Sivil toplum örgütleri 'Arap Baharı'nın yaşandığı Mısır, Tunus ve Libya gibi ülkelerde kadına yönelik şiddetin ve hak ihlallerinin ortadan kalkmadığını vurgulayarak, tersine geriye adım atma riskinin olduğunu belirtiyor.

Yaşanan sürecin, bu ülkelerdeki ekonomik ve siyasi krizi değiştirmediği gibi, giderek derinleştirdiği vurgulanıyor. Bu durumun ise direk toplumsal yaşamda yansımasını bulduğu söyleniyor.

Söz konusu durumdanen çok 'Devrim' sürecine aktif katılım sağlayan kadınları etkilediği belirtiliyor.

Sivil toplum kuruluşları 'Arap Baharı' sonrası Mısır’da kadınların eşit haklara kavuşamadığını vurguluyor. Hatta geriye doğru adımlar atılmasından endişe ediliyor.

' DEVRİME YOĞUN OLARAK KATILAN KADINLAR BİR TARAFA ATILDI'

Birleşmiş Milletler’in cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi için kurduğu 'BM Kadın' organizasyonundan Dagmar Schumacher bu hususta şunları belirtiyor: 

"Durumdan çok endişeliyiz. Arap Baharı’ndaki devrime yoğun olarak katılan kadın blog yazarları bir kenara itildi. Anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak bir anda 'Cinsiyet eşitliği bizim önceliğimiz değildir' denilmeye başladı. Bu da kadınlarda büyük hayal kırıklığına yol açtı."

KADINA SÜNNET VE CİNSEL SALDIRIDA ARTIŞ

Öte yandan 'Arap Baharı'nın' yaşandığı Mısır, Tunus ve Libya'da kadınlara yönelik şiddet de ortadan kalkmış değil.

Schumacher, kadınların durumunda büyük iyileşmeler kaydedilmediğini vurgulayarak bölgede örtünen kadınların sayısında ciddi bir artış olduğunu belirtiyor. Schumacher ayrıca, kamusal alanda kadınlara yönelik cinsel saldırıların giderek yaygınlaştığını ekliyor sözlerine.

Mısır'da ayrıca kız çocuklarının sünnet edilmesinde de artış söz konusu. Ülkedeki din adamlarının İslamiyet'e uygun olmadığı yönünde açıklamalar yapmasına ve dört yıl önce yasaklanmasına karşın vakaların artması endişe veriyor.

Mısır’da kimi siyasetçiler kadın sünnetinin tekrar yasal hale getirilmesini savunuyor.

35 yıl önce bu uygulamaya maruz kalan Mısırlı Ümmü Muhammed, Kahire’de kadın sünnetinin artışını şu sözlerle anlatıyor:

"Önceden insanlar ceza almaktan korkuyordu. Ancak şimdi bizim yaşadığımız yerde doktorlar bunu gizlice yapmıyor. Gün içinde erkek çocuklarını sünnet ediyorlar. Geceleri de iki kat ücrete kızları… Ve herkes bunu biliyor. Şikâyette bulunmak için polise gittim ama bana ilgilenecek daha önemli sorunlarımız var dediler."

EV İÇİ ŞİDDET SORUNU

Amica'dan Heide Göttner ise, özellikle ev içi şiddete dikkat çekerek, yaptıkları çalışmaları şöyle anlatıyor:

"Ev içi şiddet ailelerde yaşanan bir sorun. Ve bu sorun alenen tartışılmıyor. Polisin ve makamların verdiği tepkiler de bununla uyumlu. Bu yüzden projelerimiz arasında polis, yargı, sağlık ve sosyal makamlarda kilit pozisyonlarda bulunan görevlilerin eğitime tabi tutulması da var. Zira işimizi yapabilmek için toplum tarafından kabul görmeye ihtiyaç duyuyoruz."

KADINLAR KENDİ KARARLARINI KENDİLERİ ALMALI

Tüm bu çalışmaların başarılı olabilmesi için sivil toplum kuruluşları önemli bir noktayı ortaya çıkarıyor. O da, çatışma dönemleri sonrasında kadınların da müzakere masasında yer alarak, kendileri açısından önemli konuları gündeme getirmesi ve kendi haklarındaki kararları kendilerinin alması. (feminkurd.net)