16 Nisan tarihinde yapılan Anayasanın 18 maddesini değiştirme amaçlı referandum/halk oylaması bitti ancak tartışmalar bitmedi.

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) oylama bittiği anlarda aldığı son dakika kararı referandumun üzerine kara leke gibi yapışıp kaldı! YSK, “dışarıdan geldiği ispatlanmayan mühürsüz oyların da geçerli kılınması” yönünde aldığı bu karar yasalarla çelişiyor. Oysa aynı YSK, sadece birkaç saat önce, “oy pusulalarına mühür basılmış olmasının sebebini ‘oylamada sahte oy pusulası kullanımını engellemek” olarak duyurmuştu.

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un 101. maddesinin 3. Bendinde yazıldığı üzere, “arkasında sandık kurulu mühürü bulunmayan” oy pusulası geçersizdir. Bu madde 8.4.2010 tarihinde değiştirilerek 3. Bent eklenmiştir. (1)

Türkiye’de hiçbir kişi, kurum veya kuruluşun yasalara uymama gibi bir lüksü olmadığına göre, YSK bu yetkiyi kendinde nasıl görüyor?

Anayasanın 10. Maddesinde, “hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” ifadesi kurum ve kuruluşları ve onu yönetenleri de kapsar. Aynı maddenin devamında; “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” diyerek bunu Anayasal güvence altına almıştır.

Anayasanın 79. Maddesinde yazılan esaslar doğrultusunda çalışması gereken YSK, başta kendisinin uyması gereken yasayı çiğnemiş, Anayasaya aykırı davranmıştır.

Gerekçeli kararında “seçmen iradesini korumak” amaçlı yapıldığı söylenen bu yasa dışı işlem, seçmen iradesini koruma amaçlı yapılan yasayı çiğneyerek yapıldığı gözden kaçırılmak isteniyor.

Anayasanın 79. Maddesinde yazılan “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma,” ilkesini ihlal ederek, sonucu etkilemeyecek olsa bile, yapılan referanduma gölge düşürmüştür.

Oylama sonrası alınan kararın yanlışlığı yönünde yapılan itirazları da kabul etmeyerek, çözümsüz bir ortam yaratmış, kanunları uygulamakla görevli olan kurumun kanuna uymamasıyla da, yasadışı işlemlerin önünü açmıştır.

Her ne kadar itiraz eden partiler Anayasa Mahkeme’sine (AYM), Danıştay’a ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurulacağını söyleseler de bu mümkün ve sonuç alıcı görünmüyor.

YSK’nın kuruluşuyla ilgili olan Anayasanın 79. Maddesi bu tür işlemlerin önünü, “Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” diyerek, kesin dille kapatmış vaziyette.

Bu durumda ne yapılabilir?

Anayasanın kesin dille, kararlarının sorgulanamayacağı belirtilen YSK’nın yasaları çiğnemesi ve yanlış işlemler yapması durumunda ne yapılabiliri sorgulamak zorundayız.

Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı mensupları ve kurumlarının görevi olan yasaları uygulamak yerine yasaları uygulamamak geçiriliyorsa, yasalara gerek kalacak mıdır? Yasalara uyma zorunluluğu sadece yasama, yürütme ve yargı organı dışındakiler için mi geçerlidir?

Yasadışı işlemi kim yaparsa yapsın yargı karşısında hesap vermek zorundadır. Görev ve yetkileri ne olursa olsun, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit” ise (Anayasa madde 10) YSK da kanun önünde eşittir ve yapmış olduğu hukuk dışı işlemin hesabını vermek zorundadır. Gerekçeleri ne olursa olsun!

Yapılanın yasa çiğnemek ve Anayasa’ya aykırı işlem olduğunu anlamak için Anayasa profesörü veya hukukçu olmaya da gerek yok. Okuduğunu anlayan herkes, yasada açık biçimde yazılan “arkasında sandık kurulu mühürü olmayan” oy pusulasının geçersiz kılınacağını okuduğunda farklı bir anlam yükleyemez.

Bu yasanın amacı yapılacak oylamalarda seçmenin iradesinin dürüst ve doğru biçimde sandığa yansımasını sağlamak ve çıkabilecek hukuksuzluklara engel olmaktır.

Yapılan bu hukuksuzluğun savunulması, oy verme işleminin tartışmalı olması sonucunu yansıtıyor.

Yasa çiğnetecek kadar büyük bir usulsüzlüğün olabileceği ihtimali, yapılan referandumu şaibeli bir duruma düşürmüş, insanları, özellikle de Anayasa değişikliğini istemeyen ve “hayır” oyu verenleri huzursuz etmiştir.

Bizlerin toplumsal mutabakatı olan Anayasaya göre, herkes kanun önünde eşit ise, hiçbir kişiye imtiyaz tanınmayacaksa, YSK da bunun içerisinde olup kanunlar karşısında, yapılan hukuksuzluğun karşılığını almalıdır.

Anayasanın 79. Maddesindeki “kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz“ ibaresi, yasaların çiğnenmesine ve YSK’nın kanun tanımaz bir şekilde karar vermesine müsaade edemez.

YSK’nın yapmış olduğu bu hukuk dışı işlemin, Anayasaya da aykırı bir işlem olması hesabıyla, AYM tarafından çözülmesi gerektiğine inananlardan olmama rağmen, içerisinde bulunduğumuz onca hukuksuz işlemleri gördükten sonra, AYM’nin bu işi çözmeye yanaşmayacağını da düşünüyorum!

Eğer, yasaları çiğneyenler yargılanmayacak ve kanunlar karşısında hesap vermeyecek ise o zaman ülke içerisindeki toplumsal mutabakatın bitebileceğini ve kaos ortamının yaratılabileceği ihtimalini söyleyebiliriz.

Herhangi bir yasayı uygulamamak, yasada emreden maddeyi yok saymak veya tersi bir işlem yapmak/yaptırmak suçtur ve cezasız kalmamalıdır…

______________________________

1- https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5980.html

http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm

http://www.yasalar.org/anayasa/madde-79/