Çok kötü günler yaşıyoruz. AKP’nin dinci faşist ahlak anlayışı sürekli 24 saat ideolojik üretim yapan fırtınaya dönüşünce; kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz, çocuklara yönelik taciz ve şiddet rekora doğru tırmandı. Denilebilir ki her dönemde vardı, iletişim organlarının yaygınlığı nedeniyle şimdi görünür oldu. Bu bir derece etkili. Ama ne DP ne AP ne ANAP ne de Doğru Yol ve CHP koalisyon dönemlerinden kadını ve çocuğu nesne gören anlayış bu kadar çılgınlaşmamıştı. İslami ahlak totalitarizmle birlikte beraberinde de İslami Ceza Hukuku vahşetini gündeme getiriyor. Öyle ki adeta kadına yönelik saldırı bir provokasyon işlemi görerek; sözde İslami dinci faşizm karşıtı olanları bile zıttına dönüştürüyor. Bir internet gazetesinde H.Ö hadımı savunabiliyor. Sanal alemde bazı hak savunucuları bile uzuv üzerinden önlem öneriyor. Eyvah eyvah! İnsanlığın ilkelerini unutarak insanlığını kaybedenler nefret ettikleri canilerin neredeyse ikizine dönüşüyor. Heyhat! Quo Vadis İnsanlık!

Kendi ahlak anlayışını dayatan iktidara karşı Anamuhalefet Genel Başkanı da çareyi yine ahlakta buluyor. Siyaset ahlakı yasası çıkaralım diyor. Ne cehalet ne gaflet! Ahlak kadar toplumların gelişmesine, özgürleşmesine engel bir olgu, bir statü var mıdır? Bugüne kadar ahlakla ne düzelmiştir? Tüm halka anlayışları bir sürecin ahlaksızlığını oluşturur. İzafidir. Oysa ihtiyaç insanın onuruna ve özgürlüğüne uygun etiktir. Özgürlük için olması gerekendir.

Bir çıldırma anındayız. Delileşme değil. Delilik iyidir. Delilik isyandır. Hadım tartışılıyor. Ey hadım savunucuları, hadım tarihsel olarak özellikle faşizmin tırmanışa geçtiği 1930’lu yılların Avrupası’nda ve Amerikası’nda çok savunuldu, yaygınlaştı, uygulandı. İslami Ceza Hukuku’nun temelinde de meşhur ‘kısasa kısas’ organ üzerinden, uzuv üzerinden öç alma ve cezalandırma vardır. Bu faşist bir ceza yöntemidir. Hadım ile neyi çözeceksiniz? Tecavüzcü katilleri yeni suç tiplerine itmekten başka hiçbir işe yaramaz. En şiddetli cezalar, cezanın konusu olan suç tiplerini en şiddetli yoğunluğa ulaştırır. Dünya Ceza Hukuku tarihleri bunun ispat kanıtlarıdır.

AKP’nin fıtratında da idam vardır. İdam insanlık suçudur. İdam devleti cani bir teşkilata dönüştürür. İdam devletin insana, insanlığa ihanetidir. İdam uygulayan ülkelere bir bakınız. Her türlü suçun, her türlü insanlıkdışı suç ve fiillerin ayyuka çıktığı ülkelerdir. Kaldı ki bu tür suçlar için önerilen idam bu tür iktidarlarca en başta yine siyasi muhaliflere uygulanacaktır.

Bir kez şu paydada anlaşalım. Kadına ve çocuğa yönelik tecavüz politik bir devlet suçudur. Kökeninde devletin ahlak politikaları, erkek egemen cinsiyetçi politikaları yatar. Tecavüz pretoryan yapıdaki en tepedeki eril gücün cinsiyetçi anlayışının, kültürünün, ahlakının yönetilende, bireyde, toplumda yansımasıdır.

