Hişyar Barzan Şerefhanoğlu / Demokrat Haber

Alınmayan yasal önlemler, uygulanmayan koruma kararları kadınları son sürat “cinayet” uçurumuna çekerken; geleneksel aile biçimi ve bireysel silahlanmanın kadın cinayetlerindeki rolü yine görmezden geliniyor.

2015’te 309’u silahlı, toplam 414 kadın cinayeti basına yansıdı.

Kadın cinayetleri 2016’da da tüm hızıyla artarak sürüyor.

Yılbaşından bu yana belirlenebilen 40 olayla birlikte 2015’ten günümüze 309’u ateşli silahla olmak üzere 454 kadın öldürüldü, 91’i ise ağır yaralandı.

Çoğunluğu ateşli silahla işlenen “kadın cinayetleri”nde sayının bilinenin çok üzerinde olduğu kadın örgütleri ve aktivistlerinin genel kabulü.

2015’ten bu yana 454 kadının öldürülmesine geçtiğimiz yıl Türkiye’nin 7 ilinde başlayan sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan çatışmalarda öldürülen 50 kadının da eklenmesiyle tablonun vahameti ortaya çıkıyor.

11 Şubat 2015’te Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşanan ve Türkiye’de büyük bir infial uyandıran Özgecan cinayetinin ardından oluşan kamuoyu baskısı ve duyarlılığın artacağı, söz konusu olayın bir milat olacağı ve kadın cinayetlerinde azalma olacağı beklentileri ise olayın yaşandığı günden bu yana 373 kadının öldürülmesi nedeniyle gerçekliğini yitirmiş durumda.

Kadın cinayetlerine sebep olan nedenlerin “bir anlık öfke, namus, cinnet” gibi maktuller tarafından sıkça tekrarlanan savunma mekanizmaları içerisinde ele alınamayacağını belirten sivil toplum örgütlerine göre konuya bakış açısının sosyo-kültürel, ekonomik ve politik çerçevede değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Bireysel silahlanma ve bu çerçevede “ataerkil” bir düşünce mekanizmasının baskısı altında kalan Türkiye’de kadınlara dayatılan rollere isteyerek ya da istemeyerek bürünmesi nedeniyle kadın cinayetlerinin artışının önüne geçilemediği de bir gerçek.

Bu gerçek doğrultusunda, Bakırköy Psikiyatri ve Tedavi Araştırma Merkezi’nin (BAPAM), 10 bin silah ruhsatı başvurusu üzerinde yaptığı bir araştırmada ailenin barındığı konut içinde silah bulunması olasılığı %50’ye yakın bir seviyede.

Ruhsat talep edenlerin %35’i iş riski; %12.7'sinin avcılık veya atıcılık gerekçesiyle başvuruda bulunduğu Türkiye’de diğer gerekçeler ise; evde bulunsun diye % 23.6, merak ve hobi olarak %16.7, meslek gereği % 6.8, hatıra yani intikal nedeniyle % 5.2  olmuştur. Tüm bu veriler dikkate alındığında kadının günlük yaşamında her an için silahların hedefinde olduğu ortaya çıkıyor.

Kadına yönelik şiddetin tartışıldığı bugünlerde kadının da; kadına yönelik şiddetteki rolünün yadsınamayacağını belirtmekte fayda var.

Toplumsal kabuller ve geleneksel kültür içinde, ataerkil kültürü baş tacı eden kadının, bu ortamda hayatı pahasına, insan olarak varlığının farkında olmayacağını belirten, bireysel silahlanma konusunda toplumsal duyarlılığı arttırmayı amaçlayan Umut Vakfı yetkilileri de yetiştirilme tarzı ve içinde bulunduğu sosyal yapı nedeniyle kadınların da kadın cinayetlerindeki rolüne dikkat çekiyor.

Geleneksel kültür içerisinde yetişen kadının, bir erkeğin insan olarak kıymeti olmayan ‘bacısı’, ‘karısı’, ‘kız çocuğu’ olmayı baştan kabul eder ve kız çocuğuna iyi bir ‘bacı’, iyi bir ‘karı’, iyi bir ‘gelin’ olmayı öğretmesiyle sorunların başladığına dikkat çeken Umut Vakfı yetkilileri, ”Erkek oğlu ise yiğitliğini sünnetinde, diğer toplumsal ortamlarda altın kakmalı, kıymetli madenlerle ve taşlarla süslendirilmiş ateşli bir silahla taçlandırır. Ateşli silahın namlusu, sıklıkla, kadın olmaktan kaynaklanan rollerini yerine getirmeyene çevrilir ya da bu rolü uygulamamaktan kaynaklanan suçluluk ve kirlenmişlik duygusuyla kendi kendini yok eder. Ama yine de ‘anne’ler, ‘büyük Anneler’ bu makus talihin karşısında durmak yerine, geleneğin sürmesini yeğlerler” diyor.

Bireysel silahlanmanın normal karşılandığı ataerkil aile düzeninin egemen kılındığı Türkiye’de silahların yaydığı tehlike ise yine Umut Vakfı tarafından açıklanan “Bireysel Silahlanmaya İlişkin Türkiye’deki Veriler” raporunda ortaya çıkmakta.

Silaha kolay ulaşılabilir olması cinayet, intihar gibi olayların her an meydana gelmesinin en önemli nedeni. Evde silah bulunması ev halkından birinin cinayet, intihar, kaza gibi nedenlerle ölmesi riskini %41 arttırıyor. Yılda 3 binden fazla kişinin ölmesine, 700’ünün ise yaralanmasına sebep olan ateşli silahlar cinayetlerin %60’ında kullanılıyor.

Her 10 kişiden 1’inde, her 3 evden 1’inde ateşli bir silahın olduğu Türkiye’deki giderek büyüyen tehlikeyi anlatan bir başka rakam ise Cinayet Büro Amirliği’nin verilerine yansımakta. Cinayet Büro Amirliği olay format dosyaları tarandığında, neden suç işlendiği sorgulandığında, tartışma, kıskançlık, namus gibi önceden tasarlanmamış olaylarda silah kullanımı %90, illiyet bağında ise %80 ateşli silah var.