Şu İstanbul'a bir mektup yazsam diyorum...

Seninle ilk buluşmam uzun yıllar önce ve karlı bir kış gününde olmuştu diye başlasam. Ben kulağımda "salkım salkım tan yelleri eserken bekle bizi İstanbul" melodisi ile gelmiş ve çok zaman geçmeden sana çok öfke duymuştum. Yanlış zamanda mı gelmiştim, doğru zamanda gelmek nasıl olur bilmiyorum. Çok öfke duymuş ve ‘ah şu vapurların da olmasa’ diye kendimi teselli etmiştim.

Sonra malum zorunlu adres değişikliğim, gerçi kaç defa ben istediğim için adres değiştirdim ki!

İşte o zamanlarda da sana uzaktan uzaktan vurulmuştum. Tutsaklığımda dışarıda gelen en güzel sesler martı sesleri olurdu ara ara, ben Bursa'dan o sesler ile İstanbul'a kanatlanmış olurdum. Bu martı sesleri ile ben geldim uzun zaman. Bu arada martıları da sevdim, Richard Bach'ın "Martı-Jonathan Livingston" kitabı hala en çok sevdiklerimdendir. Orada; “cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz, uçmayı öğrenebiliriz" diyordu. 

Sonra benim mahpusluk bitmişti. Bu kez çok başka gelmiştim. Meydanların, sokakların, vapurların, martıların daha bir yakın duruyordu sanki bana. Ben de sana sevdiklerim ve aşklarım ve kavgamı katmıştım...

Bir süre sonra çok yordun, çok öfkelendim, çok kavga yaptım seninle İstanbul!

Şimdi benden intikam mı alıyorsun diye düşünmedim değil. Bu senin ikinci “tutsaklığın”, ondandır beni bu kadar araman diyorsun. Belki de haklısın. Bu tutsaklığımı en güzel anlatan kendisi de bir zamanların sürgünü Mehmet Uzun; “‘Sürgünden söz etmek hep zordur; söz gırtlakta kalır çünkü…’

Bir şehir ile bu kadar konuştuğumu bilmiyorum. Bu duygumu anlamış değilim, aslında bu sürgün hali ile birçok şeyimi hiç de anlamadığımı gördüm. Mesela; “özlemek güzeldir” derdim, şimdi kimse bana bu cümleyi kurmasın, diyecek çok sözüm olur. Diğer bir şey de aşk ve nefret ilişkisini bir şehir ile bu kadar çok yaşıyor olmak!

Kendimi kimi yanlarım ile yeniden tanımam lazım galiba! Ve ben seninle konuşmaya devam edeceğim İstanbul!