Reformun insancıl törpülenmelerinin hiç dokunmadığı İslami toplumlarda, sınıflı tüm toplumlardan daha öte olarak erkekler faşist ruhla flörte çok isteklidir. Ama acı olan bu faşistleşmeye bazı hak savunucuları, hele hele kadınlar da özenirse heyhat vay halimize. Hadım ve idam erkek devletin kendi kefaretini kukla suçludan çıkarması; kendisine kan veren intikamı ve öcü kendi ürettiği suçludan almasıdır.

Öyle bir toplumuz ki ahlaksızların ahlak ustalığına soyunduğu bir arenada olması gereken etik hedik haline gelmiştir. Örneğin hukukun estetik ve etik değerlerini savunması gereken bir Baro Başkanı Münevver Karabulut Davası’nda kadına yönelik caniliği yapan oğluna yardım eden birini yüksek ücret karşılığında savunabiliyorsa söz bitmiştir. Yanlış anlaşılmasın. Kuşkusuz her cani ve ortağının da avukat hakkı, savunma hakkı vardır. Dürüst yargılanma hakkının kurallarına göre yargılanmalıdır. Bu ilkeler asla ihlal edilmemelidir. Ne var ki belli etik ve estetik görevleri üstlenenler belli iddiaları olanlar seçici olmak, para şöhret ve ünvan yerine insan onuruna uygun çileli yolda yürümek durumundadırlar. Herkesin savunma hakkını savunurken özgürlüklerin akışını ince dantellerde örmek için insan hakları ve özgürlük savunucuları; demokratım diyen hukukçular ahlak yerine insan hakları onur ve etiğini günlük yaşamında da örmeli, metanın insan onurunu zedeleyen nesne anlaşışına karşı özgürlükler hattını güçlendirmelidir. Önemli olan en zor ve kritik zaman ve olaylarda cereyanı göğüsleyerek doğruları savunabilmektir. Faşist güvenlik paketinin gündeme geldiği bir ortamda, insanlıktan çok uzak bir canlı, tecavüzde bulunmak için insanlıkdışı bir vahşet işliyor. Böyle bir ortamda fırsat bu fırsat diyen iktidar idamı, muhaliflerin belli bir bölümü de hadımı tartışıyor. İnsanlık idamdan, hadımdan, haydi cesaretle söyleyelim ağır cezalardan bir hayır görmemiştir. Hayırsızlığın ana kaynağı devlet ve devletin tüm ideolojik aygıtlarıdır. Suç, ceza ve hapishane olayına en zor zamanda dahi yaklaşılmaz ise herkesin kendi çifte standartları ortaya çıkar.

Sorun politiktir. Sorun devletin erkek egemen cinsiyetçi ahlakının son bulmasını sağlayacak köklü, radikal, toplumsal çözümlerdir. Tecavüz, cinsel suç, artı saldırganlık suçu, artı cinsel açlığın ve cehaletin yoğurduğu, sınıflar arasındaki derin uçurumların da beslediği bir hastalıktır.

Hadım olayına biraz daha girelim. Yukarıda da vurguladığımız gibi İslam Ceza Hukuku’nun mantığında idam, organ ve uzuva yönelik ceza önlemi, kısasa kısas vardır. İslam Ceza Hukuku’nda yani UKUBAT’ta suçlar ve cezalar üçe ayrılmıştır. Birinci kısım suçları kişilere yönelik öldürme, yaralama vs. oluşturmaktadır. İkinci bölüm suçlar ise Allah’a karşı suçlar olarak düzenlenmiştir. Dikkat edin. Neler bunlar; hırsızlık, zina, şarap içme, yol kesme, İslam dinini terk. Bu grup suçlarda şikayet şart değildi derhal resen ele alınırdı, kesinleşince de asla af ve sulh söz konusu olmaz idi. Üçüncü grup suçlar ise devlet aleyhine işlenen suçlardı. Bu suçlar taziren kavramı ile anılırdı (Islah, terbiye, yasaklamak, reddetmek, cezalandırmak) Bu suçlarda açıklık ve somutluk tanım olarak söz konusu değildi. Hakimin takdiri esastı. Şimdi de olduğu gibi keyfiliğe çok açıktı. Şahsa yönelik suçların cezası kısas ve diyetti. Ölüm ve uzuva yönelik karşı cezalar verilirdi. Allah’a karşı suçlarda da cezalar çok ağırdı. Örneğin zina edenlere yüz değnek cezası verilirdi.(Nur Suresi). Hz. Ömer zamanında recm getirildi. Şarap içenlerin cezası 80 değnek idi. Yol kesmede eğer yalnız mala el konulmuş ise sağ el ve sol ayak kesilir, hem mala el konmuş hem de ölüm olayı var ise fail diri olarak asılıp süngü ile öldürülürdü. İslam’dan dönen erkeğin cezası ölümdü. İslam’dan dönen kadının cezası ise hapsedilmek ve İslam’a tekrar dönünceye kadar her üç günde bir dövülmekti. Bakara suresi bakın ne diyor; “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayır vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (Bakara;179) “Suçlular simalarından tanınırlar da, alınlarından ve ayaklarından tutulurlar kafirler için cehennem ateşi vardır”.

