Ya da göğsünde 'Türk'', sırtında ''Ez Te Hezdıkım'' dövmesi olan İdo’nun babası!

(İbo gibi birisi için kafamı yorup iki satır yazacağımı hiç düşünemezdim, ancak onca velveleden sonra şart oldu)

İbrahim Tatlıses'in yakın zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk iktidarına 'destek' için gittiği Hatay sınırında askeri bir replika olan ''oy yaylalar'' türküsünü bir Çiyayê Kurmênc şehri olan Afrin'in üstüne söylemesi ve söylerken oynaması ilginç bir şekilde sosyal medyada tepkiler çekti.

Zira, ''efendim, daha birkaç sene evvel Diyarbekir'de, üstelik Newroz’da Şivan Perver ile birlikte 'Megrî Dayê' stranını söylemişti de şimdi nasıl oluyor da ''oy yaylalar yaylalar, Afrin'i dolan da gel' diyebiliyor?'' gibisinden bir soru ve yargı ile yaklaşıyorlar!

Bu mantıkla, bu bakış açısıyla İbo’nun çok değiştiğini iddia ediyorlar!

İbo, iktidar kim ise onun eteğinin etrafında döner, iktidar kim ise onun kutsallarını öpüp başına götürür!

Yani ortada değişip dönüşen bir İbo yok, adam bildiğin aynı adam, aynı duruşa sahip, hala güneşin açtığı yere serer çulunu, milim değiştirmemiş duruşunu!

Öttüğü çöplük de aynı çöplük yediği çanak da aynı çanak, yunup yıkandığı tas ve bataklık da aynı tas ve bataklık!

Bu adamın ömrüne 1960, 1971, 1980 ve sonrasındaki darbeler sığmış ve bu darbeler silsilesi içinde bu adam; yaptığı hiçbir filmde, söylediği hiçbir şark ezgisinde zengin kadına aşık olan yoksul inşaat işçisini aşmamış ki, adam arabeks, dikkat edin arabesk değil ha!

Bu adam ne vakit erken öten horoz oldu da ahaliyi uyandırdı, ne vakit karanlığa bir kibrit çöpü yaktı ki?

Ekranlarda boy boy magazin ''kroloğu'' yapan, meyhane köşelerinde ve sahne arkalarında köşeli yataklar için kadın tokatlayan, 'sanat' için dilediğince ve alenen insan harcayan, insan kurşunlatan, sonra taşıdığı testiden vurulan, toplumsal sefaletin ve çürümüşlüğün bizzat simsarı olan bu adamdan ne vakit ve kimler evrensel değerleri savunan bir barış aktivisti, bir aydın, bir sanatçı yarattı da benim haberim yok?

Bu adam, doksanlı yıllarda on binlerce 'faili meçhul' cinayet işleyen ve işletenlerin rakı masalarında bizzat meze olarak yaratmadı mı kendi imparatorluğunu?

Bu adam Kürtçe’nin (ve bilcümle ötekileştirilmiş dillerin) kadim birikimini, eserlerini, ezgilerini bir bir çalıp, altına iki cümle Türkçe söz ve bolca lele lolo, wax wax koyarak söylemedi mi pavyon köşelerinde?

Bu adam hangi vakit insanlık namına, evrensel değerler için, barış için bir iş yaptı da, ne vakit ötekilerin sofrasına yoldaş oldu da ''İbo çok değişti'' gibisinden bir algı yaratılıyor?

Mesele bu adamın bir yanının Kürt olması mı yoksa, zira bir yandan en büyük tepkiyi de Kürtler veriyor?

Bu adamdan Kürt olsa ne olur, Arap olsa ne, Türk olsa ne?

Bu adam Yaradanın yarattığı numunelik, ibretlik bir imparator!

Velhasıl bu adam (ki adam sözcüğünü sıkça kullanmak durumunda kaldım, zira kendi çöplüğünde bir adam sayar kendisini elbet, hakkıdır da; oysa ortalama bir şark kurnazıdır, rızkını kimin vereceğini iyi bilmektedir), ne durduğu yeri ne de duruşunu zerre miskal değiştirmedi!

Ve axır kelam;

Onda bir değişim, bir dönüşüm, bir geri dönüş falan yaratmaya girişmeyin, bolca reklamını yaptırdı ve aldı istediğini!