Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman, narkoz verilmeden kürtaj yapılan bir kadının kendisine gönderdiği mektubu köşesine taşıdı.

Mektubunda kürtaj olmak için başvuruda bulunduğu Kadın Planlama Merkezi'nde maruz kaldığı şiddeti anlatan 37 yaşındaki kadın yaşadıkları için "Kürtajın, narkoz, sakinleştirici, hatta ağrı kesici bile verilmeden yapılmasını, devletin kadınları bir tür “cezalandırma” şekli olduğunu düşünüyorum" dedi.

Arman'ın "Narkoz vermeden kürtaj yaptılar" başlığıyla bugünkü köşesine taşıdığı mektup şöyle:

"İki evladım var, 37 yaşındayım.

Eşimle korunmamıza rağmen bir şekilde hamile kaldım.

“Olurdu olmazdı” derken, içimiz çok acısa da, aldırmaya karar verdik.

Çok zor bir karardı ama yaptırmak zorundaydık.

Maddi olarak üçüncü bir çocuğu büyütmemiz, yetiştirmemiz mümkün değil.

Çocuk demek para demek.

Yok böyle bir imkânımız.

'YANINDA ETEK GETİR BİR DE BİR ŞEYLER YE’ DEDİLER'

Böyle sakin yazdığıma bakmayın.

Geçen hafta hamile olduğumu öğrenince şok yaşadım.

Eşim de, en az benim kadar perişandı.

Hemen fiyatları araştırmaya başladık, kürtaj olmak 750 liradan başlıyormuş, dedik ki, “Devlet hastanesine gidelim...”

Salı günü bir devlet hastanesinin Aile Planlama Merkezi’ne gittim. Ultrasona aldı doktor beni. Evet, bebek vardı. Kadın doktor açtı ağzını yumdu gözünü,

“İlkokul mezunuyla üniversite mezunu arasında en ufak bir fark yok. Hepiniz aynısınız!” dedi.

Hekimlikten ve hasta psikolojisini anlamaktan uzak, sadece kişisel egosunu tatmine dayalı bir sürü söz sarf etti.

Hiç cevap vermedim, vermek de istemedim, çünkü benim üzüntüm bana yetiyordu.

Perşembe gününe randevu verdi. Gelirken etek tıraşı olmamı, banyo yapmamı ve bir de etek getirmemi söyledi.

Tuhafıma gitti.

“Ha bir de gelmeden, mutlaka bir şeyler ye!” dedi.

Oysa narkoz alacağımı düşündüğüm için, “Bu doğru olmaz!” diye geçirdim aklımdan.

‘KOCANIN ALTINA YATMAYI BİLİYORSUN AMA’

Perşembe sabahı erkenden kalktım ve hazırlandım, eşimle yola koyulduk. Saat tam 08.45’te hastanedeydik. Eşimi bekleme salonuna aldılar, beni de başka bir bölüme.

Odada 4 kadındık.

Bir saat kadar bekledikten sonra doktor hanım geldi.

Sanki çocuklarıymışız gibi, “Geçin bakim şuraya” dedi, geçtik. Üreme sistemini anlattı. Sonra da verdiği bilgilerin pekiştiğinden emin olmak adına, “Neyle korunacaksın bundan sonra?” gibi sorular sordu. Cevap veren kadına, “Madem öyle, bunu daha önce niye yapmadın?” dedi. Kadın, “Kocam...” diye geveleyince “Altına yatmayı biliyorsun ama” diye azarı bastı.

ODADAN ÇIKAN KADINLARIN YÜZÜNDEKİ DEHŞET İFADESİ

Sonra bizi ranzaların olduğu bir odaya aldılar.

4 yatak vardı 4’ü de birbirinden leş, camlar açık.

Eteklerimizi giymemiz söylenince, hiç tanımadığım kadınların önünde soyundum, iç çamaşırımı çıkardım, eteğimi giydim ve sıramı beklemeye başladım.

Kadınları tek tek, başka bir odaya alıyorlardı.

Meğer en korkunç şey o odada yaşanacakmış da, haberim yokmuş!

Ben en sonuncuydum.

Odadan çıkan her kadının yüzünde dehşet ifadesi vardı ve kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.

Sıra bana geldi.

Odaya girdim.

O odanın da camı açıktı, jinekoloji masası da camın yanındaydı.

Uzanmam söylendi.

Ben hâlâ saf bir şekilde narkozcu bekliyorum.

“Herhalde bir narkozitör gelip beni uyutacak” diyorum.

Masanın hemen yanında ağzı açık bir tıbbi atık çöp kovası var, içi de kanlı gazlı bez ve pamuk dolu, ona bakıyorum.

Bu arada, odanın kapısı açık hasta mahremiyeti yok, isteyen istediği gibi girip çıkıyor.

“Allah’ım ben n’apıyorum burada? Bu insanların arasında işim ne?” demeye kalmadan, bir spekülümün kabaca içime yerleştirilmesiyle irkildim.

Meğer kürtaj yaparken ne narkoz, ne sakinleştirici, ne de ağrı kesici hiçbir şey vermiyorlarmış!

BEBEĞİMİ, BEN KENDİMDEYKEN VAKUMLADILAR

O an yaşadığım bedensel ve duygusal travmayı asla unutmayacağım.

Ağlamaya başladım.

Ki ben ketum bir insanım kolay kolay ağlamam ama rızam da olsa, gözümün önünde bebeğimin alınması, kocaman bir aletin bebeğimi ben kendimdeyken vakumlaması...

Beni çok sarstı.

Her şeyden nefret ettim.

Kendimden, eşimden, çaresizliğimizden, bunu bana yapan insanlardan, maruz kaldığım bu iğrençlikten, bu zihniyetten...

Beş dakika kadar sürdü.

Masanın kenarlarını sıkmaktan avuçlarımın içi acıdı, morardı.

Ayağa kalktığımda titriyordum.

Kendimi tecavüze uğramış gibi hissediyordum.

Zaten duygusal olarak, orada tecavüz ettiler bana.

‘BENİM BEDENİM, BENİM KARARIM’ MI DİYORSUNUZ, ALIN SİZE!

Yaşadıklarımı şimdi değerlendirdiğimde...

Kürtajın, narkoz, sakinleştirici, hatta ağrı kesici bile verilmeden yapılmasını, devletin kadınları bir tür “cezalandırma” şekli olduğunu düşünüyorum.

“Benim bedenim, benim kararım diyorsunuz öyle mi? Alın size!” demek bu.

Başka yerlerde, tür acı deneyimler yaşayan kadınlar var mı bilmiyorum.

Ben yaşadıklarımı paylaşmak istedim, belki konu dikkatini çeker, yazarsın ve bu sayede bazı şeylerin değişmesine vesile olursun...

Sevgiler. (Eda K.B.)