göçmenlikten, zorla göçe, cinsel sömürüye veya ev işlerinde çalışmaya mecbur bırakılan göçmenler haline geliyorlar” şeklinde ifade ediyor.