2015 seçimlerinden sonra milliyetçi koalisyon kolları sıvamış siyasette bir dikta mühendisliği ile ülkeyi tek-tipleştirmeye başlamıştı.

15 Temmuz askeri darbe girişimi bu dikta mühendisliğinin mimarları için tanrının bir lütfu gibi oldu, işte bu yüzden bazı sosyal demokrat, sosyalist, ulusalcı, Atatürkçü bazı kesimler bu darbe girişiminin iktidarın kurguladığı bir tiyatro olduğu konusunda ısrarcı oldular ve bugün dahi onlar için tam anlamıyla böyle düşünülüyor.

Böyle düşünmekte haksız olmadıkları bence kesin, fakat ben Darbe Girişimini iktidar tasarladı ve uyguladı diyecek kadar bilgi ve belgeye sahip olmadığım için, ikinci yoldan bir fikir üreterek; iktidarın bu darbe girişimini tasarlamadığını varsayarak, kontrolünü eline geçirdikten sonra dikta mühendisliğinin mimarları tarafından istenilen amaç için uygun bir araca dönüştürüldüğünü düşündüm ve ilgili yazılarımda bu fikir yüzeyinde kalmaya gayret ettim.

Şimdi arkama yaslanıp; 15 Temmuz darbe girişimini iktidarın tasarladığını düşünenlerin bu kanıya nasıl vardıklarını düşündüğümde de veya bu darbe girişiminin kontrol altına alınarak bir amaç için araçsallaştırıldığını neden düşündüğümü de tekrar düşündüğümde; haklı sebepler buluyorum. Sonra kendimi bana düşmanlaşan iktidar tabanındaki insanların yerine koyuyorum, tekrar düşünüyorum ve yine haklı sebepler buluyorum. Sonra kendimi iki tarafında dışına çıkarıp tekrar düşünüyorum ve yine haklı sebepler buluyorum.

Önemli olan bizim haklı ya da haksız olmamız değil, ikisi de mümkün çünkü. Önemli olan gerçeğin ne olduğu? Bu ülkede gerçekler ne yazık ki ezelden beri sır gibi korunuyor, ama bir gün mutlaka ortaya çıkıyor.

Düşünüyorum...

Şişli'de katili ayağına getirilen ve kolluk nezaretinde resmen katlettirilen Hrant Dink, Hrant Dink cinayeti sonrası emniyette başlatılan tasfiye süreci geliyor aklıma. Bu tasfiyelerden sonra önemli noktalar da göreve başlayan emniyet yetkilileri, sonradan kumpas denecek bir takım operasyonlardan sonra TSK yapısını bozarak orada da bir tasfiye oluşturmuş ve TSK'daki önemli noktalara da birileri gelmişti.

Hiç bilmeyen ve araştırmayanlar için özet geçmek gerekirse, 15 Temmuz Darbe Girişimini başlatan kadroların işte bu süreçte görevlerine geldiği biliniyor.

Hrant Dink siyasi bir cinayete kurban edilirken, Hrant Dink cinayeti sonrası Emniyet dizayn edilirken, dizayn edilmiş emniyet ordunun (tabiri caizse) içini boşaltırken, içi boşalmış ordu dizayn edilirken, dizayn edilmiş ordu darbe tasarlarken iktidar hiç değişmemişti.

Bütün bunlarla ilgili sorulmuş binlerce soru var, verilmiş hiçbir cevap yok. Her şey olurken iktidar olanın yetkilileri, son anda "kandırıldık" demekle yetinmeyi seçiyor.

İlgili tarihlerde de, öncesinde de; Fetullahçı Terör Örgütü konusunda herkesi uyaran her kesimden insanlar oldu. Bu kişiler 15 Temmuzdan önce baskılanırken, cezaevlerine atılırken, televizyonlar da, meydanlarda yuhalatılırken.. 15 Temmuzdan sonra sanki hiç var olmamışlar gibi davranıldı.

Hepimiz adaletin bir gün tecelli edeceğine inanan insanlarız, kimimiz adaletin bu dünya da tecelli edeceğine inanarak her şeye rağmen mücadele verirken, kimimiz adaletin bu dünya da olmasa bile öteki dünya da tecelli edeceğine inanarak mücadele veriyor; görüş birliğimiz tam gibi! Adalet mutlaka tecelli edecek.

İşte o gün; "kandırıldık" demenin binlerce ve hatta milyonlarca insanın hayatını kötü yönde etkilemenin bedeli olmadığını haklılar da haksızlar da, kandırılanlar da kandırılmayanlar da mutlaka öğrenecektir.

Velhasıl onlarca kandırılmasıyla onlarca insanın ölümüne sebep olan, binlerce insanın hayatını radikal biçimde etkileyen, milyonlarca insanın yaşamını kötü yönde etkileyenler bugün de iktidardalar. Bunca yıllık iktidarları boyunca hiçbir hata yapmamışlar gibi, bedel ödemekten korkmaktan yapmayacakları şey kalmamış vaziyette her şeyi alt-üst ediyorlar.

Ruh hastası bir imamın fetvalarına kanarak ülkeyi kaosa sürükleyenler, utanmadan-sıkılmadan ülkenin selameti için "yeni anayasa" yapıyorlar.

Bu sefer ellerinin altında, iktidarın koltuk değneği olmayı politika sanan bir parti de var. Hiç şaşmıyorum! Çünkü bunlar; ruh hastası imamın din bilgisi ile afyonladığı zihniyette kardeşler, FETÖ'nün sahte dininin din kardeşleri hepsi. Biri tökezlese, diğeri onu tutar bunların. Çünkü birinin düşüşü, diğerinin kaderinin aynasıdır.

Dün iktidar; Fetö bizi kandırdı dediyse ... yarın da bu koltuk değnekleri iktidar bizi kandırdı diyecekler.. Al birini-vur ötekine misali.

Şimdiler de Türkiye'nin en eski siyasi partisi ve bugün meclisteki ana muhalefet partisi yeni anayasaya "hayır" demenin başını çekmeye çalışıyor, Ne büyük kazanım ama!

"Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" diyerek toplumsal muhalefetin içi boşaltılırken karşı durmak bir yana iktidara destek olan anlayışın mimarı da onlar değiller miydi?

Unutmayacağız, unutamayız da..

Biz Yenikapı'da ruhunu iktidara vererek şov yapmaya çalışanlara o gün söyledik; gittiğiniz yol hayırlı değil, Türkiye'yi bir uçuruma sürüklüyorsunuz diye..

Her şey olmasa da, çok şey berrak.. Artık kimin ne olduğunu ve ne yaptığını daha iyi görebiliyoruz. İktidar da görebildiğimizi görüyor. Bu yüzden gözümüzün gördüğünü konuşabilen kim varsa hepsini toplumdan izole etmeye çalışıyor.

Herkesin gözünün önünde yapıyor, hiç kimse ses çıkarmıyor.

Bu yolun sonu iyi değil, dilerim ki her şeyin #hayır'lısı olur.. aksi takdir de bu ülke sadece bizim için değil, ülkenin %50si için cehenneme döneceğe benziyor.