Ne günlere geldik. AKP iktidarında İslami Ceza Hukuku hem iktidar yetkililerince hem de farkında olmadan muhaliflerin bir bölünce savunulur hale geldi. İdam ve hadım kısasa kısasın en vahşi örnekleridir. İdama karşı 1990’lı yıllarda insan hakları savunucuları coğrafyamızda çok çetin mücadeleler verdi. Şu anda da idamın uygulandığı ülkelerde suçlarda azalma görülmemekte ters orantı olarak artış görülmektedir. Hadım tecavüzü önler mi? Asla. Yukarıda da vurguladığımız gibi tecavüzcüyü daha da yeni suç tiplerine yönlendirir. Suçun kaynağı devlet ve sistemdir. İktidar ahlakıdır. Öylesine bir toplumuz ki karşıtlar giderek birbirine benzemeye başladı. AKP’nin gidişatı hem düşmanla savaş hukukunu hem de İslami Ceza Hukuku ve ahlakını kadük burjuva hukukunun içine yerleştirmek. Zaten bu yönde epey mesafeler de aldı.

İdam ve hadım toplumu savunmak adına suçluyu tanımayı reddeden, esas suçluyu gizleyen, suçun nedenlerini araştırmayı rafa kaldıran, görünürdeki suçluyu öne çıkartan erkek devletçi anlayışlardır. Kuşkusuz şimdi denecek ki Özgecan’ı öldüren bu caniye ne yapılmalı? Mevcut reel duruma göre yaptırımı ağırlaştırılmış müebbettir. Lakin global özgürlükçü hukuk açısından şu cesaretle söylenmeli ki bu tür önlemler çare de değildir. Çare devlet aklının, iktidar aklının, yargıya hakim olan zihniyetin masaya yatırılıp yargılanabilmesinden geçmektedir.

Bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı sürekli kadın haklarına saldırırsa, kadın erkek eşitliğine hücum ederse, esnafa asker ve polis görevi verirse bu zihniyetin kuklası olan esnaf da kartopu oynayan bir insanı vahşice öldürmeye ne yazık ki cesaret eder. Etti de. Kendisini şefin emir kulları olarak gören milletvekilleri de mecliste özgürlükleri savunan milletvekillerine çekiçle saldırır.

Faşist güvenlik yasa tasarısına karşı Özgürlükçü Demokrat Avukatların yürüttüğü özgürlük kampanyasının bir halkası olarak yoğun çaba ve katkısıyla binlerce avukat ayağa kalktı. Tasarının geri çekilmesi için meclise kadar tarihi bir özgürlük yürüyüşü yapıldı. Sıra diğer kurumlarda. Sendikalar iktidar aklı ve faşist zihniyetlere karşı genel greve başlamalı. Gün faşist ruhların ayaklanmasına karşı özgürlükler için gecikmeden ayağa kalkma zamanıdır.