Hevsel direnişinin dördüncü gününde coşku ve katılım büyüyerek devam ediyor. Gün boyu yoğun bir şekilde devam eden yağmur ve doludan sonra gece alana gidiyoruz. Dicle Üniversitesi’ne giden otobüsten inip alana yürümeye başladığımızda ilk gördüğümüz biri polise diğeri de özel harekete ait iki akrep, alanın oldukça uzağında bir yerde duruyorlar.

İki aracın arasında eylem alanına doğru yürümeye başladık, biraz ilerlediğimizde bu yolda yürümenin hiç de kolay olmadığını gördük. Pantolon paçalarını oldukça kıvırmaya başladık. Yürüdükçe yolun tam da bir engelli yürüme parkuru olduğunu anladık. Önce göletlerden, daha sonra da oldukça kaygan bir yoldan ilerleyerek eylemcilerin kesilmiş ağaçların kütüklerinden yaptıkları üç “köprü”den geçtik. Varmak üzereyken ellerinde fenerler ile bizi karşılamaya gelen arkadaşlar ile alana geçtik.

Gün boyu yağan yağmur ve doludan sonra alana vardığımızda bir anda bambaşka bir dünyaya girdik. Ortada kocaman bir ateş, alevin etrafında ağaçların kütüklerinden oluşmuş oturma yerlerinin üzerinde onlarca genç insan, bağlama ve stranlar (türkü). Kentin kıyısında hevsel bahçelerinin tam orta yerinde böylesi bir buluşma hem doğa hem de burada bulunan bütün insanlar için çok iyi geldiği kesin. Bizler de bir merhaba dedikten sonra o kütüklerden birine ilişip oturuyoruz. Bağlama çalan bir eylemciye ateşin etrafında halka halka oturan insanlar eşlik ediyor. Bizler de eşlik etmeye başlıyoruz. Kentin içinde doğanın ortasında derken etrafımızı süzmeye başlıyorum, halka halka oturduğumuz alan Dicle Üniversitesi Rektörlüğü tarafından kesilmiş yedi bin ağacın tam orta yeri.

Bu direnişin ne kadar önemli ve de anlamlı olduğunu daha İstanbul’da iken ilk resimlerde görmüştüm. Ancak etrafı yoklarken ne kadar geç bir eylem olduğunu da görüyoruz. Kesilen yedi bin ağacın kütükleri üzerinde oturmaya devam ediyoruz. Bu arada okunan parçalardan gençliğin yenilenmiş repertuarını da görmüş oluyoruz. Parçalarından özgürlüğe, isyana davet ve oldukça sık sık Öcalan’ın özgürlüğüne vurgu yapılıyor. Okunan parçalara dilanları ile eşlik edenler oturanların arkasında bir halka daha oluşturdular. Halaylar sloganlar ile bir süre devam etti.

Gece saat 21.00’e geldiğinde bu defa ateşin etrafında forum başladı. İlk söz alan eylemci, Hevsel Bahçelerine yapılan bu müdahalenin adım adım geldiğini, eyleme geçmek için geç kaldıklarını ifade etti. İlk etapta Kırklar Dağı’na yapılan konutlar ile Amed şehrinin tarihi mirasına ciddi bir darbenin vurulduğunu, devamında ise Hevsel Bahçeleri içinde açılan kum ocakları ile bunun devam ettiğini, şimdi ise binlerce ağacın kesildiğini ifade etti.

Başka bir eylemci Dersim’deki barajların, Hasankeyf’te yaşanan vandalizmin Kürdistan coğrafyası için sömürgeci politikalar eşliğinde uygulamaya sokulduğunu ifade etti.

Bir eylemci ise burada talep oluşturmadıklarını, kimseden bir şey talep etmediklerini, burasının kendilerine ait olduğunu ve burayı sonuna kadar korumaya devam edeceklerini ifade ettiler.

Tartışmalar iki saat kadar devam etti, Gezi süreci ile bağlantılar kuruldu. Bu temelde dışarıdan katılım talepleri paylaşıldı.

“Doğa burada yaşayan bizlerin değil, bu doğa hepimizin, herkes buraya sahip çıkmalı” çağrıları ile forum devam ederken eylemcilerden ne düşündüklerini almaya başlıyoruz.

Yeni Demokrat Kadın Gurubundan bir eylemci; “İki gündür buradayım, biz burada alternatif bir yaşam kurmaya çalışıyoruz, şehirden uzakta, doğanın içinde doğa ile bir yaşamın mümkün olduğuna inanıyor ve bunu kurmaya çalışıyoruz.”

Kendilerinin Ekolojik Toplum Grubundan olduğunu ifade eden Ersel; “Hevsel için buradayız, ama geç kaldık, talebimiz yok, bu isyandır.”

Yine aynı gruptan Rojbin; ”Atatürk Barajı’ndan Hasankeyf’e, Dersim’e yapılanlar sömürgecilikten kaynağını alan özel agulamalar, bizler de bu politikaları deşifre etmek için burada olmaya devam edeceğiz.”

Keskesor’dan Şino; “Aşama aşama geldiler, önce Kırklar Dağı, sonra Fiskaya, şimdi de Hevsel Bahçeleri, bizler nereye varmak istediklerini çok iyi biliyoruz, buna izin vermeyeceğiz. Burada başlayan yeni bir süreç, yeni bir eylemlilik, geç ama iyi bir eylemlilik, bazı eksiklerimiz var, bunları da tamamlayarak eylemi büyütmeye devam edeceğiz.”

Gece yarısında bizler eylem yerinde ayrılırken alandaki canlı, heyecanlı duruş devam ediyordu. Ne kadar sürer, nereye varır şimdiden kestirmek mümkün değil, ancak bundan sonra doğaya, kentlere kastedenler bunu yapmaya başlamadan daha çok durup düşünmek zorunda kalacakları kesin.

Eylemciler bu eyleme her yerden katılım ve katkının mümkün olduğunu, gelebilecekleri aralarına çağırırken gelemeyenlerin de bulundukları yerden buraya dair çok şeyler yapabileceklerini söylüyorlar.

“Bizler Gezi’de dikilen fideleri büyütmeye devam edeceğiz” diyerek Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ile Lice'de katledilen Medeni Yıldırım, bedenini ateşe vererek hayatını kaybeden Murat İzol ve Mustafa Malçok'un isimlerini yazarak, diktikleri ağaç fidanlarının altına bıraktılar.